1

3.1K 58 0
                                    

Dışarı da huzur ile yağan yağmura bir kaç dakika dalsamda silkelendim ve önüm de ki kitaplara bakmaya devam ettim.

Ay da bir kere mutlaka uğradığım ve bu da genellikle pazar günlerine denk gelen sahaf da vakit geçiriyordum. Bugün bir iş gezisinden geldiğimden dolayı diğer Pazarların aksine üzerimde  bu naif ortamı bozan bir ciddiyet vardı.

Beyaz kumaş pantolonum, topuklu ayakkabılarım ve kabanım plaza insanıyım diye bas bas bağırıyordu. Başımda ki siyah berem bir tık pazar modasına daha uygundu.

Taşımakta zorlandığım kucağımda ki kitaplar ile plakların olduğu bölüme geçtim. Geçen doğum günümde yakın arkadaşım tarafından hediye edilen plak çalara artık bir plak almanın vakti gelmişti fakat hiç bilgim yoktu.

Elime kapağından da fark edileceği üzere eski bir plak gelmişti fakat dediğim gibi anlamıyordum. İncelemeyi kesip geri bırakacağım sırada;

"Güzel seçim, almalısınız."

Kararsızlığım yüzümden okunuyor olmalıydı. Benimle konuşan yabancıya bakmadan elimdekine bakmaya devam ettim.

"Teşekkür ederim, pek anlamıyorum da."Mahcup bir gülümseme ile yabancıya kafamı kaldırıp baktım.

Gülümsemem şaşkınlığa yerini bırakırken taşıdığım kitapları bir an düşürecek gibi oldum. Boşluğa düşmek böyle olsa gerekti.

"Yardım etmemi ister misiniz?"

Aslında ne dediğini tam kavrayamamıştım ama transa girmiş gibi kafamı salladım ve birkaç kitabı elimden almasına izin verdim. Sonra derin bir nefes aldım ve sanki şirketteymişim gibi tüm duygularımı bir rafa kaldırdım.

"Teşekkür ed-"

"Hiç önemli değil."

Ne yapmam lazımdı?

Yoğun ve anlamsız hayatıma bir ateş gibi düşen bu an karşısında ne yapmam gerektiğine karar veremiyordum.

Boynuna atlamalı ve bir fotoğraf çektirmesi için ciyaklamalı mıydım?

Yoksa şu kapıdan çıkıp gittikten sonra tüm beynimi "iyi bok yedin gerizekalı"diye kemirmeli miydim?

Arkadaşlarımın, eğer bir şey yapmazsam hayatım boyunca benimle dalga geçeceklerine adım gibi emindim.

O sırada kasaya doğru yürüdük ve kitaplarımı bıraktı. Sabahtan beri yaptığım tek şeyi yapıp teşekkür edecektim ki önemli değil der gibi elini kaldırdı.

Gülümsedim.

En azından bunu yapabildim.

"Dostoyoveski-Suç ve Ceza ilk baskısını arıyordum. Eliniz de var mı?"

Kasada ki görevliye sorduğunda bakışlarım kitaplarımın arasında duran Suç ve Ceza'ya kaydı .Üstelik ilk baskıydı. Bu baskıyı aylardır arıyordum ve sahaf benim için bulmuştu.

"Satıldı, maalesef." dedi kasada ki Lilly.

Belli belirsiz kafasını salladı ve bana başıyla selam vererek uzaklaştı.Tanrım! Öylece gidiyor bende peşinden izliyordum.

Hızlıca ödemeyi yapıp, Lilly'nin şaşkın ama anlayışlı bakışları arasında sahafı terk ettim. Az ilerideydi. Peşinden seslenmekten başka çarem mi vardı? Çocukluğumun adamı tam karşımdaydı.

"Hey, Zayn?"

Adını duyduğunda onu tanıdığım için şaşırmış gibi durmuyordu. Durdu ve ona yaklaşmamı bekledi.

"Bunu kabul etmeni isterim." dedim elimde ki Suç ve cezanın ilk baskısını ona uzatırken. İçim biraz kan ağlasa da şaşıran ifadesi ve gülümsemesi beni sarhoşa çevirdi.

"Sanırım buna hayır diyebileceğimi sanmıyorum." Kitabı alırken değen parmaklarımız beni elektrik çarpmışa döndürürken ona bunu hiç belli etmedim.

Kendime saygım inanılmaz derece de fazlaydı ve basit bir hayran gibi algılanmak istemezdim.

"Teşekkür ederim ımm..."

"Mira,"

"Teşekkür ederim Mira." 

Sanırım hayatta ki tüm şansımı burada kullanmıştım. Hayatımın zirvesinde eksik olan şanstı o da bugün tamamlanmıştı. Ünlü bir lojistik şirketinin CEO'su ve ortağıydım. Aynı zaman da çocukluğumdan beri beni içine çeken Londra'da yaşıyordum. Az önce de bana burayı sevdiren idollerimden biriyle karşılaşmıştım. Daha ne olsundu? Yine de içimden bir ses şimdi çekip gitsem kaçıracaklarımın olduğunu fısıldıyordu.

"Beni tanıyorsun sanırım, memnun oldum yine de." dedi elini tokalaşmak için uzatırken.

Tokalaştık.

Belli etmediysem bile iç çekişim sayesinde artık anlamıştı.

"Neyse, seninle tanışmak güzeldi. Kendine iyi bak!" Arkamı döndüm ve onu öylece bıraktım. Eve gidince kendimi bitireceğimi adım gibi biliyordum. Yine de kendime saygısızlık etmedim.

"Hey! Bekle. Bir kahve ısmarlamama izin ver."

Deli misin sen? İzin senindir, yakışıklı.

"Aslında bir iş gezisinden geliyorum ve yorgunum. Gitmem lazım, üzgünüm."

Siktir! Ciddi misin Mira? Hadi ama ya!

"O zaman sana bir kahve borcum olsun. Beni ne kadar mutlu ettiğini bilemezsin!"

Ela gözleri parlıyordu. Soğuktan kızarmış dudakları sarhoş edecek cinstendi. Yağmur altında bana kahve borcunun olduğunu söyleyen bir Zayn Malik ise hiç unutmayacağım bir andı.

Daha da unutulmaz olanı ise basit bir kahve teklifinden uçurumun kenarına kadar giden hikayemizdi.

Appreicate |MalikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin