yirmi

20K 1.8K 399
                                    

Medya: Tural

*

Tural: Gü-nay-dın🙆🌠

Mayonez: Günaydın

Mayonez: Hayırdır ne bu neşe?

Tural: Kızımı göreceğim

Mayonez: Altı üstü 5 gün oldu, ne çok özledin böyle

Tural: Bir gün bile olsa özlerim ben bebeğimi

Tural: Ne o kıskandın mı? :'')

Mayonez: He sorma kıskançlıktan Tina'nın tüylerini yolacağım birazdan

Tural: HAYIRRR HIRR

Tural: Onu bırak beni al

Mayonez: Olur :')

Tural: Şuna bak dünden razı asdfgad

Mayonez: Evet hshagsh

Tural: Ee ne zaman geliyorsunuz?

Mayonez: Günün herhangi bir saatinde

Tural: Hangi saati mesela?

Mayonez: Güzel bir saati mesela

Tural: Nasıl güzel bir saat?

Mayonez: Çok güzel bir saat

Tural: O çok güzel bir saat ne ola ki?

Mayonez: Çok güzel bir saat ola ki

Tural: Off yordun beni

Tural: Yemek yemeye gidiyorum ben

Tural: Siz de günün herhangi güzel bir saatinde gelirsiniz artık

Tural: Sg

Mayonez: Sg

Kapıda nöbet tutmaya başlamıştım. Kahvaltımı yapıp kucağıma stokladığım abur cuburlarla birlikte dış kapının önüne oturmuştum. Belki yine o gelmezdi, başka birini gönderirdi ama içimden bir ses bunu yapmayacağını söylüyordu. Tina'yı kendi elleriyle bana getirecekti. Buna inanıyordum.

Ha o geldiğinde ben ne yapacaktım?

Onu bilmiyordum. Onu üzmek istemiyordum ama madem onu bulmamı istiyordu bir yerden başlamam gerekiyordu.

Tam O'lala kekimi yiyordum ki ayak sesleri duydum. Kış ayında olduğumuz için hava yağmurluydu ve büyük ihtimalle bot giydiği için suya her basışında şlap şlap diye ses çıkıyordu. Bu sayede geldiğini anlamam daha kolay olmuştu.

Hızla yerimden kalkıp kapıyı açtım. Arkası dönüktü. Kapıyı açtığımı duyunca ileri doğru atıldı. "Dur," diye seslendim. "Sana söz veriyorum önüne geçmeyeceğim, ketçap sözü."

Hareketlenmeyi kestiğinde kapının önüne bıraktığı Tina'yı kucağıma alıp başını öptüm ve içeri soktum. "Hadi bakalım sen içeride babayı bekle."

İleri doğru bir adım attığımda rahatsızca yerinde kımıldandı. Kafasında pembe ponponlu bir bere vardı. Kıvırcık sarı saçılarının bir kısmı şapkanın altındaydı ama geri kalan tutamları haylaz bir şekilde omuzlarından aşağıya dökülmüştü. Siyah palto, siyah pantolon giyiyordu ve onlara uyumlu siyah postallar...Ona renk katan şapkası ve saçlarıydı.

Bir de ruhu.

Ruhu renkli bir kişilikti, mesajlaşmalarımızdan bunu anlayabiliyordum.

Gülerek, "Ayakta kaldın içeri geçsene," dediğimde tepki vermedi. "Çok misafirperver değil miyim ama?"

DERDİMİ ALAN | Texting ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin