Junkook
Yapmıştı.
O görüntü ile beni tehdit etmişti.
Hoseok'e göstermiş olduğu yetmiyor gibi.
Yaptığı bu hareketler ne demek hiçbir fikrim yoktu.
Ne yapmaya çalışıyordu,amacı neydi?Yeni mankenle yaptığımız anlaşma sonucu onun resimlerini çekiyordum.
Deklanşöre bastım.
"Tamam Sun Ree. Bugünlük bu kadar yeter ha?"
Kız gülümseyip başını eğdi.
Uzun, doğal sarı saçları beline geliyordu.
Giydiği her elbise onu naif ve güzel gösteriyordu.
Sun Ree'yi aslında uzun zamandır tanıyordum.
O ilkokulda iken ben orta okulda okurdum ve her teneffüs beni bıkmadan usanmadan rahatsız ederdi işte.
Şimdi küçüklüğüne göre daha olgunlaşmış, hanım hanımcık olmuştu.
"Peki, oppa." Ellerimi saçlarına daldırdım ve karıştırdım.
"Sen büyüyüp manken oldun ha? Bücük seni! Sen bacağım kadardın be! Ne ara büyüdün bakayım?"
Saçlarında ki ellerimi iteledi.
"Jungkook! Çek şu ellerini muhteşem saçlarımdan!"
Tamam asla olgunlaşmayacaktı işte.
"Bende seni olgunlaşmış diyerek tebrik ediyordum yahu."
Tek kaşını kaldırdı. "Nereden?"
"İçimden?"
Ve aynı anda kahkaha patlattık.
Saçmaydı ama gülüyorduk, zaten bu aralar ota boka güler olmuştum.
SeokJin hyung ve Namjoon hyung kavuşmuşlardı, Jimin ve Taehyung da ise bir bok vardı ama çözememiştim, Hoseok ve Yoona desen fingirdeşiyorlardı her zamanki gibi. Keşke hepsini önceden tanıştırsaydım diyordum
Kader...
Bembeyaz olan stüdyoda tek renk siyahtı, o da kameralar,aydınlatıcılar vesaire.
"Jungkook, ben gidiyorum." Diyerek yanağıma sulu bir öpücük bıraktı.
"Ya da dur! Seninle resim çekilmeden adım bile atmam. Hem senin içinde reklam olur."
Haklıydı çünkü şu sıralar reklama ihtiyacı olacaktı, stüdyo açmayı planlıyordu.
Elinde olan para yetmezdi fakat iş kredisi çekebilirdi.
"Tamam Sun Ree."
Küçük olan, kollarını Jungkook'a doladı ve Junkook da kocaman gülümsüyordu.
Kamera sesi geldiğinde Sub Ree tekrar yanağını öpüp geri çekildi.
"Oppa biliyorsun, yarın Hwayeong ile yıl dönümümüz.
Parti yapacağız lütfen gel."
Jungkook düşündü ve bir şeyleri kafasında tarttı.
"Olmaz Sun. Öbür seneye ha?"
Kaşları çatılmıştı küçüğün.
"Sen her sene bunu diyorsun!
Yaklaşık dört Hwayeong ile evliyiz mankafa! Gelmezsen, ben gelir senin o koca kıçını tekmelerim!"
"Gözlerim yaşardı Sun Ree hazretleri.
Tamam bu sene gelebilirim... belki. Ya biliyorsun beni sarmıyor böyle partiler."
Sun, ellerini önünde birleştirdi.
"Jungkook bilmiyorum farkında mısın fakat seni annemle aramızda ki göbek bağı kesildiği zamandan beri tanıyorum."
Büyük bir sakinlikle söylemişti bunu.
"Tamam Sun. Geleceğim abartma. Kordonmuş. Göbek bağıymış."Sun, Kook'un yanaklarını sıkıp oradan ayrıldı.
Gitmeden önce de çıkış kapısının orda ki dolaba davetiyeyi bıraktı.Min Hwayeong&Min Sun Ree
Evliliğimizin bu dördüncü yılında sizi yanımızda, mutluluğumuza şahit olarak görmekten gurur duyarım.
Bizi kırmayın ve yanımızda olun.-Sevgilerle.
__________________
Jungkook üstünde ki takıma dikti gözlerini.
Siyah kumaş pantolonu ve üstüne giydiği siyah gömleği ile nefes kesiciydi.
Üstüne ise giydiği bordi ceket ile kombinini tamamlamış oldu.
Aynaya baktı tekrardan.
Saçlarını havaya kaldırmıştı.
Etrafına baktı ardından kolunda ki dijital saate.
19.47
Davetin başlamasına 13 dakika vardı ama Jeon Jungkook ne zaman bir yere zamanında gitmişti ki?
6 yaşındayken ilk okula başlayacağı zamanlar bile annesine sızlanmış ve bir şekilde geç kalmıştı.
Liseye geçene kadar bu geç kalmaları sürmüştü tabi ki.
Lise de ise kendi okula gidebildiğinden kendisi bilerek geç kalıyordu. Zamanında gitmeyi sevmezdi çünkü gelenleri beklemek her zaman sıkıcıydı.
Ama atladığı bir şey vardı.
Yoongiyi bekliyordu ve ilk o gelmişti. Şimdi ise onu bekliyordu.
Kafasını iki yana salladı, artık aklından Yoongiyi çıkaracaktı çünkü kalbine söz geçiremiyordu.
Saat 8 olduğunda oturduğu mor koltuktan ayağa kalktı ve kapıya doğru yürümeye başladı.
Yolda yürürken aklına Bay Min geldi sanki çıktığı vardı sanki!
Son zamanlarda onu çok sıkıştırıyor, Hoseok ile olan ilişkisinin sahte olduğunu öne sürüyordu ki zaten sahteydi ama bunu bilmesi gerekmiyordu.
Yoongi resmen şans kolluyordu Jungkook'a yapışmak için.
Bu Jungkook'un hoşuna gitse de sinirlenmiş gibi yapıyor onu incitmeden itekliyordu ama Min anlamıyordu işte.
Resmen adam idol olmayı bırakıp Junkook ile uğraşıyordu ya da boş zamanı boldu.
Eve geldiğinde yüzünü kaldırdı ve büyük eve baktı.
Ev tam Sun Ree'likti.
Büyüktü ama şirindi.
İçi ise sıpsıcaktı fakat bu ısıdan değil,samimiyettendi.***
Elinde ki kadehi çevirdi. Kadeh kristal desenliydi ki muhtemelen milyon dolarlara bedeldi de.
Sun Ree hiçbir zaman para delisi olmamıştı fakat ara da böyle çılgın anına denk gelip aldığı şeyler oluyordu ve Junkook emindi ki bu kadehler onun çılgın anına gelmişti.
Yanında oluşan ağırlığa döndü yüzünü.
"Hey, baksana."
"Geldiğin için teşekkür ederim hyung."
Büyük olan güldü.
"Gelmeden önce tehdit ettin ve beni mecbur bıraktın! Kendi isteğim ile burada değilim ben!""Ha ha ve ha. Senin sen istemeden kılını kıpırdatamam."
Haklıydı.
"Herneyse ben birazdan giderim. Sıktı burası."
Sun durdu ve kafasını aniden kapıya doğru çevirdi.
Junggkook da onunla aynı harekekti yaptı ve gördüğü ufak beden ve dokunulası saçlardı.
Fısıldadı. "Bay Min."
Evet evet,kader onlara boktan bir oyun oynuyordu fakat şanslıydılardı ki oyunun kaybedeni yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Passions&Love|Yoonkook ✓
Teen Fiction"YOONGİ SENİNLE SEVİŞMEYE BAYILIYORUM!" -18 fin| #1taemin