Bugün Shoto hastaneden tabucurdu olacaktı. Heyecanla evden çıktım ve hastaneye koşarak gittim. Kapının önüne vardığım da Shoto ayakta bekliyordu. Hemen yanına gittim ve üstüne atladım. "Shoto!!!" elindeki çantayı yere attı ve bana sarıldı. "Merhaba Yeşilim" hala bana yeşilim demesine alışamamıştım ama hoşuma gitmiyor da değildi. "Oturacak bir yere gidelim" dedi ve elimden tuttu. Kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Bu tür şeylere hiç alışık değildim ama o ise bir profesyonel gibi davranıyordu. Etrafa bakınırken Shoto’nun elinde ki çantaya kaydı gözüm. Daha yeni hastaneden çıkmıştı, ağır eşyalar taşımamalıydı. Elimi elinden ayırdım ve çantasını koluma astım. Kaşlarımı catarak "Ağır eşyalar taşımamalısın" dedim o da eli ile ağızını kapatıp gülümsedi. "Hey, neden gülüyorsun!" eli ile iki kaşımın ortasına parmağını koydu "Çünkü sinirlenince çok tatlı oluyorsun" demesiyle kafamı aşağı eğdim. Yüzüm fazlasıyla kızarmıştı. Tekrardan elimi tuttu ve "Çantamı aldığına göre artık geri elini tutabilirim, değil mi?" aşağı eğik olan kafamı onu onlayladığımı göstermek amaçlı salladım.
Elimi tutan eline baktım. Bu sıcak havada eli o kadar güzel bir şekilde soğuktu ki. Acaba ona Shoto yerine minik dondurucu mu demeliydim? Gerçi bunu yapsam kaşları çatılır, hoşuna gitmezdi. Ama hep o mu bana sataşacaktı. Ben bunları düşünürken yanımızdan bir park geçtiğini gördüm ve Shoto’nun elini çekip "Shoto! Hadi şuradaki salıncaklara binelim" dedim ve heyecanla Shoto’ya baktım "Tamam, sen nasıl istersen" demesiyle elini sıkıca kavrayıp parka doğru koştum. Küçüklüğümden beri salıncakları sevmişimdir. Şimdi de sevdiğimle beraber gelmiştim. Salıncağa oturmuş yavaşça kendimi itekliyerek sallanıyordum "Shoto sen de sallan" derin bir nefes aldı ve yanımdaki salıncağa oturdu. Kolumu zincirler arasından çıkardım ve ona uzatıp elimi salladım "Ne oldu, tutmayacak mısın elimi?" gülümsedi ve elimi tuttu. Ben mutlu bir şekilde sallanırken sadece bana bakıyor, beni izliyordu. Kafamı ona çevirdim "Sıkıldın mı?" şaşırmış bir yüz ifadesiyle "Yok. Yani çok fazla alakam yok bu tür yerlerle" yanaklarımı şişirdim "Ama senin de eğlenmen lazım" dedim. Elini bırakıp salıncaktan atladım ve gökyüzüne baktım. Bence hala havanın kararmasına zaman vardı?
Tamamdır. "Hadi Shoto başka yere gideceğiz kalk" salıncaktan kalmasıyla beraber hemen yanına gittim ve parmak ucuna çıkıp gözlerini kapattım "Y-yeşilim?" ahh bu söz kalbim için kesinlikle iyi değildi. "Şimdi birazdan ellerimi gözünden çekeceğim ama sen genede gözlerini açmayacaksın. Tamam mı?" kafasını aşağı yukarı salladı ve ellerimi çektim. Elini tuttup "Şimdi düz bir şekilde biraz yürüyeceğiz" dedim. Toplum içine girmiş etraftan çığlık sesleri geliyordu "Bu çığlıklar niye?" heyecanlı bir şekilde "Çok yaklaşık" diyip yanağını öptüm. Zaten bunu yapar yapmaz gözleri açıldı ve bana baktı. "Da daaa... Seni lunaparka getirdim" şaşırmış bir şekilde bana bakıyordu. "E hadi girmiyor muyuz?" içeri girmiş neye binsek diye bakıyorduk. Shoto heyecanlı bir şekilde "Rollercoaster a binelim" gerçekten ilk olarak en çok korktuğum şeyi seçmişti. "T-tamam olur" sesim kaymıştı "Korkuyor musun?" kim ben mi? Yok artık rollercoaster dan korkacam. Evet lanet olsun ki evet. Derin bir nefes aldım ve kafamı salladım. "Sıkıntı yok yanında ben varım. Elini sıkıca tutar bir yere gitmene izin vermem" gülümseyerek kafamı okşadı. "Tamam hadi binelim" bu anı bekliyormuş gibi hemen rollercoaster a doğru koştu.
Sıkıca emniyet kemerini takmış Shoto’nun elini sıkıyordum. Tamam aslında o kadar da korkunç değil- "Ahhhh!!" O koca tepeden aşağı hızlıca inmiş sağ sol yapıyorduk. Ellerim titremeye başlamış yavaşça Shoto’ya doğru uzatıyordum. Shoto’nun kolunu yakalamam ile kendimi onun kolunun altına aldım. Korkum geçmeye başlamış onun bu güzel kokusu ile boğulmaya başlamıştım. Yavaşlamıştık. Bitmiş miydi? Yavaşça kafamı kaldırdım ve önüme baktım ve lanet olsun bakmaz olaydım. Tam tepeden inme sahnesine denk gelmiştim. Shoto’ya sarıldım. Düşündüm de hiç ses çıkmıyordu ondan. Kafamı yukarı kaldırdım ve ona baktım gülüyordu. Mutluydu. Rollercoaster durmuş, Ben hala Shoto’ya bakıyordum. O da kafasını aşağı eğdi ve bana baktı. Sol eli ile kafamı okşadı. "Hala korkuyor musun?" dedi ve işaret parmağı ile tişörtünü gösterdi. Oha kedi gibi yapışmışım. Gülmesi mantıklıydı bana olsa bende gülerdim. "Tamam bıraktım" rollercoaster dan inmiştim ki yere düştüm. Shoto hemen yanıma koştu ve "Ne oldu? İyi misin?!" bacaklarım tutuyordu. Gerçekten de bu kadar çok korktuğumu bende düşünmemiştim. Ben kucağına aldı ve banka götürdü. "Kedilere benziyorsun" diyerek bana gülümsedi.
Konuyu kapatmak amaçlı ondan destek alarak doğruldum ve "Hadi pamuk şeker yiyelim" dedim. Pamuk şekerlerimizi almış yemeye başlamıştık. Tabi ben yemek dışında her şeyi yapmıştım. Her yerim yapış yapış pamuk şeker olmuştu. Shoto çantasından ıslak mendil çıkardı ve yanaklarımı özenle silmeye başladı "Tamam vazgeçiyorum. Kedi değilde bir bebekte olabilirsin" "Heyy!!" kafamı sola çevirdim. Arkamdan yine gülme sesi gelmişti yine benimle oynuyordu. "Ama bu hi-" cümlemi tamamlayamadan beni öpmüştü. Kafasını geriye aldı ve "Teşekkür ederim Yeşilim" dedi...Merhabaaa!!!!! Çok sıkıldım online derslerden:/ neyse. Bölümü elimden geldiğince düzelttim ve belli kısımları değiştirdim. İnş severek okursunuz.