20. Bölüm

446 138 239
                                    


~☝🏻~

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~


Beraber Biz Olabilmek...


Soğuktan uyuşan ellerimin arasına nefesimi bıraktıktan sonra saatime tekrardan bakarak zamanı kontrol ettim. Tam vaktiydi, birazdan çıkardı. Çocuğunun ilk okul gününde bir velinin yaşadığı heyecanı yaşıyordum caminin kapısı önünde Mehpare teyzemin çıkmasını beklerken.

Mevlit akşamından sonra Hasan enişteye karşı vefa borcu olduğu gerekçesiyle onun için Kur'an okuması gerektiğini söyleyerek üzerinde kurduğum baskının bir sonucu olarak onu camide kadınlar için verilen derse katılmaya ikna etmiştim. Tabi bu hiç de kolay olmamıştı. Aslında 'Herkesim' olarak vasıfladığı çok kıymetli eşi için yapabilecek bir şeylerinin olması onu ziyadesiyle heyecanlandırmış olsa da yıllardır kendini eve hapsetmiş yaşlı bir kadın olarak bu adımı atmak hususunda çok fazla tedirginlik duyuyor ve bunun bir neticesi olarak da işi yokuşa sürdükçe sürüyordu. Ama ben Damla Saygın'dım ve tabi ki de kazanan ben olmuştum. Yok ya aslında kazanan sevgi olmuştu.

"Beni almaya mı geldin deli kız!" diye seslenmişti beni görünce. Mehpare sultanın tipik bir 'istemem yan cebime koy' tepkisiydi bu, beni gördüğünde gözlerinin ışıldaması ve ses tonundaki memnuniyetten anlayabiliyordum. Hatırı sayılır bir zamandır beraber yaşıyorduk sonuçta, artık birçok kez onu konuşmadan da anlayabiliyordum. "Hava buz gibi yavrum, ne gerek vardı?" diye de eklemişti benim pamuk kalplim.

"Olur mu hiç, bugün senin ilk günün tabi geleceğim." diyerek şırnaşmıştım koluna girerken. Evimize yakın olan camide ders olmadığı için bize biraz yürüme mesafesi olan büyük camiye gelmiştik. Hem ilk günü olduğundan dolayı hem de bu yolu yalnız yürümesine de içim el vermediğinden gelirken onu ben bıraktığım gibi dönerken de almaya gelmiştim. Bundan sonra da derslerimle çakışmadığı müddetçe onu almaya gelmeyi planlıyordum doğrusu.

"Nasıl geçti ilk günün?" diye sorarken artık dizilerden başka muhabbet edebileceğimiz başka bir konumuzun olmuş olmasından duyduğum mutlulukla sırıtıyordum. Hatta bundan sonra akşamları dizilerin özet vaktinde onu ders çalıştırmayı düşünüyor ve böylece ortak faaliyet alanımızı da genişletmeyi planlıyordum.

Evden çıkarken ona eşlik eden heyecanından sıyrılmış daha sakin görünüyordu. Ve sanırım yeni muhabbet konumuzdan o da son derece memnundu. Yol boyunca büyük bir heyecanla bana ders saatlerinde yaşananlardan, dersteki diğer kadınlardan, onların hayat hikayelerinden ve ders veren kişinin çok tatlı bir hoca hanım olduğundan bahsetmişti. Açıkçası hocasını benden daha çok sevmesinden korkarak içimde ufak bir sızı hissetmedim desem yalan olurdu ama ciddi anlamda onun adına mutluydum. Resmen daha ilk günden oradaki insanlarla diyalog kurmuştu ve ben bu muhabbeti kabul gününe kadar taşıyacak potansiyele sahiptim. Fena mı olurdu kapısını çalan, ona hatır soran, kendisiyle ortak bir dil konuşabilecek birilerinin daha hayatına girmesi. Zaten bu ders işinde ısrarımın en temel sebebi onun sosyalleşmesini istememden kaynaklanıyordu. Yoksa evde ben de ders verebilirdim ona pekalada...

Evden çıkarkenki heyecanını bir görseydiniz ne kadar da yerinde bir davranışta bulunduğumu anlardınız. Elleri terliyor, sesi titriyordu. Her ne kadar belli etmese de hatta isteksiz gibi görünmeye çalışsa da erkenden uyanmasından anlaşılıyordu ki o da gitmeyi çok istiyordu. Gerçi pek de geç kalkan biri değildi ya. Tüm bunlara rağmen hala daha ısrarla beni vazgeçirmenin peşindeydi o da ayrı mevzu tabi... Ne bahaneler üretmişti bir bilseniz. Okula gideceğinde karnı ağrıyan küçük yaramaz çocuklar gibiydi. Biraz da olsa kafasını dağıtıp, heyecanını yatıştırmak istediğim için onu kıyafet seçerek oyalamıştım her ne kadar bunu gereksiz bulsa da. Sonra kol kola girip geldiğimden beri ikinci kez birlikte inmiştik bundan sonra Allah'ın izniyle haftada üç gün beraber inecek olduğumuz merdivenleri...

Küçük Bir Dokunuş ~Tamamlandı~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin