~Multimedya ☝🏻 size geldi biliyorsunuz, bakmadan geçmeyin derim. ~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Çok İşimiz Var...
Aslında bu sabah dersim olmamasına rağmen sabahın körü diye tabir edilebilecek bir saat diliminde gözlerim tavanla buluşuverdi. Ne saadet ama!Dünün yorgunluğu sebebiyle gece konuştuklarımız her ne kadar zihnimi kurcalasa da yatar yaymaz uyumuş olmama rağmen anlaşılan o ki bir nebze dinlenmişliğimden faydalanıp düşüncelerim sabahın zil zurna saatinde beynime hücum etmeye cüret etmiş ve uykum da sağolsun bana doyum olmaz ben gideyim diyerek aramızdan ayrılmıştı. Şimdi düşüncelerim ve ben baş başa kalmıştık.
Karşımdaki çekyatta derin bir uykunun kollarında mesut bir şekilde uyuyan Yaprak ablaya göz gezdirdikten sonra yeniden benim dert ortağım, biricik kartonpiyerlere çevirdim bakışlarımı. Onlar benim böylesi günlerdeki en büyük arkadaşımdı sonuçta.
Ya ben hafta sonu gelsinler istesinler dedim de hafta sonuna şurada üç gün var. Ben nasıl halledecektim onca işi. Öf! Bunun hazırlığı var, temizliği var en önemlisi Mehpare sulatanı ikna faslı var...
Tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de Toprak beyimiz vardı tabi... Bu çocuğun ailesinden kaçışları, onların yüzüne bakmak istememesi. Bana ters ters mesajlar atması, ne yani hepsi içinde sıkışıp kaldığı duygusallığı sebebiyle miydi! Ne olursa olsun, yine de bana öyle ters konuşması mantıklı mıydı. Gerçi o benim kim olduğumu bilmiyordu ki...
Ah Toprak! Çık aklımdan. Rahat bırak beni. Düş vicdanımın yakasından... Sancak mıydı o zihnimde çalan. Çık aklımdan şarkısı mı yankılanıyordu beynimde...
Ya o değil de Instagram'da bi dolansa mıydım ben. Daha mı kötü hissederim mesela KBD hesabıma giriş yapsam. Of! Çok mutsuz artı çok kararsızım...
'Aman ne kaybederim ki' diye düşünerek açtım Insta'yı. Önce kendi hesabımda bir dolandım ne var ne yok diye. Hem sabah sabah Mike'ı görmek iyi gelebilirdi. Geldi de...
Time line'ımda dolanmaya devam edince Toprak'ın dün akşam yaptığı paylaşıma rastlamak da kaçınılmaz olmuştu tabi. Ben de ufaktan böyle bir şey mi arıyordum ne!
"Mevsim kış, aylardan Aralık olsa bile insanın içini Ağustos güneşi gibi ısıtan tebessümler varmış..." yazıp paylaşmıştı! Üstelik altına da "Siz tüm kapılarınızı kapatıp, kilit üstüne kilit vursanız da, karanlıklara hapis eden perdeler de çekseniz bir gün biri gelip öylece girer gönül kapınızdan içeri; kırar tüm kapıları, kilitleri, açar o ışığa engel olan perdeleri de hiçbir şey yapamadan öylece bakakalırsınız gökyüzünde parlayan güneşe..." yazmıştı!
Şok mu geçiriyordum, mutlu mu olmuştum. Tekrar tekrar okudum. Emin olmak, özümsemek, iyice anlamak istiyordum. Defalarca okuduktan sonra telefonumu kalbime bastırdım. Yaprak ablayı uyandırmamaya gayret ederek sessizce yattığım yerde ayaklarımı çekyata vurarak sevinçle tepindim Mutluluk tüm bedenimi kuşatıyordu. Kimdi, ya da neydi bahsettiği bilmiyorum ama bence dün akşamdan etkilenerek yazmıştı. Ve sanırım azıcık da olsa benden bahsediyordu. Ben miydim o teklifsiz içeri dalan kişi... Bilmem belki değildi ama şuan mutluydum, hem de çok... Sonunda kalbinin kapıları açılmıştı. Şuan sevinç çığlıkları atmak geliyordu içimden. Hatta Hint filmlerinde ansızın başlayan mutluluk dansları vardır ya işte onlar gibi kalkıp dans etmek istiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçük Bir Dokunuş ~Tamamlandı~
ChickLitZıt kutuplar birbirini çekerdi, onların arasındaki çekim de tam olarak buydu... Genç kız "Küçük şeylerle mutlu olmayı bilmelisin" dedi. Delikanlı "Mutluluk denilen şey sadece bir aldatmacadır" diyerek cevap verdi. Genç kız mutlu olmaktan vaz geçmedi...