33. bölüm

356 117 147
                                    

~☝~

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~


Kırılan Bir Kalbi Onarmak...


Ben her sene okul öncesi buhranlı bir süreçten geçmek zorunda mıydım? Geçen sene de tam olarak bu günlerde böyle sancılı bir dönem yaşamış, babamın İstanbul'a göndermeyecek olmasıyla sarsılmış hatta yıkılmıştım. Hatta neredeyse çocukluk hayalim olan psikologluktan dahi vaz geçmiştim. Her ne kadar sonrasında olaylar tatlıya bağlanmış ve ben bir şekilde okula başlamış olsam da o zamana kadar yaşadıklarım hiç de kolay değildi doğrusu.

Bir şekilde nasip olmuş okula başlamıştım başlamasına da henüz 19 yaşında, 70'lik huysuz bir ihtiyarla yaşamak çok da kolay olmamıştı takdir edersiniz. Mehpare teyzemle yaşamaya dayanamayıp okulu bitiremem diye korkmadım değildi hani.

Sanırım ilk başlarda okulu bitirememem için önümde beni korkutan tek sebep buydu. Çok istediğim psikolog olma arzum, Mehpare teyze ve sinir sistemi üzerinde henüz amatörce verdiğim mücadelenin bir neticesi olarak körelir ya da aynı evi paylaşmanın zorlukları beni yıldırabilir diye korkuyordum.

Nereden bilebilirdim ki biletim masanın üzerinden bana bakarken ve otobüs saatim bu denli yaklaşmışken kafamın içinde cevaplayamadığım sorular yüzünden bana yol gösterecek bir mucizeye muhtaç olarak kararsızlığımda boğulacağımı. Okulu bırakmamla ilgili olası senaryolar kuran benin, hiç tahmin edemeyeceği bir yerden, kendinden darbe yiyeceğini nasıl tahmin edebilirdim ki...

İstanbul'a dönmeden önce hazırlanmak için önceki akşam ailecek yeniden evimize dönmüştük. Bu sabah amcam işe gelirken köyden Mehpare teyzemi de getirecek ve akşam üzeri beraber İstanbul'a doğru yola koyulacaktık. Plan buydu ama nasıl olmuştu da işler bu hale gelmişti? Nasıl olmuştu da Mehpare teyzem babaannemle birlikte kışa kadar köyde kalmaya karar vermişti? Daha da kötüsü ben buna sevinemiyordum bile...

Zaten halihazırda zor günler geçiriyorken şimdi neden yeniden okuluma devam edememekle sınanıyorum... Kolay pes ediyor gibi görünebilirim evet ama ben bunca yaşanandan sonra İstanbul'a gidecek cesareti bile kendimde zor bulurken şimdi nasıl olur da gidip Hakkı amcamlarda kalırım? Nasıl Toprak'la aynı evi paylaşırım? Toprak bana bu kadar kırgın ve kızgınken hatta en son mesajı "Bir daha gözüme gözükme" iken yaklaşık bir buçuk aylık bir zaman dilimini nasıl aynı evde geçirebilirim? Nasıl çıkarım ben şimdi onun karşısına, hangi medeni cesaretle...

Basit bir gizli iş çevirirken yakalanma değildi ki öyle kolay üstesinden geleyim... Kendi içinde birçok sorun ve buna mukabil olarak birçok duygu barındıran sancılı bir süreçti... Gün geçtikçe bu olaydan üzülecek, kendimi kötü hissetmeme sebep olacak başka çıkarımlarda bulunuyor olmam da cabası.... İlk önce, başladığımdan beri korkusunu taşıdığım yakalanmışlık sarsmıştı beni. Hep korktuğum ama vuku bulduğunda ne olacağını kestiremediğim daha doğrusu düşünmediğim bu olayın bu kadar çok sorunu içinde barındırdığını yaşarken öğreniyordum. Zira peşi sıra yakalanmışlığımın verdiği rezil olma duygusu baş göstermişti sonra ise bu duyguya ek olarak benim yüzümden Hakkı amcam ve Toprak'ın arasının açılmasının verdiği vicdan azabı çıkmıştı ortaya. Kızlarla yaptığımız konuşmanın akabinde ise izinsiz özel hayatına dahil olmuş olmamın mahcubiyeti baskın gelmişti. Hatta bir de kızların beni ona aşık zannetmesiyle fark ettiğim bir ayrıntı daha vardı ki Toprak'ta beni öyle zannetmiş olabilirdi. Nasıl bakacaktım ki ben şimdi onun yüzüne? Kaldı ki Nasrettin hocanın beni yüzleştirdiği 'Benden psikolog olmayacağı' gerçeği de cabasıydı... Bana seçtiğim mesleği sorgulatmış ve nerdeyse doğru tercih olmadığı kanısına varmıştım ki hala bile bu düşüncenin bende oluşturduğu yıkımın üstesinden gelebildiğim söylenemez. Ama hiçbiri tüm bu duygu karmaşasına eşlik eden Toprak'ın giderken attığı hiç unutamadığım bakışlarının yüreğimde açtığı derin oyuk kadar beni etkilemiyordu...

Küçük Bir Dokunuş ~Tamamlandı~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin