Memory Twelve

4.4K 523 197
                                    

16.09.2016

Hyesa 🌸

Gözlerimi sıkıca yumdum ve Jungkook'un benim için hazırladığı koltuğa hemen ulaşmayı diledim. Kucağındaydım ve o, sürekli olarak saçlarımın üstüne dudaklarını bastırıyordu.

Dün aptal gibi sokağa kendimi atmış, sağıma soluma bakmadığım için arabanın biriyle burun buruna gelmiştim. Neyseki arabanın hızı o kadar fazla olmadığı için sadece kolum kırılmıştı ve ayak bileğimde incinme vardı.

"Son günlerde biraz kilo almış olmalısın." Jungkook beni taşımaktan yorulmuş olmalıydı, onu da anlayabiliyordum. Hayatındaydım ve saçma sapan davranarak ona sadece yük oluyordum.

"Yüksek ihtimalle almışımdır." Modum düşüktü ve nihayet benim için hazırladığı koltukla buluşabilmiştim. Beni bırakır sansam da yapmamış, kucağına yerleşmemi sağlamıştı. Kollarını minicik biriymişim gibi belimin etrafına sardığında gözlerimi kapattım ve boyun girintisine yüzümü gömdüm. Kolları arasında kaybolmayı seviyordum.

Çok güzel kokuyordu.

"Hyesa, alt tarafı kolunu kırdın. Ölmeyeceksin, somurtup durma." Ses tonunu ben alınmayım diye bilerek yumuşak tutuyordu. Ben tam bir aptaldım ve sürekli ona yük oluyordum işte, kolumun kırılması umrumda bile değildi ki.

"Seni korkuttum öyle değil mi?" Mahçup bir şekilde kafamı kaldırdığımda dudaklarını alnıma bastırdı ve gülümsedi. "Biraz."

Biraz mı? Daha fazla korkmuş olması gerekmiyor muydu yani? Kolumu kırmıştım, bana bir araba çarpmıştı. "Düzelt o kaşlarını." Gülmemek için zor duruyordu ve ben kaşlarımı ne zaman çattığımı hatırlamıyordum. "Biraz korkmuşsun, o zaman beni sadece biraz seviyorsun?"

Düz mantıkta ilerliyordum, çok korksaydı çok seviyor olduğunu düşünürdüm. Bu salak hareketlerimle çocuğu hayata küstürüp kendimden soğutmuştum kesin. "Ne gülüyorsun Jungkook? Komik mi?"

Kucağından inmek için hareketlendim, beni öyle bir sarmalamıştı ki yeni doğmuş bir bebek gibi hissediyordum. Annesinin ona bir şey olmasın diye sürekli kucağında gezdirdiği on günlük bir bebek.

"Bırak beni ya, artık sevmiyorsun zaten biliyordum. Hissetmiştim." Kahretsin ki gözlerim doluyordu.

"Hyesa?" Jungkook dehşete uğramış gibi bana baktı ve elleriyle yüzümü avuçladı. Ağlamamı görmesini hiçbir zaman istemiyordum, beni sulu göz sanıp sürekli dalga geçecekti şimdi. Hem zaten beni sevmiyordu artık.

"Güzelim, saçmalama. Sadece seni kızdırmak için öyle söyledim. Korkmama gibi bir ihtimalim olabilir mi? Evden nasıl çıktığımı bile bilmiyorum, bir ara düştüm hatta."

Masum masum konuşuyordu bir de, ağladığım için yalan söylüyordu. "Senin sinirlerin bozulmuş olmalı." Kafamı göğsüne yasladı ve bir müddet saçlarımı sevdi. "Biliyor musun?"

Burnumu çektim ve sessizce ağlamaya devam ettim. "Neyi biliyor muyum?" Jungkook'un yanağını saçlarımın üstünde hissederek gülümsedim. Kafasını saçlarımın üstüne koymuştu ve bu halimizi gerçekten çok beğeniyordum. Yani böyle bir fotoğrafımız olduğu için dışarıdan nasıl gözüktüğümüzü biliyordum.

"Seni her geçen gün daha fazla sevdiğimi." Kafamı göğsünden kaldırdım ve yüzümü buruşturdum. "İğrençsin ya, klişe klişe şeyler söyleyip sinirimi bozma benim. Git bana çay yap."

Minik sevgilimin yüzünden kocaman bir gülümseme geçtiğinde yaklaşarak yanağını öptüm ve beni koltukla baş başa bırakmasının rahatlığıyla gözlerimi yumdum. Sanırım gerçekten kilo almıştım, Jungkook'un kucağına sığamıyordum. "Keyfin yerine geldiyse yemek de hazırlayacağım."

"Dünyanın en muhteşem erkeği olduğunu söylemiş miydim?" Kendi kendine güldüğünü duydum ve gözlerimi dinlendirmeye devam ettim. Bir süre öylece uzanmıştım, hatta içim bile geçmiş olmalıydı. Gözlerimi açmama sebep olan ise cebimde titreşip duran telefonumdu.

Sol elimi kullanarak cebime ulaştım ve 8 cevapsız çağrıyı gördüm. Kalbim anlamsız derecede hızlanmıştı, sesini kulaklarımda duyuyordum ve ellerim titriyordu.

SeokJin: Seni özledim Hyesa, lütfen aramalarıma geri dön.

Memories² Die | JJK ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin