Bölüm 29

272 12 7
                                    

Bölüm 29

**Calum'un Bakış Açısı**

1 hafta sonra

Geçtiğimiz hafta her gece yaptığım gibi, Ashton'ın yatağında yuvarlandım. Her nedense arkadaşlarımdan hiçbirinin bana ayıracak vakti yoktu. Luke hep Hannah'laydı ve Michael da yeni tanıştığı kızın biriyleydi. En kötüsü de, Valerie sürekli Adam'la dışarı çıkıyordu, her gece. 

Hala Adam'dan nefret ediyorum. 

Ben de, son zamanlarda hayatımdaki boşluğu doldurmak amacıyla Ashton'la takılıyordum. Gerçekten de havalı biriymiş, onu diğerleri kadar iyi tanıyorum gibi hissediyordum. Resmen açık bir kitap gibi.

"Cal, tüm gün yatıp somurtamazsın." Omzuma şakayla vurarak düşüncelerimi böldü. "Hadi, bir şey yapalım."

"Ne gibi?" Tavana bakmaya devam ederken mırıldandım. 

"Bilmem." Ashton omzunu silkti. Ona bakmak için döndüğümde, duvara hafifçe bantlanmış One Direction posterinin yere düştüğünü gördüm. "Hayır ya, yine mi?" Oflayıp postere koştu ve tekrar duvara yapıştırdı.

Bu posteri ne kadar önemsediğine güldüm; sanki yere değse ömrünün sonuna kadar lanetlenecekti. Bu, Ashton hakkında hoşuma giden bir diğer şeydi. Yep yapması gereken kendisi olmaktı ve beni nefessiz kalana kadar güldürebilirdi. Sadece doğal, tuhaf bir insandı. 

"Ee, ne yapabileceğimize dair bir önerin var mı?" diye sordu yanıma gelip yatağının ucuna oturarak. 

"Hayır." Nefes verip dikkatimi tekrar tavana verdim. 

"Peki... Hislerimiz hakkında konuşabiliriz." diye öneride bulundu. 

Yavaşça ona dönerken yüzünde koca bir sırıtış görmeyi bekledim. Fakat tamamiyle ciddi bir suratla karşılaştığımda kafam karışmıştı. 

"Şaka yapıyorsun, değil mi?" Hafifçe kıkırdayarak konuyu açıklığa kavuşturmayı denedim. Hislerimiz hakkında konuşmak mı? Cidi olamazdı. 

"Hayır." diye mırıldandı; bakışları ahşap zeminde ritim tutan ayağına kaydı. "Son zamanlarda kafan çok dolu gibi görünüyorsun ve bu konu hakkında konuşmak seni daha iyi hissettirebilir. Ben buradayım, dostum, seni rahatsız eden neyse bana anlatabilirsin. Belki yardım edebilirim." 

"Sağol Ash, ama beni rahatsız eden bir şey yok." diye yalan söyledim. Bu nazikliğine minnettardım; ama ona Valerie'ye ne kadar aşık olduğumu anlatmak garip olurdu. Ya da belki de haklıdır. Belki de her şeyi içimden atmalı ve birilerine nasıl hissettiğimi anlatmalıyımdır. Belki de bu olayları daha iyi görmemi ve işlerin benim adıma kolaylaşmasını sağlar. 

"Adamım, konuşmak istemezsen sorun yok." Hafifçe kıkırdadı. "Ama yalan söylemene gerek yok." 

"Ne demek istiyorsun?" İçtenlikle ona baktım. 

"Ne demek istediğimi biliyorsun." Tekrar yalandan omzuma vurdu. Boş boş ona bakıp açıklamasını bekledim. "Bırak Calum, Valerie'den hoşlandığını biliyorum. Herkes açıkça görebiliyor bunu, Adam bile." 

"Belli ki o hariç herkes görebiliyor." diye mırıldandım. "Peki sen nasıl anladın?"

"Calum, geçen hafta sonu Adam'la olanları hatırlamıyor musun? Yoksa hafıza kaybı yaşayıp bütün olanları unuttun mu?" Güldü. "Ben kimim? Kaç yaşındasın? Nerede olduğumuzu biliyor musun?" Hafıza kaybı yaşamadığımdan emin olmak için gülerek aptalca sorular sordu.

"Adın Obama, 78 yaşındayım ve nerede olduğumuza dair hiçbir fikrim yok." Şakasını devam ettirdim ve ikimiz de kahkahalara boğulduk. 

"Görünüşe göre her şeyi hatırlıyorsun." Yüzüne düşen saçı çekti. "Ne olduğunu anlat."

aşkın peşinden koşmak ;; cth {Türkçe Çeviri}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin