Bakışlarım her hangi bir yere sabitlenmiş duruyordu.
Gözlerim her ne kadar da o tarafa kaymak istese de elimi yumruk yapmış, bu isteğe karşı çıkmıştım.
Ona sinirliydim ve âşıktım.
Onu nefretim kadar seviyordum.
Onun bakışları bana dakika da en az beş kere kayıyor ve bu his içimi gıdıklıyordu.
Onu özlüyor,
Seviyor,
Nefret ediyor,
Bağlanıyordum.
Daha benim bile değildi olması da şüpheliydi.
Siyah saçlarımı sol tarafıma attım ve yanımda oluşan hareketliğe baktım.
Kumral, uzun saçlara sahip olan bir bayan yanıma oturmuştu.
Gözleri minicikti ve bu çok şeker duruyordu. Karşımda ki kız, seksilikten uzak derecede tatlıydı.
"Merhaba, rahatsız etmedim umarım?"
Sevimli olduğuna inandığım gülüşümü takındım. "Hayır, oturabilirsiniz."
O da bu atağı bekliyormuş gibi gülümsedi.
"İsminizi öğrenebilir miyim?"
"Jungkook peki ya siz?"
Oturduğu puf koltuğa daha fazla yerleşip gerindi.
"Ri Jin." "Güzel isim."
Sanki kız konu bulmaya çalışıyormuş gibi düşünüyordu ve onu engellemeyecektim.
Konuşmak istiyorsa konuşurdum zaten canım sıkılmıştı.
"Ah, benim canım çok sıkılıyor burada. Hwayeong'un liseden arkadaşıyım ve beni çağırdı bende kıramadım. Siz?""Sun Ree'yi liseden beri tanıyorum. Severim onu."
"Öyle mi? Sun Ree ile başta anlaşamamıştık çünkü Hwayeong ile yakın olmam hoşuna gitmiyordu ve yanlış anlamıştı fakat ben o aralar nişanlıydım." Bunu kahkaha atarak anlatmıştı.
Şu an Yoonginin bakışlarını üzerimde hissediyordum. Ve bu bana inanılmaz cesaret veriyordu. Onun inadı için her şeyi yapabilecek kıvamdaydım şu an.
"Nişanlı? Peki şimdi?"
Utanarak bakışlarını kaçırdı.
"Ayrıldık. Düğüne bir ay kala gibiydi, aldattı."
Bunu buruk bir şekilde söylemişti.
Kırgındı,kırılmıştı.
Onda kendimi görmüştüm birkaç saniyeliğine.
Evet aldatılmamıştım ve hiç birlikteliğimde olmamıştı ama bende kırgındım ve kırılmıştım.
Çaresiz bekliyordum. Ki karşımda ki kızın derdinin beni etkilemek olduğunu düşünmüyordum. Sadece dertleşmek istiyordu.
"Anlıyorum zor bir durum. Konuşmak iyi gelebilir. Anlatabilirsin."
Bana baktı umutla.
Sanki daha önce onu kimse dinlememiş,dinlemek istememiş gibi duruyordu.
"Dinler misin?" Başımla onayladım. Dinlerdim.
Benimde konuşacağım biri olmasaydı kafayı yerdim ki Tanrı sağolsun Jin hyung,Tae ve Hoseok vardı.
"Ama burada anlatmasam? Beni boğuyor böyle yerler."
"Sorun değil çünkü daraldım bende."
Ayaklandığımızda gülümseyerek koluma girmesini işaret ettim buna karşılık olarak yanakları kızardı. Onu Yoona gibi görüyordum.
Tek farkları; Yoona fazla makyaj yapıyordu.
Kızlar hep makyajı sevmiştir.
Çıkışa doğru yürürken, Sun Ree bana doğru seslendi.
"Hey Kook!" Başımı çevirip baktım. "Nereye?" Ri Jin'i göstererek kaş göz yapıyordu, gözlerimi devirdim.
Normal bir şekilde cevap verecekken Yoonginin bizi dinlediğini fark ettim. "Takılmaya, bizi burası baydı.
Anlarsın ya." Son cümleyi söylerken kesinlikle ama kesinlikle Yoongiye bakmıştım ve göz göze gelmiştik.
Sun Ree kıkırdadı. "İyi madem. Hem ben sizi tanıştıracaktım zaten iyi oldu."
"Hadi görüşürüz."
Dışarıya adım attığımızda yüzüme soğuk hava çarptı ve bu burnumun sızlamasına sebeb olmuştu.
Ri Jin'e gülümseyip sordum. "Nereye gidelim?"
"Sahil olmaz mı? Soğuğa ihtiyacım var."
"Sanırım benimde."
Yavaş adımlarla ilerlerken kolum çekildi.
Ve hiç ama hiç beklemeyeceğim bir şeyle karşılaştım.
Yoongi.
Ama kendimi toparladım. Yani en azından yüzümü çünkü kalbim depar atıyordu.
"Jungkook. Konuşabilir miyiz?"
Yüzüme alaycı bir ifade takındım.
"Ne konuşacağız Bay Şantajcı Min?" Yüzü aniden kasıldı bunu çenesinden görebiliyordum.
"Jungkook lütfen."
İşte çıldırma noktama gelmiştim.
Şu an mayınlı bölgemde geziyorduk. "Ne konuşacağız Lanet olası?!"
"Sakin ol. Ve gidelim buradan."
Kahkaha attım.
"Min Yoongi ben seninle hiçbir cehenneme gelmiyorum!"
Nefes alıp devam ettim.
"Seninle hiçbir şey konuşmam ya da gelmem!"
"Yeter! Jungkook! Yanında ki kızı yolla gitsin. Sen. Benimle. Geliyorsun."
"Seninle hiçbir zıkkıma gelmiyorum alçak herif!"
Ağzıma ne gelirse çıkıyordu. Dedim ya nefretim kadar seviyordum onu.
Öyle seviyordum ki.
Tarifsiz. Her an gözümde asılı duran yaşlar akacak gibi duruyordu. Ri Jin ise kavgamıza şahit oluyor ama sesini çıkartmıyordu.
Yoongi kolumu tutup çektiğinde yalpalamıştım o da bundan yararlanarak beni omzuna almıştı.
Sokağın ortasında beni omzuna almıştı!
Beni. Omzuna. Almıştı. Hemde. Seul'un en işlek caddesinde.
Ününü hiç düşünmüyor muydu?
Sokakta ki herkes derin bir sessizliğe bürünmüştü ve fotoğraf çekme sesleri geliyordu.
Tamamen rezil olmuştuk ama umurum dışıydı.
Tek umurumda olan şey Yoonginin poposuydu.
Evet evet onla bakışıyorduk şu an. Olayın ciddiyetini yeni kavrayan ben çığlık atmaya başlamıştım. "Seni piç kurusu! İndir beni! İstediğin zaman dokunup istediğin zaman gidebileceğin bir adam değilim ben! İndirsene ya!"
Sonra kafamı Ri Jin'e çevirdim gülerek bizi izliyordu. "Ri Jin! Şuna bir şey yap indirsin!"
Ri Jin ise kollarını açmış 'ne yapabilirim' bakışı atıyordu.
"Yoongi bırak beni lanet olsun bırak!"
Gözümden yaşlar düşmeye başlamıştı.
Artık bu duygu karmaşasından yorulmuştum.
Bir yaptığı bir yaptığını tutmuyordu ve bu beni çok ama çok yoruyor, altüst ediyordu.
"Jungkook ağlama."
Kesin dille konuşmuştu fakat durduramıyordum ki.
"Bırak ki ağlamayayım. Beni bırak. Yoruyorsun."
Bırakma, beni bırakma.
Yoruyorsun ama bırakma.
"Gerçekten o kadar mı seni bırakmamı istiyorsun?"
Burnumu çektim. "Evet."
Beni yere indirdi ve indirdiği gibi uzaklaştım.
Gözlerinde ki o derin ifadeyi gördüm. Ne olursa olsun gözler yalan söylemezdi. Ve o gözlerde ben saf aşkı görmüştüm şimdi.
Ama o gözlere kanmamalıydım.
Yapamazdım, bu sefer değil. O stüdyoda gözlerine takılıp onu öpmüştüm sonra ise kovalamaca oynamıştık resmen.
O kovalıyor, ben kaçıyordum.
"O zaman beni tam şu an öp."
Bakışlarımı diktiğim ellerimden çektim ve gözlerine getirdim.
Ne diyordu bu? Tanrı aşkına!
Beni öp ne demekti?!
"Yoongi ne saçlamıyorsun?"
Gözlerinde ki o net ifade değişmedi. "Sana beni şu an öpmeni söyledim. Yoksa seni bırakmayacağım ama öpersen, seni bırakacağım en azından şimdilik."
Şimdilik?
İsterse beni yıllar boyunca bırakmayabilirdi ağzımı açıp isyan etmezdim ama bunu o bilmese daha iyiydi değil mi?
"A-ama insanla-ar?"
Sona doğru sesim çatallaşmıştı.
Yoongi şu an çok sinirli gözüküyordu.
"LANET OLSUN SANA BENİ ÖPMENİ SÖYLEDİM!"
Şoka uğramıştım. Öyle bir kükremişti ki! Yolda öylece duruyorduk. Çevremizdekiler de göz ucuyla bakıyor, video kaydediyordu.
Yoongi'nin cesareti nereden geliyordu?
Ona doğru atıldım. Beni omzundan indirdiğinde ondan uzaklaşmıştım şimdi ise yakınlaşıyordum.
Yoongi bana bakıyordu.
Onu inceleme fırsatını şimdi buluyordum.
Saçları dağılmış, gözleri kıpkırmızıydı.
Neden bu kadar dağılmıştı?
"ÖP ARTIK." Sesi hem bağırmış hemde fısıldamış gibi çıkmıştı.
Ellerimi ensesine çıkardım ve parmak ucunda yükseldim.
O dudaklarıma bakıyordu, çok derin ve istekli bir şekilde.
Başımı eğip ona yaklaştım.
Dudaklarımız birbirine sürtündüğünde ikimizde titredik.
Yanıyordum cidden ama cidden yanıyordum.
Yoongi bu yavaşlığıma dayanamayıp elleri ile başımı sabitleyip öpmeye başladı.
Çok sert öpüyordu birde o kadar yumuşak. Sanki gitmemi istemiyormuş gibi.
Kollarımı boynuna doladım ve mümkünmüş gibi kendimi ona daha çok bastırdım.
Dilini ağzımda hissettiğimde ağzına doğru inledim. O da inlememe karşı ensemde ki saçlarımı çekiştirdi.
Yolun ortasında ki ateşli öpüşmemize karşı hem ıslıklar hem iğrenti dolu sesler, hakaretler, hem de video sesleri duyuluyordu. Daha çok rezil olmamak için geri çekilecektim fakat Yoongi tutup beni kendine daha çok bastırdı.
O düşünmüyorsa ben hiç düşünmezdim. Bacaklarımı ona doladığımda beni zorlanmadan kucağına aldı.
Şimdi ondan daha uzun gözüküyordum.
(Ficte Yoongi daha uzun.)
Saçlarına elimi daldırıp çekiştirdim ve ağzıma doğru inledi. Elleri bacaklarımı bulduğunda onu durdurdum.
İlk sevişmemi insanlar önünde ve sokakta yaşamak istemezdim.
Kulağına yaklaştım.
"Durmamız lazım." Ve kulak memesini dişlerimle yakalamıştım. Sesli bir şekilde inledi. "H-haklısın d-durmalıyız." Kucağından indim, ilk önce yalpalamıştım sanırım beni hayattan soyutlayan öpüşmemizden olmuştu bu.
"Gitmem lazım Yoongi."
Yüzünde ki korku dolu ifadeyi gördüm. "Gelecek misin?"
Kulağına yaklaştım. "Geleceğim."
Beni kendine çekip sarıldı. Burnumu boynuma götürüp nefes aldığında bende titrek bir nefes verdim.
Sonra ayrıldık...
______"Jungkook! O neydi öyle yahu?!"
Ri Jin çıldırmış gibi öpüşmemizden bahsediyordu.
"Sen...İğrenç bulmadın mı? Sonuçta o bir erkek ve bend-"
"Kes sesini mankafa! Ben homofobik bir sikik değilim! Ve sizin öpüşmeniz... hayatımda böyle ateşli bir şey görmedim."
"Teşekkür ederim." diyerek elimde ki limonatamı içtim.
"Eğer iğrenmediğim için diyorsan sana bir sır vereceğim."
Kaşlarımı kaldırıp baktım.
"Sanırım biseksüelim."
Kahkaha attım. "Ciddi misin? Buna sevindim yani ne bileyim beni anlayan birinin olması iyi gerçi çevremde çok biseksüel var ama onlar çocukluğumdan beri varlar. Hem sen nişanlıydın ve o erkek değil miydi?"
Derin bir nefes aldı.
"Sakin ol dostum! Evet erkekti beni aldattığı kişi erkekti. Onları öyle gördüğümde iğrenmedim. Ve aslında onun için sevindim en azından kalbinin istediğini seçmişti sonra erkeklere olan güvenim elimde olmadan azaldı. Sonra bir arkadaşım bana teselli veriyordu. Sonra bir şeyler oldu ve ben kaçtım. Tam bir korkağım!"
Sakin bir şekilde dinledim.
"Bak dostum o kıza acilen dön seni ahmak! Kız seni sevmese öpmezdi değil mi? Hem söylesene, ne hissettin? Yani öptüğünde."
Düşündü.
Gözleri bir yere dalmıştı.
"Çok garipti. Anlam veremedim ki zaten öpüştüğüm kız en yakın arkadaşımdı ve sanırım bundan zevk aldım."
Kahkaha attım.
"Hemen ona gitmelisin! Bak derler ki; En yakın arkadaş en iyi eştir."
"Yoongi en yakın arkadaşın mıydı?"
"Yoo." "Ee?"
"Ya o bizde işlememiş siktir et sen git şu kıza hem bende Yoonginin yanına gideceğim."
Kaşlarını kaldırdı.
"Oğlum siz kesin sevişirsiniz ha."
Sevişir miydik?
Keşke sevişseydik.
"Bilmem, belki." "Peki ya siz?"
"Ben yeni biseksüel olduğumu fark ettim! Nasıl olduğunu bile bilmiyorum!"
Artık kahkahamı durduramıyordum.
"Akışına bırak hem benimde ilk seksim olacak."Ri Jin'i evine bırakıp evime geçtim.
Taehyung evde yoktu. Kağıt bırakmıştı sanırım Jiminleydi.
Hoseok ise Yoona ile.
Ev bana ve Yoongiye kalmıştı.
Yanlış anlamayın sadece konuşacaktık.
Belki sona doğru öpüşürdük?
İç sesime okkalı bir küfür yolladım ve telefondan mesaj kısmına girdim.Gönderilen:Yoonie~
İçerik: Bana gel, konuşalım.Çok geçmeden cevap geldi.
Gönderen: Yoonie~
İçerik: Otuz dakikaya ordayım. Bekle beni bebeğim;)Bebeğim?
Tanrım sanırım otuz dakika sonra bu evden cesedim çıkacaktı.________
Öbür bölüm smut.
Okumak istemeyenler direkt atlasın.Sizi sevirem♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Passions&Love|Yoonkook ✓
Jugendliteratur"YOONGİ SENİNLE SEVİŞMEYE BAYILIYORUM!" -18 fin| #1taemin