Günüm yine çok yorucu geçiyordu ayaklarımın artık altları sızlıyordu ve tek gelir kaynağım da bu iş bıraksam arkadaşımla ortak ödediğimiz kirayı ödeyemem. İş yerinde sürekli hareket edip durmak ve küçümseyen bakışları çekmek zorunda kalıyorum. Garsonluğu biraz abarttım gibi gelebilir ama cidden de zor bir iş. Hele ki büyük ve tanınmış bir restoransa işiniz iki katına çıkıyor.Nihayet işten çıktım. Eve doğru yürürken alnıma değen yağmur damlasıyla ufak bir küfü mırıldandım. Yağmurdan nefret ederdim bu yüzden her ne kadar otobüse binmekten nefret de etsem yolumu değiştirip durağa doğru işerlemeye başladım.
Otobüsten indiğimde midem bulanıyordu yolun uzun ya da kısa olması midemin bulandığı gerçeğini değiştirmiyordu. Bir an önce eve gidip dinlenmek istiyordum.
Eve geldiğimde ev arkadaşım Taehyung'ın hala gelmediğini gördüm. Ardından duşa girdim ve gün içinde çok özlediğim yatağıma ardından da uykunun güzel kollarına kendimi bıraktım.
Israrla çalan kapı ve telefonumun sesiyle kaşlarım çatık bir şekilde yataktan kalktım saate baktığımda Taehyung'ın gelme saatinin geçtiğini gördüm. Niye kapıyı açmıyordu ki. Merdivenlerden aşağı inerken bir yandan da Tae'ye sesleniyordum.
"Yah! Kapıya baksan ölür müsün niye beni uykumdan ediyorsun!?"
Yine kendi kendime konuşmuştum ve bir cevap alamamıştım. Hızlı ve büyük adımlarla kapıya gittim. Kapının kolunu indirdiğimde karşımda sinirden kulakları bile kızarmış bir taehyung duruyordu. Kapıyı açar açmaz içeri girdi ve"Şu siktiğimin kapısını bu kadar geç açmak zorunda mısın!?"
Bağırdığında cidden kendimi suçlu hissetmiştim. Sanırım bayadır kapıda beklemişti ve ben uykum derin olduğu için duymamıştım."Özür dilerim ana yanında neden anahtarını almadın. Uykumun derim olduğunu ve işten gelince genelde yorgun olduğumu biliyorsun."
Kendimi savunma gereği duymuştum normalde sinirli biri değildi geç parlar onda da çok korkunç olurdu. Sanırım işinde bir sorun vardı üstüne bir de kapıda kalınca bu kadar sinirlenmiş olsa gerek diye düşündüğümden konuyu hemen kapattım ve beraber televizyonun karşısında oturmaya başladık.
Sessizliği bozan o oldu."Biraz fazla abartmış olabilirim kusura bakma. İş yerinde birkaç sıkıntı oldu ona gerildim. Küs müyüz~"
En sonunda aegyo yapmıştı ve genelde çok fazla tatlılık yapmadığı için hemen yanına zorla da olsa sığmaya çalıştım ve yanaklarını sıkarak"Bunu daha sık yapsana çok tatlı oluyorsun~"
Dudaklarımı bükerek konuşmuştum ve onunla dalga geçmek için böyle yapmıştım. Ona küstüğüm falan yoktu halbuki. Ardından birlikte yemek yedik salona oturmaya geçtik. Bir sıkıntı olduğu her halinden belliydi ben sormadan kendi konuştu."Patronun gönül evlendirdiği patronu boynuzladı."
Bunu derken gülmüştü. O gülünce ben de gülmüştüm. Ardından devam etti ve"Tüm gün burnumuzdan getirdi it."
Dedi belli ki patronu çok üstüne gelmişti. Biraz daha sonra odalarımıza geçtik ve yarının yine çok yorucu geçeceğini düşünerek en sonunda uyumaya karar verdim.~~~
END.