Bölüm 20

383 15 0
                                    

Bölüm 20

Radyo istasyonuna saat tam 2'de vardım. İlk günümde gecikmek istemedim. İçeri girdiğimde Adam'ın çoktan orada olduğunu gördüm.

"Hey Valerie," Kapıyı kapatırken bana seslendi. Gülümsemesi kocamandı ve garip bir şekilde bana bakıyordu. Yüzümde bir şey olduğunu sandım, orada ne varsa ondan kurtulma umuduyla ağzımın etrafını sildim ve geri gülümsedim. 

"Tam zamanında." dedi Bay Taylor içeri girerken. "Beni takip edin." Grant bizi binanın gerisindeki stüdyoya benzer odaya götürdü. "Gördüğünüz üzere burada iki bilgisayar var. Bu dosyadaki her şarkıyı türüne göre düzenlemenizi istiyorum. Şarkıları koyarken yapacağınız tercihe güveniyorum. Şimdi iş başına."

Bay Taylor bizi odada bıraktıktan sonra hızla Adam'la sandalyelerimize kuruluk ve şarkı listesini taramaya başladık. 

"Burada staja başvurmak istemene sebep olan şey nedir?" diye sordu Adam gözlerini bilgisayardan ayırmadan.

"Bilmem, sanırım müziğe olan sevgim. Ayrıca staj özgeçmişte çok iyi durur." diye açıkladım şarkıları uygun türe sürüklerken.

"İyiymiş." dediği tek şey oldu.

"Ya sen?" Merakım üstün geldi. "Sen neden başvurdun?"

Yanıtlamadan önce derin bir nefes aldı. "Hep kendi sohbet programım olsun istemişimdir, ama radyoda. Başlamak için ilk adımın bir radyo istasyonunda stajyerlik olduğunu düşündüm."

"Çok hoş." Gülümsedim, o da bana katıldı. Bilgisayarına baktım ve Ed Sheeran ve Taylor Swift'in Everything Has Changed şarkısını folk türüne sürüklediğini gördüm. 

"Aslında o şarkının folk türüne gireceğini sanmıyorum." dedim ona.

"Neden?" Kafası karışmış şekilde bana baktı. 

"Taylor Swift kendisini folk şarkıcısı olarak tanıtıyor, evet, ama şarkı folk şarkısı değil. Bana kalırsa folk pop daha uygun." diye önerdim. Pek fazla folk veya Taylor Swift dinlemiyorum ama Ed Sheeran'ın müziğini severim o yüzden şarkıyı biliyorum. 

"O nerede?" Çatık kaşlarla bilgisayara bakarken sordu. 

"İşte," Yerimden kalkıp yakınına gittim. Elim fareye gitti ama görünüşe göre onun da aklından aynısı geçiyormuş çünkü tuttuğumda eli benimkinin üstüne geldi. 

"Pardon." Elini çekti, kızarıyordu.

"Ah, şey, sorun değil." Yanaklarımın yandığını hissederken kekeledim. Tekrar fareyi tuttum ve şarkıyı Folk Pop türüne sürükledim.

"Sağ ol." dedi tekrar kendi yerime gidip işime dönerken. 

"Sorun yok."

2 saat daha çalışmanın ve rastgele şeyler hakkında konuşmanın ardından Adam ve ben bugünlük stajyerliğimizin sonuna gelmiştik. Bay Taylor'a hoşçakal dedik ve dışarı çıkarken benim için kapıyı tuttu. Adam'ın arabasını önüne park ettiği otobüs durağına kadar sessizce yürüdük. 

Bakışları bana yöneldi, gözleri çok uzun bir zaman benimkilere bakakaldı. "Daha önce kimse güzel olduğunu söylemiş miydi?" dedi sonunda.

İşte bunu beklemiyordum.

"Aslında, hayır." Dürüstçe yanıt verdim. Düşünüyorum da daha önce kimse bana güzel olduğumu söylememişti, annem bile. Böyle söyleyince kulağa çok tuhaf geliyor.

"O zaman herkes kör olmalı çünkü sen gördüğüm en güzel kızlardan birisin." dedi göz kırparak. Biraz dandik ama yine de sevimli. Erkeklerden pek de fazla iltifat almıyorum o yüzden dandik iltifatlar hiç olmamasından iyidir. 

aşkın peşinden koşmak ;; cth {Türkçe Çeviri}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin