otuz bir

19.9K 1.6K 343
                                    

Mayonez: *video*

Mayonez: İzledikten sonra buga girmeden önce bana yaz tamam mı?

Kucağımdaki patlamış mısır kasesini masanın üstüne bırakıp izlediğim filmi durdurdum. Bugün haftasonu olduğu için kendimi film izlemeye vermiştim, asla ders çalışmak gibi yararlı şeyler yapmıyordum. Ne de olsa sınavlar bitmişti, diğerleri başlayana kadar böyle devam edebilirdim.

Videoyu indirip telefonumu laptopa bağladım ve önceki videoda olduğu gibi bunu da izlemeye başladım.

Video gülme sesiyle başlıyordu. Kamerayı tutan kişi küçük kızı çekerken gülmeden duramıyordu. Küçük kız evlerindeki salonun ortasında bulunan sehpanın üstüne çıkmış şarkı söylüyordu. Eurovision yarışmasında ülkesini temsil eden ve birinci olmayı başaran şarkıydı. Annesi böyle önemli değeri olan bir parçayı ona öğretmek istemişti ama kızının söyleyiş biçimini gördükten sonra iyi mi yapmış kötü mü yapmış, bilememişti.

Küçük kız annesinden aldığı elindeki tahta kaşığı mikrofon gibi kullanarak bağıra çağıra şarkıyı söylüyordu. Kıvırcık sarı saçları gözünün önüne gelip onu rahatsız etse de durmadı. Bir yandan saçını düzeltti, bir yandan şarkısını söyledi.

Küçük çocuk elleri kulaklarında sıkkın bir ifadeyle yerde oturuyordu. Dirseklerini kızın çıktığı sehpaya yaslamış, ona göre işkence olan bu şeyin bitmesini bekliyordu.

Kamerayı tutan Hülya Hanım bu kez de gülerek çocuğun yanına oturdu. "Arkadaşının performansını beğenmedin mi Tural?"

Çocuk ellerini kulaklarından indirdi, yanına gelen manevi teyzesine acıklı bir bakış attı. "Hayır Hülya teyze. Onun sesi çok çirkin, kızsana ona."

"Yine de mutlu." Çocuğun siyah saçlarını okşadı. "Mutlu olduğu için ona kızamam ki. Hadi sen de ona eşlik et."

Küçük çocuk durup kafasını kaldırdı ve kıza baktı. Şarkı söyleyen kız aynı zamanda gülümsüyordu da. Hülya teyzesinin dediği gibi mutlu olmalıydı. Ellerini kulaklarından çektiği için kızın sesini daha net duyuyordu. Küçük kız mutluysa pekala sesine katlanabilirdi çocuk.

Gülerek o da sehpanın üstüne çıktı ve kızın elindeki tahta kaşığa uzandı. "Ben de şarkı söyleyeceğim."

Küçük kız kaşığı göğsüne çekti. "Hayır bu benim. Sen git kendine başka mik bul."

Mikrofon diyemediği için annesi ona mik diyebileceğini söylemişti, o da öyle yapıyordu.

"Hayır," diyerek üstledi çocuk. "Ben senin mikini istiyorum."

Yeniden uzandı. Kız yeniden çekildi.

"Vermeyeceğim! Vermeyeceğim işte bu benim mikim!"

Çocuk bilerek kıza zıt gitmeye devam etti. "Yo senin değil ki, Hülya teyzemin. Gördüm ben o verdi sana bunu." Şüphesiz en sevdiği şeylerden biri onu tatlı tatlı kızdırmaktı.

Küçük kız kameraya doğru baktı yani annesine ardından kaşlarını çatarak çocuğa döndü. "Annem bana hediye verdi, artık benim."

"Ama biz arkadaşız." Küçük çocuk dudaklarını büzdü. Bunu üzgün olduğu için değil kızı kandırmak için yapmıştı. İyi bir oyuncuydu. "Arkadaşlar birbirine yardım eder, oyuncaklarını paylaşırlar." Aklına bir şey gelmiş gibi ekledi. "Bir de birbirlerini üzmezler. Sen beni üzüyorsun."

Uzun kirpiklerinin arasından kırılmış gibi kıza baktı.

Kız üzülerek omuzlarını düşürdü. Ona doğru bir adım attı, küçük elini omzuna koydu. "Üzüldün mü?"

Çocuk başını salladı. "Hı hı."

Kız kaşlarını kaldırdı. "Çok mu?"

Çocuk yeniden başını salladı. "Çok."

Küçük kız başta ofladı. Daha sonra gülümseyerek çocuğun tam yanına geçti ve kaşığı aralarına doğru tuttu. "O zaman beraber bu mike söyleyelim."

Çocuk başını kaldırdı. Onunla ilgilendiği için mikrofonuna dikkat etmeyen kız sayesinde kaşığı hızla kızın avucunun içinden çekip aldı. Tahta kaşığı almanın sevinciyle sehpadan aşağı inip salonda koşturmaya başladı. O sırada annesinin ikaz eden sesini duymuştu. "Oğlum koşma, düşeceksin!"

"Tamam anne," dediyse de koşmaya devam etti. "Aldım ki, aldım ki."

Küçük kız sinirlenerek peşinden koştu. "Yalancı! Ver mikimi!"

"Olmaz. Ben şarkı söyleyeceğim," dedikten sonra bir yandan kaçmaya bir yandan da kaşığa doğru şarkı söylemeye başladı. "Küçük kurbağa küçük kurbağa kuyruğun nerede? Kuyruğum yok kuyruğum yok yüzerim derede."

Küçük kız ağlamaklı bir ifadeyle kameranın başındaki annesinin yanına gitti. "Anne oyuncağımı vermiyor." Başını annesine doğru kaldırmış küçük kız dudaklarını büzmüştü ve yukarıdan onu çeken annesi sayesinde kamerada çok tatlı gözüküyordu. "Söyle versin."

Annesi kızının bu sevimli haline dayanamamış yanağından öpüvermişti. "Tamam annecim, biraz da o oynasın."

"Hayır!" diye itiraz edip annesinin yanından ayrıldı. "Yalancılık yaptı bana. O oynamayacak."

"Ku vak vak vak ku vak vak vak kuvvak kuvvak kuvvak."

Kız hala keyifle şarkısını söyleyen çocuğa doğru koşturdu. "Ver ben şarkı söyleyeceğim!"

Çocuk kendi şarkısına ara verip gülerek kıza baktı. "Sesin çok çirkin, Şikemperver."

Koştukları için bir orayı bir burayı çekmekten yorulan Hülya Hanım, "Ay yeter bu kadar," diyerek sonlandırdı video. "Bunlarda da ne enerji var canım. Ben izlerken yoruldum." Kamera kapanmadan önce duyulan son sözler bunlar oldu.

Ve video sonlandı.

Videonun durmasıyla gülmekten ağrıyan çenemi kaşıdım. Tekrar, tekrar izlemiştim ve sonuç hep aynıydı. Ben küçükken de az fırlama değilmişim. Videoyu biraz geri sardım, küçük yaramaz arkadaşımın beni annesine şikayet ettiği kısma geldiğinde durdurdum. Sevimli bir görüntüydü. Küçük olduğum ve onunla uğraştığım zamanları özlediğimi fark etmiştim.

O an telefonumun mesaj sesi geldi.

Mayonez: İyi ki yaz dedik

Tural: Ama biz kıştayız :/

Mayonez: Yav yaprak sarmam, sen neler karıştırıyorsun?

Tural: Ben bir şey karıştırmıyorum da şuan midem çok fena karışmaya başladı

Tural: Bana şöyle en zeytin yağlısından yaprak sarması yapsana :)

Mayonez: Yapayım...

Tural: Canımsın♥

*

Sizce olaylar nasıl ilerliyor?

Bu arada sizden aldığım tatlı istekler doğrultusunda finali kızın çıkış bölümü yapmayacağım.

Küçük kızımızın videodaki halini de temsili olarak şuraya bırakalım :)

Yemekle kalın, seviliyorsunuz ♥
Instagram: bbhikayeleri.

DERDİMİ ALAN | Texting ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin