Sellamm şaka gibi 9K olmuşuz okuyan herkese teşekkürler öylesine yazmaya başladığım bir fic 9K oldu ve ben inanamıyorum neyse iyi olumalar...
JUNGKOOK
Sabah olmuştu ve gözlerimi açmamla burnuma güzel kokular gelmeye başladı. Sanırım Taehyung eve gelmişti çünkü bildiğim kadarıyla yemekler tencereye girip ocağı yakmayı bilmiyorlar. Saate baktığımda daha 10:00'a gelmeye baladığını görmemle derin bir nefes aldım. Henüz bir buçuk saatim vardı.
Tuvaletteki işlerimi gördükten sonra midemin yönlendirmesiyle mutfağa doğru yol aldım. Elimi karnıma koyup mutfağa girerken eğilip ses gelen midemle konuşmaya başladım.
"Merak etme bebeğim Tae abin birazdan seni doyuracak.~"
Evet yani en azından öyle olmasını umuyordum. Karşıma önlükle tezgaha yaslanmış sırıtarak beni izleyen bir Jimin kesinlikle beklemiyordum. Ağzımın açık kaldığını farketmemle kapatmam bir oldu. Ardından hemen kaşlarım çatıldı. Tamam itiraf etmek gerekirse şu an karşımda önlükle tezgaha yaslanmış yeni kalktığı hafif şiş gözlerinden belli olan saçları dağınık ve aşırı seksi duruyordu ama onun bir katil olduğunu unutmamam gerekiyor. Kafamdaki düşünceleri kovmak amacıyla başımı hafifçe sağa sola salladım ve sonunda konuşabildim.
"Senin ne işin var benim evimde? Tae hyung nerede?"
Bir süre daha yüzümü ilk defa görüyormuşçasına inceledi ve bir adım öne gelip aramızdaki mesafeyi azalttı.
"Taehyung uyuyor. Dün seninle konuştuktan sonra yanına gitmem gerek diye tutturdu. Sana engel olacakmış falan. Ben de biraz kafası güzel olduğu için tek göndermek istemedim araba da kullanamazdı zaten. Sahi neden sana engel olacakmış?"
Evet kesinlikle nedenini bilmiyorsun Park Jimin.
"Bügün yeni işe başlıyorum ve dövme yaptırmaya karar verdim. Tae- aishh bunları niye sana anlatıyorum ki!?"
Kaşları çatıldı ve bir kaç adımda aramızdaki mesafeyi iyice hiçe indirip kollarımdan tuttu. Böyle yapmamalıydı bana dokunamazdı böylece onun her zerresine en ufak bir temasına ihtiyacım olduğunu çok özlediğimi daha net farkediyordum ve her şey daha güç hale geliyor.
"Çünkü bana değer veriyorsun Jungkook, tıpkı benim sana verdiğim değer gibi."
Dokunuşundan kurtuldum ve bir adım geriye gittim. Nasıl onca şeyden sonra hala böyle konuşabiliyordu. Sinirlenmeye başlamıştım ve belki de sonrasında pişman olacak kadar ileri gidecektim ama şu an zerre umrumda değil.
"Sen kimseye değer veremezsin anladın mı!? S-sen bir k-katilsin! Sen benim kalbimin masumluğumun son umudumun katilisin!"
Bağırmamı engelleyememiştim öyle bir amacım da yoktu gerçi. Sinirden titriyordum ve bu adamın önünde ağlamak istemiyordum. Bir katilin bana acıyan gözlerle merhamet edercesine bakmasını istemiyorum.