1

9.5K 273 64
                                    

*medya; bu fic için yapılmış bir fmv lütfen bakın.

Jungkook
"Çok çirkin çıkmışım,oppa!" diye cırlayan kadına gözlerimi devirerek baktım. Tanrım neydi benim günahım da böyle kokoş kadınların resmini çekmek zorundaydım? Çok büyük bir günah işlemiş olmalıydım.
"Tanrım... Seonah! Seni çektim işte demekki sende bir problem var. Makyaj düzeltemiyor seni." Yüzü anında donmuş bana kindar gözlerle bakıyordu. "Ne alakası var? Sen çekmeyi bilmiyorsun,amatörsün sonuçta." Onu öldürmemi istiyordu.
"Sakın benim sanatımla alay etme. Yoksa üzülen sen olursun, sabahtan beni senin dırdırını çekiyorum burada ben." Gözlerimde ki ateşi görmüş olmalıydı ki sustu. Susmalıydı...
İki saat süren çalışma sonucunda çektiğim resimlere bakıyor ve kendimle bir kez daha gurur duyuyordum. Acilen işlerimi arttırıp kendime atölye açmalıydım. Artık para için insanların ağız kokusunu çekmek yerine kendi istediğim manzaraları,insanları çekmek istiyordum. Mesela insanlar bana gelip onları çekmek için dil döksündü.
Belki çok şey istiyor olabilirdim ama hayatım boyunca hep bir şeyleri isteyen taraf olmuştum artık istenmek istiyordum. Elim cebimde titreyen telefona gitmiş ve elime almıştım.
Yoona arıyor...
Parmağımı yeşil ışığa bastırıp kaydırdığım saniyesinde konuşmaya başladı. "Kookie hyung? Senin çok güzel ve profesyonel bir fotoğrafcı olduğunu daha önce söyleyen olmuş muydu? Hatta ve hatta Steve McCuryy'den daha yeteneklisin." Yağcılık çektiğine göre benden yine bir şey isteyecekti.
"Ne istiyorsun yine?"
"Canım ne isteyeceğim senden ben? Alt tarafı bir ricada bulunacağım." Evet sadede geliyoruz.
"Buyur, canım arkadaşım." "Ya hani ben kampüsdeyim bugün birazdan da derse gireceğim ama öğleden sonra sunumunu yapacağım ödevinin dosyaları evde kaldı! Ben gidip alamıyorum çünkü evime biliyorsun üniversitem çok uzak ve en yak-"
"Tamam." "Ne?! Sen ciddi misin? Tanrım ne sevap işledim de tanrı bana seni yolladı?" "Biliyorum mükkemmel bir arkadaşım ama artık kapat." Mutlu mırıltılarla telefonu kapattı. Yoona, güzel bir insandı. Kişiliği güzel olduğu kadar kendiside güzeldi onu severdim. Küçükken hep peşimde dolanır benimle evleneceğini çünkü benim mükkemel bir erkek olduğumu söylerdi. Evet mükkemeldim homoseksüel olmasaydım olabilirdi aslında nede olsa çocukluk arkadaşımdı ve kendimi yakın hissediyordum. Cidden Yoonaya kız kardeşim kadar değer verir severdim.
İşlerimi bitirdiğim için atölyeden çıktım ve arabama yerleştim. Abisi Park Jimin'i aramalıydım. Bakmayın öyle ciddi konuştuğuma. Jimin benim çocukluk arkadaşımdı dolaylı olarak lisede tanışmıştık onla Yoona aracılığı olarak. Ben onun altına işediği günleri bilirdim yahu! Ama büyüyünce çok ünlü bir rapçinin menajeri olduğunu ve çok para kazandığını duyunca ister istemez saygı duymuştum.
Sonunda aradığım telefonu açmıştı.
"Ah Jiminah, Yoona evde ödevini unutmuş onu almalıyım. Evde umarım birileri vardır?" Karşı taraf beni dinledikten sonra, "Ben Jimin değilim." dedi. Yahu değilsen beni neden bu kadar bekletiyorsun be adam. "Ah peki Jimine onu aradığımı ilet,lütfen." Cevap vermemiş kapatmıştı. Tanrım! Bugün çıldırma kotamı kokoş karı ile doldurmuşken bu neydi?!
Yoonanın evine doğru sürüyordum. Telefonum tekrar titrediğinde gözlerimi yan koltuğa atmış ve bakmıştım.
Taetae arıyor..
"Efendim uzaylı?" Diğer taraftan hırıltı geldi. "Tamam ben uzaylı lakabını seviyorum ama çocuk değilim ki! Yazarım ben yazar!" Gülmeden edememiştim. "Tamam be, kızma hemen. Ne oldu gülüm?"
"Tanrım... bu çocuk cidden. Herneyse seni sallamayacağım direkt dalıyorum konuya." Durdu ve devam etti. "Ben şimdi yeni bir kurgu üzerine çalışıyorum bu yüzden gidip kafa dinlemem, karakterleri düşünmem lazım. O yüzden yaklaşık bir hafta evde yokum diyebiliriz." Şaşırmamıştım çünkü Tae bunu her yeni kitap yazmaya başlayacağında yapar ve hep güzel bir kurgu ortaya çıkardı. Onun kitaplarını ve çizdiği weptoonlara bayılıyordum. Bir bakıma sevinmiştim bile. Çünkü Tae çocuk gibiydi, bende öyleydim ve Hoseok peşimizi toplamaktan yorulmuştu artık. Bir hafta kafa dinleyebilirdi.
"Ah ne güzel işte. Nereye gidiyorsun?" "Ufak bir tatil köyüne." "Hımhım."
"Kendine iyi bak ve özletme kendini Taetae~" Gülmüştü. "Hey! Aegyo yaparak gitmeme engel mi olmaya çalışıyorsun öyle?" "Ne alakası var canım. Git sen" Sonra birde Hoseoku aramak için kapatmıştık. Seviyordum keratayı. Evin önüne geldiğimde koşa koşa merdivenleri çıkmaya başladım.
Ne uzun merdivenler vardı...
Sonunda varabildiğimde zile basmıştım fakat kapı açılmamıştı ve ben resmen ağaç olmuştum. Telefonumu açıp Yoonayı aradım. "Bana hemen evinin şifresini şöyle çocuk! Ağaç oldum ağaç!" "Tamam be cırlama bana. 2256 şifre" Telefonu yüzüne kapatmıştım, sinirlerim bozulmuştu yahu. Hava buz gibiydi ve ben burada 10 dakikadır zile basıyordum. Yoonanın odasına girdiğimde gözlerimle etrafı taramaya başladım. Sonunda kitaplığında ki mavi dosyayı görmüş onu almak için ilerlemiştim. Elime alıp incelediğimde ise doğru dosyanın olduğunu görmüştüm. Hemen arabama atlamıştım bunu Yoonaya iletmem gerekiyordu.

Passions&Love|Yoonkook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin