1

6.1K 282 129
                                    


Kötü hissediyordum. İçimde tükenmeyen bir huzursuzluk vardı. Taehyung'a ulaşamıyordum. Defalarca aramıştım ama hiç birini açmamıştı. En son öğle yemeği zamanında konuşmuştuk, şimdiyse saat gece yarısını geçiyordu.

Çok endişeliydim. Woo uyuyordu ve Taehyung'u aramak için dışarıya çıkamazdım. Woo'yu tek bırakamazdım. Ama Taehyung'un başına kötü bir şey gelme olasılığı beni çok korkutuyordu.

Oturduğum koltukta rahatsızca kıpırdandım ve ayağa kalktım. Tekrardan Taehyung'u ararken cama doğru yürüdüm. Dışarıya bakarken kapanan telefonumu kulağımdan uzaklaştırdım. Yine açmamıştı.

Kalbimin sıkıştığını hissediyordum. Ona ulaşmalıydım, ona ulaşmanın bir yolu olmalıydı. Telefon rehberinde gezinerek tanıdık bir isim aradım. Tamamen aklımdan çıkmış bir isimle karşılaştım; Jung Hoseok.

Hoseok hyung Taehyung'un iş arkadaşıydı. Birkaç defa görmüştüm ve hep birlikte yemek yemiştik. İyi birisine benziyordu, sıcakkanlı bir kişiliği vardı. Onu arayıp aramamak arasında kaldım. Saat geç olmuştu, rahatsız olabilirdi ama Taehyung'a ulaşamıyordum. Bu önemli bir meseleydi.

Hoseok hyungu aradığımda saniyeler içinde sesini duydum.

"Efendim?"

"Hoseok hyung merhaba. Ben Jimin, Taehyung'un eşi... Oh üzgünüm, bu saatte rahatsız ediyorum."

Arkadan birkaç gülüşme sesi geldi. Büyük ihtimalle dışarıdaydı ya da yanında birileri vardı, belki Taehyung onlarla olabilirdi. Hoseok hyungun neşeli sesiyle düşüncelerimden uzaklaştım.

"Hey Jimin! Nasılsın? Rahatsız etmiyorsun, ama bir şey mi oldu?"

Dışarıya bakmaya devam ederken yutkundum gergince. Başımı çevirip saate baktığımda boğazımda bir yumru oluştuğunu hissettim.

"Hyung, Tae'ye ulaşamıyorum. Defalarca aradım ama açmadı. Nerede olduğunu biliyor musun?"

Karşı taraftan gelen yüksek sesli müzik ve insan sesleriyle telefonu kulağımdan uzaklaştırdım. Büyük ihtimalle Hoseok hyungun hiçbir şeyden haberi yoktu, dışarıda kendi halinde eğleniyordu. Birkaç saniye sonra sesler giderek azaldı.

"Az önce buradaydı, yeni çıktı sayılır. Bir sorun mu var?"

"Orası mı? Neredeydiniz?"

"Akşam yemeği yedik topluca, sonra da biraz içmeye geldik... Senin haberin yok muydu?"

Gözlerimin dolmaya başladığını hissederken başımı hızlıca iki yana salladım. Sesimi biraz yükseltip berbat durumumu saklamaya çalıştım.

"Ah, evet! Söylemişti, unutmuşum. Afedersin hyung, rahatsız ettim. Şimdi kapatmalıyım, görüşürüz."

Hızlıca toparlayıp söylediğim cümlelerden sonra telefonu kapatmıştım. Öylece ekrana bakıyordum. Hala Taehyung'dan gelen tek bir bildirim yoktu. Bana haber vermemişti, telefonlarımı cevaplamamıştı.

Dışarıya çıkmıştı, işte değildi, arkadaşlarıyla eğlenmeye gitmişti. Beni görmezden gelmişti.

O sırada kapının sesiyle hızlıca arkama döndüm. Kapıdan giren aşık olduğum bedene bakarken kıpırdayamadım. Gözlerim yanıyordu. Ağlamak istemiyordum. Şu an gidip ona sarılmak istiyordum. Yapamadım.

Taehyung içeriye girip kapıyı sessiz bir şekilde kapatmaya çalıştı. Arkasını döndüğünde göz göze geldik. Hiçbir şey olmamış gibi gülümsedi. Yavaş ve sarsak adımlarla bana yaklaştı. Olduğum yerden kıpırdayamadım. Sinirliydim, kırgındım.

Elinde tuttuğu ceketini ve çantasını koltuğun üstüne bıraktı. Biraz daha yaklaşıp tam önümde durdu. Soğuk parmaklarını yanaklarıma koyup dikkatlice bana baktı. Gözlerimi kaçırmadım. Yüz ifadelerinden bir şey çıkarmaya çalıştım. Anlayamadım; ne hissettiğini, neden böyle yaptığını anlamadım.

Bana biraz daha yaklaştı. Alkol kokuyordu, çok içmişti. Alnını alnıma yasladığında gözlerini kapattı. Parmaklarıyla yanaklarımı tutmaya devam ediyordu. O anda öyleyeceğim her şeyi unuttum. Ona bağırmak istedim, ama yapamadım. Aralık dudaklarımdan çıkan tek şey, benim bile duymakta zorlandığım mırıltılar oldu.

"Sarhoşsun."

Yüzündeki ifadeyi değiştirmeden aynı şekilde durdu. Ben de dayanamayıp gözlerimi kapattım ve ellerimi onun kollarına yerleştirdim. Fısıldadı alkol kokan nefesiyle.

"Sarhoşum."

"Neden içtin bu kadar?"

Kısa bir süre sessiz kaldı. Ne cevap vereceğini bilmiyordu. 

"Jimin... Canım istedi, bir nedeni yok."

Gözlerimi aralayıp ona baktım. Karşımda yabancı biri varmış gibi hissediyordum. Bu kişi Taehyung değildi, bu benim eşim değildi, bu benim aşkım değildi. Ellerimi indirip geri çekildim, ondan uzaklaştım.

"Telefonlarımı açmadın. Seni merak ettim. Tae, kahretsin delirecektim!"

Gözlerini açıp bakışlarındaki soğuk ifadeyle bana baktı. Yabancıydı, içinde başka biri var gibiydi. Korkuyordum.

"Sesini yükseltme, bak şu anda buradayım."

İçimde bir alev topu yükseliyordu. Nasıl böyle umursamaz olabiliyordu? Saatlerdir onu bekliyordum. Ona çok sinirliydim.

"Mesaj atsan bile yeterliydi! Sadece birkaç saniye bile ayıramadın mı bana!? Ne zamandan beri birbirimizi habersiz bırakmaya başladık!?"

Bağırmak istemiyordum, buna engel olamıyordum. Sinirden gözlerim dolmuştu. İstediğim tek şey bana haber vermesiydi. Beni görmezden gelmişti.

Taehyung bana bakarken kaşlarını çattı, o da benim kadar sinirli duruyordu. Hatta belki benden daha sinirli olabilirdi. Birkaç adımla aramızdaki mesafeyi kapattı.

"Her şeyime karışmaktan vazgeç! Beni sıkıyorsun! Sikeyim, her dakika ne yaptığımı sana haber vermek zorunda mıyım!?"

Parçalandım, söylediği şeyler üzerime yıkıldı, sanki bir enkazın altında kaldım. Gözyaşlarımı tutamıyordum. Daha önce bu ses tonunu hiç duymamıştım, daha önce bana böyle bağırmamıştı.

Ellerim titremeye başladı. Hiçbir şey gerçek hissettirmiyordu. Midemden yemek boruma çıkmaya çalışan bir şeyler vardı. Korkuyordum ondan, beş yıllık eşimden korkuyordum.

Ağzımdan küçük bir hıçkırık kaçtı sonrasında. Tutamadım kendimi. Oturup küçük bir çocuk gibi ağlamak istedim. O anda Taehyung'un bakışları değişti, gözlerindeki o yoğunluk kayboldu. Söylediklerinin farkına varmış gibi kendine geldi.

Kolumdan tutacağı sırada onu itip merdivenlere doğru koştum. Ağlamamı durduramıyordum. Arkamdan söylediği şeyleri duymuyordum.

Benden sıkılmıştı. Bunu yüzüme karşı bağırarak söylemişti. Ama ben kötü bir şey yapmamıştım. Benden sıkılmıştı. Yani artık beni istemiyor muydu?

Bütün gece onun yastığına sarılarak ağladım, hiç susmadım, sanki içimde patlamayı bekleyen bir volkan vardı. Hissettiğim şeyler saniyeler geçtikçe daha da arttı, bu acının altında kıvranıyordum.

Taehyung'un gelip beni teselli etmesine ihtiyacım vardı. Özür dilemesini, şaka yaptığını duymak istedim. Gelip sarılmasını bekledim.

Gelmedi. O gece odaya girmedi. Beni yalnız bıraktı. Beni bütün korkularımla, bütün acılarımla yalnız bıraktı.

Eşim Taehyung, uzun zaman sonra ilk defa bu kadar canımı yaktı. Yüreğimde koca bir yara açtı. O yara hiç geçmedi, hep sızladı.

Leaving Tonight // VminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin