9

2.5K 126 28
                                    

Seokjin

Susuyorduk.
Evet şu an yaptığımız tek şey buydu.
Kahrolası bir tekliften sonra susuvermiştik.
Ona döndüm. "Cevap vermeyecek misin?"
"Ne dememi istersin? Bunun seni kıracağını bile bile evet demeli miyim? Sürtüğüm mü olmak istersin?" Tek nefeste söylemişti. Onun ağzından duymak daha onur kırıcı duruyordu fakat o da biliyordu, başka çarem yoktu.
"Namjoon. Bu teklifi başka çarem kalsa yapmazdım. Ben çok yorgunum. Seni beklemekten yorulmadım, geleceğini bilmesemde ömür boyu beklerim fakat ben sensiz geçen günlerden yoruldum."
O an gözlerinde ki donukluk yerini parıltıya bıraktı.
Zaten ben biliyordum beni sevdiğini. Fark ediliyordu.
Zaten sakar olan Joon, daha sakarlaşmıştı çünkü.
Ki o zamanlar ofisteki yakınlaşmalarımızı saymıyorum bile. Hiç öpüşmemiştik ama. Duygusal olarak bahsediyorum. Geçen öptüğüm gibi değil. Arzu ile değil Aşk ile.
Bana göre 'öpmek' duygu isteyen bir eylemdi. Ben Namjoonu öpmezdim, onun beni öpmesini istiyordum. O öpsün,birazda o çabalasın.
Bunlar boş umutlardı.
Tam şu an vazgeçmiştim.
Her şeyden, her şeyimden, Namjoon'dan.

Namjoona döndüm. "Ne var biliyor musun Namjoon?
Unut sunduğum teklifi.
Ben beni sevmeyen bir adamla yapamam, doğru söyledin.
Birdaha karşına çıkmayacağım.
Hoşca kal herşeyim."

Çekip giderken son gördüğüm, Namjoonun sol gözünden akan yaştı. Kıyamadım fakat artık un ufak kalan grurumu  ezdiremezdim.
Hıçkırmaya başladı. Benim koca adamım ağlıyordu. Yıllarımı verdiğim. Eline kıymık batsa dünyaları yakacağım adam hemde.

Ama şu var ki, beni durdurmadı.
Yine ve yeniden.
İçimde ki son kalan filizide ben söküp atarken bende ağlamaya başlamıştım.
Namjoon beni yeniden ve yılmadan bırakmıştı. O korkaktı.
Bunun için onu yargılamıyordum.
Emrinde bir şirket vardı ve toplum Eşcinsel olduğunu öğrendiği zaman şirketine yansımasından korkuyordu. Sonuçta bir sürü çalışanı vardı ve şirkete iş gelmezse onlar ne olurdu?

Evet,evet kendini böyle avutabilirdi... önünde ki koca bir ömür boyunca hemde.

_____________

Telefonumun zil sesi ile sıçradım.
Bu aralar çok çalmıyordu... ya da hiç.
Jungkook da depresyona bağlamıştı.
Hoseok ise Yoona ile hoşlaşıyorlardı ve Jimin ile Taehyung da fingirdeşiyorlardı.
O Vmin ikilisine şaşmıştım fakat şimdi onları nerede görsem ya bakışıyorlar ya da kol kola oynaşıyorlardı.

Ekran da sildiğim ama ömür boyu unutamayacağım numara parladı. Namjoon.
Elimi yeşil yere basılı tutup kendime çektim.
"Alo Jin?"
"Buyur." Sesim taş kadar sert, buz kadar soğuktu. Bu sesi çıkartmak için götümden solumuştum orası ayrı.
"Neredesin?"
"Seni neden alakadar ediyor?"
Saçma sapan konuşmak için aradıysa onu öldürecektim.
"Tamam. Kızma, Namsan kulesine gelebilir misin... eğer müsait misin?"
Şaşırdım.
"Ne alaka diye soracağım ama sormuyorum. Herneyse yalnızca bir saatim var. Bir arkadaşım ile buluşacağım." Yalan. Öyle bir yalan ki.
Tam 72 saat 24 dakikadır evden çıkmıyorum ben!
"Oh, anlıyorum fakat gelmen lazım Jin."
"Peki, yarım saate orda olurum. Eğer geldiğimde orda olmazsan beklemem."
Beklerdim. Saatlerce,günlerce,haftalarca sıkılmadan hemde. Yeter ki gelsindi.
"Ben zaten kuledeyim."
Bir kaç onaylayıcı mırıltı attıktan sonra kalbimde oluşan gümbürtüye kulak asmamaya çalışıp hazırlandım.
Hazırlandım dediğimse, montumu ve botlarımı giymemdi.
İlk defa bu kadar pasaklı dışarı çıkacaktım ve kimsenin ne düşündüğü önemli değildi.
Kendimi ilk bulduğum  taksiye attım ve telefonumu çıkardım.

Gönderilen: Namjoon.
İçerik: Taksiye bindim.
Anında cevap geldi, elindeydi telefon herhalde.

Gönderen:Namjoon.
İçerik: Hâli hazırda bekliyorum.

Yaklaşık yirmi-otuz dakika sonra vardığımda kalbim ağzımda değil götümde atıyordu.
Buraya ikinci gelişimdi ve ilkte Namjoon ile gelmiştim.

Sonunda tepeye vardığımda, Namjoon kulenin tam ortasındaydı. Ona doğru adımladım o da hışırtıyı duyup bana döndü.
Bana ulaştı. "Hoş geldin."
Başımı salladım. Uzun uzun ona baktım. Özlediğim o gözleri,gamzeleri,kavruk teni...

"Jin...
Bu konuşma sana belki çok bir şey ifade etmeyebilir ama bana göre zirveyi görüyorum şuan.
Sana olan duygularımı biliyor ve görüyorsun. Ben hep duygularımı belli edemeyen bencil bir piçin tekiydim.
Korktum ki hâlâ korkuyorum.
Sorumlulukları farklı bu mevzunun, patronluk gibi değil.
Burda bencil olamıyorsun.
Karşı tarafın ne düşündüğü de önemli.
Ben bunların ne anlama geldiğinide bilmiyorum, tek bildiğim senin yanındayken ölecek  gibi nefesimin kesilmesi.
Biliyorum bu konuşmayı daha önceden yapmalıydım ama korkuyordum işte! Ama artık korktuğumda sana sığınmak istiyorum. Lütfen bana şans ver Seok. Buna hakkım yok ama bencil piç kurusuyum işte! Sadece beni sev,beni gör,beni duy istiyorum."

Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum.
Öyle içten ağlıyordum ki!
O kadar yılın yükü şuan omzuma binmişti.

"Namjoon!" Deyip üstüne atlamıştım. Yüzüne sayısız öpücük bırakırken konuşuyordum. "Seni hep sevdim ve seveceğim Namjoon. Hep seni göreceğim,seni duyacağım,sana sığınacağım. Yeter ki ama yeter ki beni bırakma çünkü artık dayanamam. Hayatımın hepsi senin olsun Joon."

Dudakları alnımı buldu ve oraya koklayarak bir öpücük bıraktı.

Dudaklarının yeni rotası dudaklarımdı. Ve beni hayal ettiğimden daha güzel öpüyordu.

"Sen Kim Namjoon, artık kaçışın yok."
Güldü.
"Sen Kim SeokJin, artık kaçışın yok."
Ve dudaklarımız tekrar buluştu.

_____________

Smut yazabilen?

Sizi seviyorum♡

Passions&Love|Yoonkook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin