DÜZENLENDİ
Avluya çıktığımda hışımla Şiyar kahyaya seslendim. "Şiyar abi!" İlk seslenişimde mutfaktan çıkıp gelen Şiyar kahya, "Buyur Elfida." Dedi. Hitap şekline takılmadım gelin ağa denmesi saçma geliyordu zaten. "Beni hemen Zühre hanıma götürür müsün?" Şiyar abi beni süzdükten sonra bakışlarını yeniden yüzüme çevirdi. "Bir kaç işim var yarın gitsek?" Sert bir çıkış yaptım.
"Hayır! Şimdi gitmemiz gerekiyor." Şiyar abi şaşırsa da karşı çıkmadı. "Tamam ağamıza haber verelim." Derin bir nefes alıp önüne geçtim. "Ağanın haberi var." Yalan söylemiştim ama mecburdum, Şiyar abi diretince bu kez kaşlarımı çattım. "Yalan mı söylüyorum ben abi?" Bu tepkim üzerine daha fazla uzatmadan arabaya geçtik.
Yol boyunca düşündüm durdum. Bu işten beni kurtarsa kurtarsa Zühre hanım kurtarırdı yada kurtarmak zorundaydı yoksa her şeyi gider Ekber ağaya bir bir anlatırdım en fazla canıma kıyarlardı bu da her şeyin sonu demektir. Elimi saçlarımdan içeri geçirdim, yol uzun olsa da erkenden bitmişti.
Arabadan indiğimde hışımla avluya girdim, toz alan annem birden kafasını kapıya çevirince göz göze geldik. "Elfida?" "Anne?" Koşup sıkı sıkı birbirimize sarıldık, kokusunu çok özlemiştim gerçi tek kokusunu değil her şeyini deli gibi özlemiştim. "Kınalı kuzum!" Annem saçlarıma kokulu bir öpücük kondurunca ayrıldık. "Nasılsın kızım?" Kafamı sallayıp yaşlı gözler ve titrek sesle ne kadar inandırıcı olduğunu bilmediğim bir gülüşle, "İyiyim annem, sen nasılsın halin vaktin yerinde mi?" Dedim. Annem yüzümü severken endişeli bir yüz ifadesiyle konuştu. "Ben İyiyim de sen iyi değilsin bir şey var sende." Dedi.
Burnumu çekip bakışlarımı kaçırdım. "Yok anacım bir şey, iyiyim ben." Annem kaşlarını çattı fakat sertlik için değil. "Yok hayır ben kızımı tanırım bir şey olmuş." Annemin avuç içlerini öptükten sonra konuyu değiştim. "Zühre hanım nerede?" Annem kaşıyla bahçeyi göstererek, "Kış bahçesinde." Dedi.
Köşkün etrafından dolanıp arka bahçedeki brandalarla kapatılmış içi çiçeklerle dolu kış bahçesine doğru ilerledim, Zühre hanım çiçekleri suluyordu. "Zühre hanım." Seslenişimle omuzunun üstünden dönüp kısa bir bakış attı ardından elindeki sulama kabını kenara koyup seslendi. "Elfida? Hoş geldin, hayrola?" Hışımla kış bahçesinden içeriye girdim.
"Siz ne yaptığınızın farkında mısınız?" Olaya atılmamla Zühre hanım elini çiçeklerini koyduğu sehpanın üstüne koyup sordu. "Ne oluyor?" Kaşlarımı çatıp ağlayarak dişlerimin arasından tısladım. "Zümrüt hanımı öldürtmek istediğinizi biliyorum!" Zühre hanım gözlerini devirip elindeki eldivenleri çıkardı. "Biliyorum bildiğini." Bu rahatlığı beni deli edecekti.
"Yakalandım Zühre hanım!" Ellerini göğüsünde birleştiren Zühre hanım rahat tavrını sürdürerek, "Kendi beceriksizliğinin hesabını benden mi soruyorsun?" Kaşlarımı şaşkınlıkla çattım, nasıl bu kadar rahat olabilirdi? "Zümrüt hanım gitmemi istiyor aksi takdirde annemi öldürecek." Zühre hanım derin bir nefes aldı, "Annen burada Elfida, durumu da gayet iyi sakin ol." Dedi.
"Zühre hanım beni bu belaya siz bulaştırdınız siz temizleyeceksiniz." Zühre hanım bilmiş bir gülüş takındı, kaşlarını kaldırarak sordu. "Temizlemezsem ne yaparsın?" Bir adım atıp üstüne gittim ve dişlerimin arasından tısladım. "Ekber ağaya her şeyi anlatırım." Zühre hanımın gülüşü genişledi, fakat bakışlarında ufak bir korku vardı. "Yapamazsın." Beni deniyordu.
"Yaparım, canım pahasına da olsa yaparım. Ben yanarsam sizi de yakarım!" Zühre hanım sert bir refleksle çenemi kavrayıp sıkmaya çalışınca iki elimle sıkı sıkı kolunu tutmaya başladım. "Bana bak beni Zümrütle karıştırma, o seni göndermekle yetinir bense canını alırım!" Artık o da dişlerinin arasından tıslıyordu. "Ama önce gözlerinin önünde anneni can çekişe çekişe öldürürüm." Yine mi? Yine annemle tehdit ediliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİ SEN SEV
General FictionHiç ummazdım canımı kurtarayım derken buzla kaplı iki kalbin ortasına yangın gibi düşeceğimi, sevmeyi bilmeyen iki insana sevmeyi öğreteceğimi. Hep duydum isimlerini fakat hiç göremedim mübarek yüzlerini, şimdiyse ikisinin de canından çok sevdiği bi...