Evde deli gibi arabalarının anahtarlarını arıyordu.
"Zayn, her zaman ki yere baktığına emin misin?"
"Her zaman ki yer? Baktım...bakmış olmalıyım."
Karasızca aramaya koyuldu tekrardan.
"Yürüyerek gitsek?" Dedim en sonunda sıkılaraktan.Neredeyse yirmi dakikadır anahtarları arıyordu.
"Tamam." Başımla onayladığımda bir vaka daha yaşamamak için evin anahtarlarını bulup kapıyı kitlemek için ilerledim. Önden çıkıp, asansörü çağırdı. Çıkmadan önce aynanın önünde arabanın anahtarını gördüm. Bir ona bir anahtara bakarken iyi mi değil mi diye sorguluyordum bir yandan.
Hala onu düşünebiliyor olmam canımı sıkarken sertçe kapıyı kapattım ve kitledim. Beni bekleyen katilime baktım. Doğru değildi. Burada olmam, teklifini kabul etmem doğru değildi.
"Nereye gidiyoruz?"
"Her şeyin başladığı yere." Ona anlamsızca baktım. Nereye gittiğimizi anlamıştım. Anlamadığım Zayn'di.
***
Uzun zaman olmuştu. Sahafın sahibi George birkaç ay önce vefat etmişti. Kendisinden başka kimsesi olmayan zavallı ihtiyarın elinde ki tek şeyi sahafı da onunla birlike tarihe gömülmüştü.
Artık ilk tanıştığımız yerde yoktu.
"Ölen sadece biz değiliz, Zayn." Dedim kapalı kapıya bakarken.
"Seni ilk burada görmedim." Bir şey itiraf ettiğinde şaşırmadım. Avını tanıyan bir avcı.
"Ama tanrı şahidim olsun ki seni burada tekrar görmek, ilk gördüğüm gün ki gibi heyecanlandırdı. O gün de bugün de seni gördüğüm her an, ilk gün ki gibi Mira."
"Bana o zaman aşık değildin."
"Belki. Ama... bu sana çekilmediğim anlamına gelmez."
"Üstada sormuşlar; Sevmek mi güzel sevilmek mi? Sevmek demiş. Sevildiğinden hiçbir zaman emin olamazsın. Anlıyor musun?"dedim dükkanın önünden yürümeye başlarken.
"Senin kadar bende emin değilim ki zaten! Hele ki bu olanlardan sonra. Ben içimde ki aşka tutunmasam sana nasıl tutunurum?"
"Seni sevmediğimi mi düşünüyorsun?" Adeta iftira atılmış gibi öfkelendim. Onu sevmediğimi şüphelenmesi! Bu fikir beni çıldırtırken bağırmamak için kendimi zor tuttum.
"Evet." Dediğinde üstüne atılmak istedim.
"Sevgimi ölçüp biçmeye kalkma. Senin için nelerimi feda ettim bilemezsin."
Ellerimi kavradı, çekmedim.
"Beni seviyor musun, Mira?" Bunu duymasa ölecekmiş gibi hali vardı.
"Seviyorum." Dedim öylesine bir şeymiş gibi. Yalan değildi.
"Ama nefret de ediyorum." Elleri kısa bir an gevşerken toparlandı ve sımsıkı tuttu.
"Ben senden gelen nefrete de razıyım."
Ağlayacaktım. Birkaç gün sonra gidecektim ve bir daha asla onu görmeyecektim. Bana verdiği tüm zarar rağmen onu seviyordum. En çokta buna ağlamak istiyordum.
Bir dükkana soktuğunda bana kahve ısmarladığı yer olduğunu fark ettim.
Kahveleri sipariş ederken onu izliyordum. Daha anlatacağı çok şey vardı.
Döndüğünde kahvemi uzattı, bir yudum aldım. Şeker tadı midemi bulandırırken bozmadım. Kahvemi hep sade içerdim bunu çok iyi bildiğini ve dikkat ettiğinide biliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Appreicate |Malik
Fanfiction"Bizi öldürdün. Bizi kim geri getirecek?" Kendine biraz daha yaklaştırdı. Eli, kalbimin üstünde durdu. "Burada bir ihtimal var, biliyorum. Ben o ihtimale tutunuyorum." Ocak/2019