! UYARI! : Eee şimdi şöyleki sekizinci paragrafta ya da şöyle diyim "Yeşilim" diye başlayan part da küçük bir french kiss var. Rahatsız olan okumasın.
Shoto şaşkınlıkla suratıma bakıyordu. Galiba onun için biraz ani olmuştu. Elimi ensesinden çekmiş ayağa kalmaya çalışıyordum. "Dur, Ben yardım ederim" deyip kolumun altına girmişti. Kafamı kaldırıp yüzüne baktım. nE! Shoto kızarmıştı. Kafamı hızlıca yere eğdim. Bekle ben niye kızarıyorum!?.
Kapıdan çıkıyorduk aklıma daha yeni gelmişti. Annem. "Shoto! A-annem nerede?" bağırışımdan korkmuştu ki "E-e has-tanede, benim annemle beraber" ohhh iyiydi. Bekle onun annesi ne alaka? Derin bir nefes aldım "Hadi hızlı bir şekilde bizde hastaneye gidelim" kafası ile beni onaylanmıştı. Kolumun altından kafasını çekti ve beni kucağına almıştı. "S-shoto!" bana bakıp gülmüştü "Hadi prenses gidiyoruz" Yine Kızarmıştım. Ne prensesi ya. O kucağında beni taşırken boynuna sarıldım ve arkama baktım evim darmadağın olmuştu. "Merak etme illa bir yol buluruz. Üzme kendini" deyip kafamdan öpmüştü. Çok tatlı bir erkek arkadaşa sahibim. Yüzüne bakıp tebessüm etmiştim.
Hastaneye varmıştık. Shoto beni kucağından indirmişti. Bütün gücümle annemin odasına doğru koştum. Kapıyı hızlıca açtım, a-annem iyiydi. Yere çökmüştüm. Shoto hemen arkamdan koştu ve "i-iyi misin!" demişti ama annemin yaklaştığını görmesiyle de geriye çekilmişti. Annem ağlayarak yanıma yaklaştı ve bana sarıldı. "Bir yerine bir şey oldu mu?" demişti. Sesimi kontrol edemiyordum. Cılız bir sesle "E-evet" diyebilmiştim. Ikimiz de ağlıyorduk bir süre sonra benim göz yaşlarım dinmiş yerde hala anneme sarılıyordum. Ona nasıl açıklayacaktım evin durumunu. Annem yüzüme bakmak için geri çekilmişti. Burnunu çekti "Emin misin bir şey olmadığına?" yere bakan kafamı yüzüne kaldırmıştım. "E-evimiz..." sessizlik olmuştu. "Biliyorum benim suçum" diyebilmiştim sadece. Yine gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı. "Hayır hayır senin suçun değil. Savunmasız yakalandık sadece" gözüm annemin arkasında duran kadına kaymıştı. Shoto’nun annesiydi galiba. Kafamı aşağı eğdim ve teşekkür ettim. "İsterseniz bugün hastanede kalın. Zaten yarın taburcu oluyorum bende bizim eve gelirsiniz" hemen arkama dönüp Shoto’ya baktım. O da şaşırmıştı. Annem Shoto’nun annesi ile konuşmaya başlamıştı bende o sırada Shoto’nun yanına gittim. "Aynı evde mi kalacağız?" bekle ne. Shoto kızarmıştı. "Iyi misin? Kendini çok mu zorladın?" cevap vermemişti. Ben Shoto ile ilgilenirken annem bana seslendi "Midoriya, iki haftalığına arkadaşında kalacağız" Arkadaşım? Ups Shoto’dan bahsediyor. "T-tamam anne". Shoto’ya ve annesine dönüp teşekkür ettikten sonra annem ile eve gidip sağlam bir şey kalıp kalmadığına bakmak istediğimi söyledim. İkisi de aynı anda Shoto ile gitmemi istedi.
Hastaneye geri dönmüştük. Shoto beni teselli etmeye çalışıyordu çünkü evde sadece tek bir kutu sağlam kalmıştı. Gerçi onunda dışı pek iyi gözükmüyordu kim bilir içindekine ne olmuştu. Durumu anneme açıkladığımda üzülmüştü ama ben daha fazla üzülmiyim diye sesini çıkarmamıştı. "Midoriya bize iki o da verdiler. Ama bir tanesinde klima yok akşamları serin olabilir ondan o odaya ben geçeceğim sende diğerine geçersin. Tamam mı?" anlık duraksamıştım "Ne! Hayır tabikide ben o odaya geçerim!" demiştim. Annem de en son bana karşı koymayıp kabul etmişti. Akşam olmuş herkes kendi odasına geçmişti ve gerçekten oda soğuktu. Tamam şuan da bunu düşünemem. Battaniyeyi üstüme çektim ve küçülüp ısınmaya çalıştım.
Tam uykuya dalacaktım ki kapı açılmıştı. Villian mıydı? Saldırmaya hazırlanırken "Yeşilim uyudun mu?" anlık rahatlamam ile battaniyeyi kafamdan kaldırdım ve gülerek "Evet uyanığım" dedim. Yanıma doğru hızlı adımlarla geldi ve battaniyeyi kaldırdı. Anlık soğuk hava ile titremiştim. Sinirli bir şekilde "S-shoto ne yapı-" yanıma yatmıştı. "Seni ısıtmaya geldim" karanlıktan gözükmesede yine kızarmıştım. Yüzüne bakamıyordum, hemen arkamı döndüm. Belimden tuttu ve beni kendine çekti. Nefes alış verişini kulağımda hissediyordum. "Uzaklaşırsan seni ısıtamam" ne diyeceğimi bilememiştim. Kafamı aşağı yukarı salladım. Gülmüştü. Saçları çokk güzel kokuyordu. Yanık vanilya gibiydi. Dediğim şeye gülmüştüm. Yanık vanilya tam da onluktu. Belimde ki sol eli gerçekten sıcacıktı. Göz kapaklarım ağırlaşmaya başlamıştı "İyi geceler Yeşilim" uykulu bir sesle "İyi geceler sevgilim" demiştim.
