#4

1.9K 85 42
                                    





   Arabaya bindiğimizde hiçbir şey konuşmuyorduk. Şirketin nerde olduğunu bilmediğim için ne kadar yol kaldığını bilmiyordum. Sorma gereği de duymadım açıkçası. 10 dakika sonra oldukça büyük bir şirketin önünde durduk. Tae arabadan inince bende indim.

"Benimle birlikte yukarı gel sana patronun odasını gösteriyim."

"Hyung sen ne yapacaksın?"

"Ben bekleyeceğim. Sende benim arkadaşım oldum ve görüşme için geldiğimi söyle."

Bir yandan da içeri girmiş asansöre doğru yürüyorduk. Büyük olmasına rağmen gösterişli bir yer değildi.  Sade bir şekilde dizayn edilmişti. Genel olarak siyah ve beyaz renklerde kullanılmıştı. Sadeliği severdim, siyah ve beyazı da öyle. Asansörden inmeden son kez kendime aynadan bakıp saçlarımı ve üstümü düzelttim. Ceketimi arabadan inince giymiştim. Oldukça iyi görünüyordum. Gittiğimiz oda 29. kattaydı. Asansör durduğunu indik ve yürümeye başladık çok olmadan Tae bana gireceğim odayı ve gösterdi ve son kez beni tembihleyip gideceğini söyledi. Sadece kafa sallamakla yetinmiştim. Heyecanlanmıştım ve ellerim terlemişti.

Odaya doğru ilerlerken tüm yabancı gözler üstümdeydi. Bu oldukça rahatsız edici de olsa görmezden gelerek devam ettim. Herkes yanındakinin kulağına bir şeyler fısıldıyordu. Sanırım oldukça dedikoducu bir şirketti.

Sonunda odanın kapısına geldiğimde yakamı düzelttim ve elimdeki terleri pantalonuma sildim. Boğazımi temizledikten sonra kapıyı tıklattım. İçeriden 'gir' komutu gelince elim kapının kulpuna gitti. Kapıyı açıp içeri girdim. Odanın simsiyah olması dikkatimi çekti sadece ufak ayrıntılar beyaz renkteydi. Gerçekten de hayatımda gördüğüm en güzel yer diyebilirdim. Koltukta oturan adama gözlerimi çevirince fotoğraftakinden daha çekici olduğu kanısına vardım. Kendine çeken bir aurası vardı. Bu adamı nasıl olurda kimse sevmez diye düşünmeden edemedim.

Yavaş adımlarla masaya yaklaştım. Park Jimin beni tanımadığını belli edercesine gözlerini bana dikmiş kendimi tanıtmamı bekliyordu.

"Merhaba efendim. Ben Şoförünüz Kim Taehyung'in arkadaşıyim. iş görüşmesi için gelmiştim."

Sesim kendinden emin çıkmıştı ve buna sevinmiştim. Gözleriyle beni baştan sona süzdü ve tekrar yüzüme baktı. Fazla sessizdi sadece kapıyı tıklatırken gir demesiyle sesini duymuştum. Usulca ayağa kalktı ve önümde durdu.

"Adin ne?"

"Jeon Jungkook efendim."

"Tanıştığıma memnun oldum Jungkook. Bende patronun Park Jimin. işe alındın gidebilirsin."

"Yani sadece bu kadar mı?"
Şaşkınlıkla bir anda ağzımdan çıkmış ve sanırım her şeyi bok etmiştim.

"Ne bekliyordun Jeon Jungkook ne bekliyordun adamla seni sorguya çekermiş gibi iş deneyimlerinden konuşmayı mi isterdin?" Göz devirdi.

"Hayır efendim özür dilerim boş boğazlık ettim ben işime döneyim."

Tam kapının kolunu indirecektim ki kadife sesini işittim

" Bay Jeon bana şekersiz sert bir kahve getirin." Bu muydu ah peki dediğini yapmaktan başka bir şansım yoktu. Tabi önce kahveyi yapacağım yeri bulmalıyım.

Elimde kahveyle odanın kapısını tıklattım. Gir demesiyle içeri girmiştim. Tanrım gözleryle erimiştim resmen. Dikkatli bir şekilde masaya ilerledim ve kahveyi masasına özenle bıraktım.

BOSS ~ JiKookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin