Memory Eight

4.9K 586 157
                                    

03.05.2016

Hyesa 🌸

Koltukta uyukluyordum, bilincimi ise sertçe çalan kapı yerine getirmişti. Gözlerimi yavaşça araladım ve kendime gelmeye çalıştım, hava ne zaman bu kadar kararmıştı?

Saatime bakmak için telefona uzanmaya çalıştım, o sırada kapı daha da sert çalmaya başladı.

Telefonu boşvererek doğruldum ve hızla kapıya yöneldim. Gözlerim bile daha tam açılmadan, kapıyı açmayı tercih etmiştim.

Deli gibi yağan yağmur, sırılsıklam olmuş sevgilim ve montunun altında saklamış olduğu minik kedi görüş açıma girdiğinde gözlerim bu sefer gerçekten açılmıştı.

"Bu kıyafetle, kim olduğumu sormadan kapıyı mı açtın?" Beni hayretle süzdü ve anında düşen moduyla kendini içeri attı. Bense sadece gülerek göz devirmekle yetinmiştim.

Evet, sevgili olduğumuz ilk andan beri kıskanç olan tarafını göstermişti. Gerçekten kendi kendine kafayı yiyordu. "Bir misafirimiz var sanırım?"

Kolunun altına gizlediği kediyi almak için ona doğru atıldığımda gözleri açılmış olan yakamda takılı kalmıştı. Askılı giymiştim ve uyurken kendimi kaybettiğim için biraz aşağıya düşmüştü. Yani belki birazdan daha fazla diyebilirdim.

"Kapıdaki kişi ben olmasaydım planın neydi tam olarak?" Bu konunun tüm gecemizi süsleyeceğini bilsem de gülümsedim ve yanağına minik bir öpücük bıraktım.

"Bu hallerine alışmam biraz zaman alacak, o yüzden tam olarak ciddiye alamıyorum." Ben onu öpünce yutkunmuş ve sadece gözlerime bakarak düşen askımı yukarı kaldırmıştı. Minimum tensel temas içindeydik, uyurken bile bedenini benden uzak tutuyordu.

Aklımdaki şüpheleri biliyordu, başkasına aşık olduğumu hissettiği için benden uzak durmaya çalışıyordu. Emin olmamı istiyordu ve bana zaman vermeye çalıştığını her hareketinden anlayabiliyordum.

Bu yaptığı için ona minnettardım. Jungkook'la beraberliğimiz bana her ne kadar iyi gelse de kalbimin ona ait olmadığını biliyordum. Sadece zamana ihtiyacımız vardı.

"Karnı aç gibi duruyor, onu nerede buldun?" Bana bakmayı sürdürdüğü için bu aptal halini görmezden geldim ve kediyi kucağıma aldım. Turuncu tüyleri vardı ve yeşil gözleriyle tam olarak yemelikti!

"Jungkook!"

Bağırmamla yerinden hafifçe sıçradı ve hızla yanıma çöktü. "Bu çok güzel bir hayvan! Bizimle kalsın!"

Heyecanlanınca kendime engel olamıyordum ve böyle anlarda bağırmak en büyük özelliklerimden biriydi. "Olur ama bağırmasan daha iyi."

Ben kediyi severken o da elini saçlarıma çıkarmış beni seviyordu. Mutlu aile tablomuzu tamamlamış gibiydik, eksik olan tek şey ise hızlanması gereken kalp atışlarımdı. Şimdilik onları önemsemiyordum.

"O zaman süt ısıtmaya gidiyorum." Jungkook gülerek beni onayladığında hızla yerimden kalkmış süt ısıtmaya koyulmuştum. Hayvanlara aşıktım ve bir kediye her zaman kapım açıktı, eve alıp almamak konusunda şüpheye bile düşmezdim.

Sütü hazırlayıp kedinin içebileceği bir kaba boşalttım ve sokağın aydınlattığı odada resmen parıldayan kediye bir yer hazırladım. Acıkmış olmalıydı çünkü kaptaki sütü hızlı hızlı içerek iki dakika içinde yarılamıştı bile.

Minik kediyi severek rahatlamasını sağladım, gözlerimse beni ilgilendiren asıl kediyi bulmuştu. Az önce beni uyandırarak kalkmama sebep olduğu koltuğa kendi uzanmış ve sanırım üçüncü uykusuna falan geçmişti.

Çok hızlı uykuya dalıyordu ve her seferinde şok olmama sebep oluyordu. Ben yatakta bir sağa bir sola dönerken o bana sarıldığı an uykunun kollarında buluyordu kendini. Kıskanıyordum.

Köşeye kıvrılan kedinin rahatını bozmayarak Jungkook'a doğru ilerledim ve koltukla arasındaki boşluğa girdim. Uyku halindeyken bile bana doğru dönmüş ve kolunu belime dolamıştı.

Kafamı göğsüne yasladım ve şimdilik huzurun tadını çıkardım.

Olmak istediğim yer belki de hep burasıydı.

Memories² Die | JJK ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin