Yüzümün kızardığını hissedebiliyordum. Sadece durmuş Shoto’ya bakıyordum. Elini cebinden çıkardı ve kafamı okşadı. Çok tatlııı..(Todoroki) Kafamı ona doğru kaldırdım ve derin bir nefes alıp ona doğru bir adım attım. "Ne oldu Yeşilim" bana sorduğu soruya gülümsedim ve ona sarıldım.
Ellerimi belinden çekmiş, parmak uçlarıma çıkmıştım. Kulağına doğru "Mutlu olmana sevindim" deyip ayaklarımı komple yere koyuyo- tekrar bana satılmıştı. Gülerek belimde duran ellerini tuttum ve "Shoto hava kararmaya başladı.." bunu dememle kafasını kaldırdı ve suratıma baktı. Eğerki ben bir kediysem Shoto da kesinlikle bir köpekti. Shoto’nun böyle bir surat yapabileceğini hayal bile edemezdim... O'na doğru tebessüm ettim ve yanağına öpücük kondurdum." Tamamdır hadi seni evine bırakalım" isteksizce söylüyordu ama ben onunla geçirdiğim bugün için çok mutluydum. Bekle ne mutluluğu beni evime mi bırakacaktı!?!? "Ee Shoto senin evin ne tarafta?" "A-aa benim evimde buralarda işte. İstersen benim evimede gidebiliriz" nE! Tamam kendisi mütevazi bir insandı ama bu kadar da olmasına gerek yoktu. "Y-yok saol. Zaten yarın görüşürüz" tuttuğu elimi kendine çekti ve yavaşça ilerlemeye başladı.
Yirmi dakikalık yol bir dakikada bitmiş, elinden ayrılmam gerekiyordu. O'na baktım ve gülümseyerek "Çok güzel bir gündü bir kere daha yapalım" dedim ve elini bıraktım. Kafasını yan tarafa eğdi ve beni onaylar şekilde kafasını salladı. "Hoşçakal Yeşilim" kapıya doğru koştum ve arkamı döndüm "Bai baii Shoto" diye bağırarak elimi salladım. İlk başta afallasada sonra yüzünde bir tebessüm ile bana el salladı.
Todoroki'nin anlatımından
Yeşilim içeri girmesiyle beraber kafamı yukarı kaldırdım ve derin bir nefes aldım. "Kim var orada?!" cevap vermiyor. Yavaşça kendi evime doğru adımlar atmaya başlamış yürüyordum. Bir şeyler yanlıştı. Gözetleniyordum ama kim tarafından? Hissettiğim varlık yavaşça hızlanmış ve bana doğru geliyordu. Olduğum yerde durdum ve tekrar kafamı yukarı kaldırdım, sakin bir şekilde etrafıma bakındım. Arkamdan. "Kime saldırdığını düşünüyorsun?" dememle onu buzuma hapsettim. Ellerimi cebimden çıkartıp arkamı döndüm. Bu bir villian'dı. Hemen geriye doğru adım attım ve etrafıma bakındım. Tek kişiydi miydi? O zaman diğer hissettiğim neredeydi! Geri kafamı villian'a çevirdiğimde kolundan toprak akıyordu. Kolunu mu toprağa dönüştürmüş ve kurtulmuştu! Yüzünde tuhaf bir gülümseme vardı "Merhaba küçük Todoroki. Galiba girişimi beğenmedin? Tüh yazık oldu bir dahaki sefere artık..." esen rüzgarla bir olmuş, yok olmuştu. Bunca zamandır bizi takip ediyorlardı. Bekle bizi! Midoriya!
Evlerini görebiliyordum her şey aynıydı. Kavgaya dair hiçbir ses yoktu. Belki de bir şeyi bekliyorlardı. Arkamı döndüm ve temkinli bir şekilde, ağır adımlarla yürüdüm.
Bu his, o burada! Kapılarına gelmiş seri şekilde zile basıyor ve kapıya vuruyordum. "Midoriya!" son kez vurmamla kapı aralıklanmış, açılıyordu. Ohh o iyiydi. Neden yüzünde maske vardı? Hayır, önemli olan konu şuan da bu değildi. "Yeşilim, etrafta villianlar v-" bekle o maske... O'nunkiyle aynıydı. "Yeşilim?"
Bilgi: Bu villian ı ben başka bir animeden çaldım normalde Boku no hero acedamia da yok böyle bir villian. Anime:Konosuba
Afallamış bir şekilde Midoriya’nın yüzüne bakıyordum "Yeşilim, maskeyi çıkartsana. Senin o güzel yüzüne hiç yakışmamış" o soluk gözlerle, bana cevap vermeden bakmaya devam ediyordu. Elimi yavaşça yüzüne uzattım. Tam masekeye dokunacaktım ki arkadan çığlık sesi geldi. "Midoriya o ses ne!" kafasını anlık yere eğdi sonra tekrar yukarı kaldırdı "Oyun oynuyorduk sadece" b-bu gülüş. Midoriya’ı kenara çektim ve içeri girdim. Ev bir sürü küçük maskeli çocuklarla doluydu. Etrafa iyice bakındıktan sonra yerde Midoriya’nın annesinin yattığını fark ettim. "Mido-" bacağıma yapışmışlardı. Bacağımı sallayıp üzerimden atmaya çalıştım olmadı. Lanet olası sümük gibi. Sinirlenmeye başlamıştım. Tam elimi aşağı indirmiş çekmeye çalışacakken patladı. Ahh.. Küçük veletler. "S-shoto a-anneme yardım et" şaşkınlıkla arkamı dönmüştüm "Yeşilim, sen iyi misin!?" kafasıyla beni onaylamış "B-ben iyiyim, o'nu burada tutabilirim ondan sen anneme bak" "tamam" hızlıca annesinin yanına gitmiş yaralarına bakıyordum.
"Naber küçük Todoroki. Çabuk karşılaştık. Peki kimi seçmek istersin? Hmmm.. annesi mii sevgilin miii? Bu soruda çok klişe oldu galiba." kendi kendine gülmeye başlamıştı. "Ee kimi seçeceksin? Unutma Midoriya’nın da bir sınırı var. Ben iki diyorum, sen?" ne ikisi, neyden bahsettiği hakkında hiçbir fikrim yoktu. "Cevaplamak mı istemiyorsun?" tamam şuan da düşünmem gereken bu değildi. Midoriya ne yapmamı isterdi? Düşün düşün. Annesini kurtarmamı istedi ama ben sevgilimi annesine tercih edecek kadar cömert değilim; özür dilerim sevgilim. Ayağa kalkmış Yeşilim'e doğru gidiyordum. Elini kaldırdı ve işaret parmağı ile beni gösterdi, hayır annesini gösteriyordu. "Shoto annem" Lanet.... O'na yine arkamı dönmüştüm.
Hızlıca Midoriya’nın annesini kucağıma aldım ve bütün küçük çocukları dondurup, kaçtım. Hastane buraya yakındı hızlı olursam sevgilimi kurtarabilirdim. Camı kırarak annemin odasına girmiştim. "Anne şuan olayları açıklayacak zamanım yok. Bu benim için önemli olan birinin annesi, ona iyi bak" "S-shoto bek-" camdan geri atlamıştım. Şimdi sıra Yeşilim'i kurtarmaktaydı.
Kapıya vardığımda eskisinden daha fazla küçük ucube vardı. Bir gözüm kaç kişi olabileceklerini düşünürken diğeri ise sevgilimi arıyordu. Buldum. "Yeşilim, beni duyuyor musun?" yine cevap vermiyor. Bacağımdan yavaşça üstüme doğru tırmanmaya başlamışlardı. Bir numarayı iki kere yemem. Hepsini ilk önce dondurdum sonra da yaktım, patlamalarına zaman vermeden. Midoriya tam önündeydi. Elimi yüzüne uzattım ve maskeyi tutup çektim. Çıkmamıştı. "O kadar kolay çıkacağını mi sanmıştın?" hala o gülüşü yapıyordu. Tamam artık bu adam sinirlerimi bozmaya başlamıştı. Yerden yine o maskeli ucubeler çıkmaya başlamıştı. Başladığım yere geri dönmüştüm. Ahhh.. sıkılmaya başladım. Yavaş doğuyorlardı; tekrar hepsini dondurup, yaktım. Hepsinin dayanıklılığı artmıştı.
"Oo birileri nihayet bir terslik olduğunu algıladı. Sen ne kadar çok kuvvet uygularsan onlar her doğduğunda o kadar kuvvetli patlar ve o kadar da dayanıklı olur." hepsini alevleri ile yaktım. Gülerek "Sen kötü adamsan ve sevgilimde kaçırılan prenses ise tek yapmam onu öpmek. Asıl klişe böyle olur." yüzü aşılmıştı. Ne yani doğru muydu? Bu muydu cidden? Maskeye baktım ve sırıttım. Asıl ucube oydu. "Tamamdır o zaman masalına bir son verelim" dememle son savaşımda kullandığım mavi ateşi kullandım; hepsi yanmış sadece onunla ben kalmıştım. Bağırarak kaçmaya başlamıştı. "Nafile çaba" Boynundan tuttum ve kendime çekip öptüm. İşe yaradığını ümit ederek gözlerimi yavaşça açtım. "I-işe yaradı" gülerek Yeşilim'e sarılmıştım. Kucağımda yatıyordu "Sevgilim beni duyuyor musun?" gözleri aralanıyordu,elini kafamın arkasına koydu "Yine beni kurtardın" gözlerinden yaşlar gelmeye başlamıştı. "H-hayır ağla-" kafamın arkasındaki elini kendine çekmişti. "Ha ha ama bu sefer ilk ben öptüm"
Okuduğunuz için teşekkür ederim. Bir şey demem lazım; Konosuba animesini hatırlamıyorum ondan dolayı belki karakterde değişiklik yapmış olabilirim. Elimden geldiğince daha akıcı yapmaya çalıştım bölümü, İnş sevmişsinizdir. Tekrardan okuduğunuz için teşekkür ederim. 💜💙❤️🖤
