İhanet.
Zehrin kanıma sızdığı ilk gün, sahafta onu gördüğüm gündü.
Günler, haftalar, aylarca damarlarımda zehrin dolaşmasına izin vermiştim. Beni günden güne öldürdüğünün farkında olmadan.
Ona her gidişim de gülüşüm de...Kalbim onun için attığı her yeni gün de silahına bir mermi koymuştum.
Ben.
Kendini dokunulmaz sanan, kimsenin kendini yıkmayacağını zanneden zavallı ben.
"Aşk, insanın en büyük üç şeytanından biridir, Mira Saruhan."
Karşıma çıktığında ilk sözlerinin bunların olması...planlanmıştı, hem de en başından beri.
"Will...William." Gerçek ilk defa dilimde döndü.
"William Evans...Memnun oldum, Saruhan."
İçimden yavaş yavaş sızan kıkırtılar, kahkahaya dönüştü.
Loş, karanlık oda da dakikalarca tüm olanlara, en çok da kendime güldüm.
"Son zamanların en iyi filmi olabilir!" dedim sonunda.
Karşımda pişkin pişkin güldü. Kusmak istiyordum.
"Kendine haksızlık etme. Aptal ve aşık kız rolünü bu kadar güzel oynamasaydın...Bu kadar iyi olmazdı."
Durdu.
"Ama bizim oğlanın hakkını yedirmem! O olmasaydı..."
"Yeter!"
Onu ilk gördüğüm anda bir şeyler olduğunu biliyordum.
"Gerçi ben hak işlerine bakmam. Senin ihtiyar anlardı bu işerden."
Ramiz amcanın İstanbul'a o hüzünlü bakışı, Maria'yı anlatırken yüzünde beliren o gülümsemesi, kaybetmişliğin verdiği ızdırabı tek tek gözümün önüne geldi. O gün acısı altında ezilmiş, kabul edilemez olduğunu düşünmüştüm ama yanılmıştım. İşte...beni esiri altına almıştı, ölüyordum.
"Sen ve Ramiz gibiler sanıyorsunuz ki dünyayı iyilik kurtaracak, aşk kurtaracak! Bir sürü ıvır zıvır!"
Bastonu ile ritim tutuyordu.
"Başımı ağrıtıyor sizin bu saçmalıklarınız. Olduğun yere bak, Ramiz'e bak...Şunu anlayın artık iyiler her zaman kaybetmiştir!"
"Sen...sen hastasın!" diyebildim sadece. Ne yapmam gerektiğini kestiremiyordum. İçimden ağlamak da geliyordu saatlerce gülmek de. Bağırmak da istiyordum sadece susmak da.
"Bunu da nereden çıkardın? Sana hep çok kibar davrandım."
Anlamıyordu.
"Kendi yeğenini öldürecek kadar hastasın." dedim iğrenerek.
"Her şeyin bir bedeli vardır, Mira. Bedelini ödemesi gerekiyordu."
"Ortaklığınız bozuldu yani?
"Aşk, zayıflıktır. Anlaması gerekliydi." Dediğinde aklıma "Sevgimden hiç şüphe etme." dediği geldi. Bu saatten sonra kendimden şüpheliydim nasıl ondan etmezdim?
"Ben sana hiç bir şey yapmadım. Ben neyin bedelini ödüyorum?" Dediğimde öyle bir baktı ki ne anlatsam ne söylesem fayda etmeyeceğini o an anladım. Ya beni öldürecekti ya da ölümümü izleyecekti.
"Sen Ramiz'in izlerini taşıyorsun. Onu yaşatmaya çalışıyorsun. Ben onu binlerce kez öldürmüşken senin bunu yapmaya ne hakkın var?!"
Bağırıp çağırırken karşımda kimsenin sesi çıkmıyordu. Onların gözünde bir suçluydum ve devletin beni koruması gerekirken bu adamı üstüme salmaları...Arkası sandığımdan da güçlüydü.
"Buradan çıkayım ya da çıkmayayım seni bitirmem bir telefonuma bakar." diye son çırpınışlarımı verdim.
"Nasıl?" Alaycı ifadesi beni çıldırtırken son kez kendimi tuttum. Daha da kendimi toparlamaya güç bulmayacaktım zaten.
"Elimde vergi kaçırma, kaçakçılık, uyuşturucu ticareti, adam öldürme gibi çeşitli suçlardan kanıtlar var. Seni şu deliğe sokmam beş dakika." dediğimde ifadesi silinmedi.
"Elinde olduğundan emin misin?"
"Şaka yapıyor gibi bir halim mi var?"
Derin bir iç çekti.
"Kolyen güzelmiş." dedi eli ile boynumu işaret ederken.
"Ne alakası var bunun?" Diye bağırdım en sonunda. Acıdan dört köşeydim.
Bir an kolyemi boynumdan çekip aldığında canım acımıştı ama sesimi çıkarmadım.
Dünya şeklindeki kolyemi bir tur gözlerimin önünde salladı.
"Zayn'in hediyesi. Zevkli çocuk."
"Uzatma."
"Ama asıl sürprizi kaçırmışsın, tatlım." Kolyeyi bir hamle ile ikiye parçaladı. Gerçekten Zayn'in hediyesiydi ve verdiği günden beri benimleydi. Artık önemi yoktu. Az önce parçalanan kolyeden farksızdım.
İçinden çıkanlara kaşlarımı çatarak baktım.
Böcek...Dinleme cihazı!
Bir darbe daha alırken diğer geleceklere hazır değildim.
"Belgeleri, Zayn yok etti."
Bu cümleden sonra ayların getirdiği hatıralar ve yaşanmışlıklar üstüme bir enkaz gibi çöktü. O enkazın altından sağ çıkmam imkansızdı.
İşte şimdi, insanın başına milyonda bir gelecek olan, tanışmamız ve sözde yaşanan aşkımızın nedenini idrak ettim.
Ben onun için sadece bir görevdim. Benimle de işi bitmişti artık.
Kısa bir an sorgu odasını inceledim. Buradan çıkmam için tek umut, Demir kalmıştı.
"Demir seni öldürecek." dedim fısıltı ile. Gücüm yoktu toparlanmaya da niyetim. Cebinden telefonunu çıkardı ve birkaç saniye sonra ekranda Demir'in kan içinde ki bedenini gördüğümde iflas bayrağını çektim.
"Ben onu öldürmezsem, belki."
Dakikalar geçti.
"Ne istiyorsun?" dedim pes etmişlikle. Çıkış yoktu. Umut yoktu.
"Limited Lojistik'in tüm haklarını istiyorum."
Dakikalarca durdum. Pes ettiğimi biliyordu.
"Aşk, en büyük üç şeytandan birisi ise diğerleri ne?"
Katillerimden biri gülümsedi.
"Umut, hırs ve aşk. İnsanın en büyük üç şeytanıdır, Mira Saruhan."
Ve ben hepsine yenilmiştim.
****
HeyoooSonunda hainler ortaya çıktı.Mira gibi güçlü bir karakteride delirttik ya! Zayn kahpesi ne yapacak bakalım?
Beğenilerinizi eksik etmeyin lütfen kendime yazıyormuş hissediyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Appreicate |Malik
Fanfiction"Bizi öldürdün. Bizi kim geri getirecek?" Kendine biraz daha yaklaştırdı. Eli, kalbimin üstünde durdu. "Burada bir ihtimal var, biliyorum. Ben o ihtimale tutunuyorum." Ocak/2019