#9

1.3K 60 7
                                    




Şuan Jimin'in arabasına binmiş sahile gidiyorduk. Bu bizim ilk randevumuz olacaktı ve ben çok mutluydum. Jimin'le olmaktan, onun bana ve benim de ona ait olmamdan. Bu biraz korkutuyordu. Bu kadar zamanda bu kadar sevgi ve bağımlılık. Benim uyuşturucum olmuştu. Her saniyemde onu düşünüyordum.

Arabadan inmiş ve herhangi bir banka oturmuştuk. Ben denize Jimin bana bakıyordu. Yanaklarımın kızardığını da eminim fark etmişti çok dikkatli bakıyordu. Bir daha göremeyecek gibi sanki ezberlemek istiyordu. Arada utangaçlaşıyordum ve bundan nefret ediyorum. Gözlerimi denizden çekip kahverengi denizime bakmaya başladım.
"Yüzümü ezberlediysen artık sana dönebilirim."
"Jungkook..."
"Seni öyle seviyorum ki. Yüzüne deyip geçen rüzgar, saçına karışan o koku, tenine değen parfüm, kıyafetlerin. Sadece benim ol istiyorum sadece ben bakıyım sadece ben değeyim."
Gözlerindeki duygu çok yoğundu. Sözleri başımı döndürmeye yetmişti. Birinin beni bu denli sevmesi baş döndürücüydü. Çok seviyordu ve bunu her fırsatta hissettirip söylüyordu. Onu seviyordum. Çok seviyordum. Onun karşısında susup kalıyordum. Dilim tutuluyordu adeta.

"Jimin..."
"Seni çok seviyorum. Öyle seviyorum ki. Beni bu kadar sevdiğin için teşekkürler. Ayrıca parfüm kullanmam ben "
Evet belki sonda saçmalamıştım ama ben onun gibi sevgimi güzel sözlerle dile getiremiyordum. Ama o elbet anlıyordu bunu biliyorum.
"Jungkook bu kadar tatlı olma seni yemek zorunda kalabilirim.
"Ne duruyorsun babacık~ senin tatlın olabilirim."
Evet kaşınıyordum ama böyle davranmak hoşuma gidiyordu.
"Birileri babacığının sınırlarını zorluyor galiba."
Bir şey demek istemiyordum. Sadece onu öpmek istiyordum. Bunu gerçekleştirmemem için hiçbir neden yoktu. Dudaklarımı onun yumuşak ve dolgun dudaklarıyla buluşturdum. Bunu bekliyormuşçasına hemen karşılık verdi. İkimizinde nefesi kesilince ayrıldık. Alınlarımızı birleştirip öylece nefeslerimizin öpüşmesine izin verdik. O benim gözlerime bakarken ben gözlerimi dudaklarından ayıramıyordum.

Aradan biraz zaman geçmişti ve el ele sahil kenarında geziyorduk. Aklıma takılan soruyu sormaya karar verdim.
   "Jimin-sshi, eskiden sevgilin mi vardı. Yani çok geçmeden eski, aylar kadar eski değil."
Cümle kuramamanın verdiği utançla yanaklarımı havayla şişirip kafamı yere eğdim. Normalde bülbül olan ben Jimin'in yanında dilimi yutuyordum. Beynim işlevini yitiriyordu. Kalbim de cümle kurmamda yardım etmiyordu.
   "Aylar kadar eski olmayan süre zarfında sevgilim yoktu Kookie. Sen benim ilkimsin ve aynı zamanda sonum. Mutlu sonum."
Yanaklarım yine yanıyordu. Bu kadar sevilmeyi hakedecek ne yapmıştım. Ayrıca Jimin'in benden önce sevgilisi olmamış mıydı?
"Peki ya seni aldatan?"
Bunu söylemem gerekiyordu. Çünkü Tae söylemem gerektiğini sadece onun bildiğini söylemişti. Yani Jimin Tae'nin bana dediğini anlayacaktı. Ah salak kafam!
"Jungkook beni kimse aldatmadı. Çünkü dediğim gibi aldatacak biri olmadı. Sanırım birileri sana dedikodu taşımış. Ama ona taşıdığı dedikoduların asılsız olduğunu söylemelisin."
Jimin'in bu hali çok korkunç duruyordu. Kaşları çatık çenesi gergindi. Dişlerini sıktığı belli oluyordu.
   "Bana biraz önceden bahsetsene yani benden önce nasıl biriydin seni bilmek istiyorum."
Bence konuyu gayet iyi değiştirmiştim. Zaten Jimin'i de daha iyi tanımış olurdum.
   "Senden önce yoktum Jungkook şu ilerideki çimeni görüyor musun? İşte onun gibiydim. Sadece hayatta kalmak için yapmam şart olan şeyleri yapıyordum. Şimdi ise uğruna nefes aldığım biri var."
Bu adam her seferinde şiir gibi konuşmak zorumda mıydı. Ben her ağzımı açtığımda kekeliyordum. O ise aksine kitaptan okurmuşçasına konuşuyordu.
   "Jimin seni hakedecek ne yaptım bilmiyorum ama beni sevdiğin için teşekkür ederim."
   "Teşekkür edip durma Jungkook. Kimi seveceğini seçemezsin."
Bu üzmüştü. Resmen seni istemeden seviyorum demek istemişti. Önüme geçip iki elimi de küçük avucunun içine almaya çalıştı sadece çalıştı çünkü elleri çok küçüktü.
   "Ama seveceğim kişiyi seçecek olsam yine seni seçerdim benim minik sevgilim~."
  Şu an hayatımın en huzurlu anlardan birini yaşıyordum.
   "Jimin seni çok sevdiğimi hep bil olur mu?"
Boynuna sarılmıştım. O da ellerini belime sıkıca sarmıştı.
"Biliyorum sevgilim. Her ne kadar yanımda konuşmayı beceremesen, yüzüme bile bakamasam da biliyorum."
Kafamı iyice boynuna gömdüm ve ihtiyacım olan tüm oksijeni boynundan karşıladım. Hayatımın sonuna kadar burda böyle kalabilirdim. O demek istediğimi anlamıştı. Onun yanında beden dilimle konuşuyordum. Aksi mümkün olmuyordu zaten.
   "Jimin aslında böyle biri değilim inan. Yani insanlarla konuşurken kendimi güzel ifade ederim. Hele ki hiç utanmam. Çevremdekiler arsız olduğumu bile söylerdi. Ama senin yanında ben ben olmuyorum."

  "Ah kookieee biz buna aşk diyoruz."
Hafif sesini yükseltip uzatarak konuşmuştu o kadar tatlıydı ki. Yanağımdan makas aldı ve tekrar elimi tutup yürümeye başladı.
   "Jimin ben eskiden nasıl biriydim merak etmiyor musun?"
Küçük meraklı bir çocuk gibi sürekli soru soruyordum.
   "Jungkook neredeyse tüm geçmişini biliyorum. Ama ayrıntılı anlatabilirsin."
Nasıl bilebiliyordu. Acaba Hyung mu bir şeyler söylemişti? Adeta içim okunmuş gibi cevabımı aldım.
   "Ben bir şirkette cioyum Jungkook-sshi. Bu seni şaşırtmamalı. Hatta şu an giydiğin iç çamaşırının rengini bile öğrenebilirim."
Gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Bu da onun gülmesine daha sonra da kahkaha atmasına neden oldu. Kahkahası dinince konuştu.
   "Son söylediğim şeyi öğrenmem için adamlarıma gerek yok Jungkook bunu biliyorsun."
Göz kırpmıştı. Ve ben ölmüştüm. Başıma gelen en güzel şey bu adamdı. Ve ben utanmamalıydım.
   "En kısa zamanda babacık~ "
Bende göz kırpmıştım ve bu sefer şaşıran taraf Jimin olmuştu.
   "Hey! Jungkook senin utanman gerekirdi..."
   "...Ama arsız tarafın beni tahrik etti hadi bana gidelim film izleriz."
Kahkahama engel olamamıştım. Gerçi öyle bir niyetim de yoktu.
   "İlk randevumuzdan beni eve atmayı mı geçirdin aklından babacık~"
Dudaklarımı büzerek konuşmuştum bilerek yapmıştım ve amacıma ulaşmıştım. Jimin şuan dudaklarımdan başka bir şey yokmuşçasına dudaklarıma bakıyordu.
   "Babacığın öyle demek istemedi Jungkook. Sadece gerçekten film izleyecektik. Ama vazgeçtim. Filmi siktir et hadi bize gidip kendi filmimizde başrol olalım."
Park Jimin az önce bana açık açık sevişelim demişti. Eskiye nazaran daha az utanıyordum. Vücudum alışmaya başlamıştı ve ben de eski ben daha doğrusu asıl ben olmaya başlamıştım.
   "Daha sevişemeyiz patron ama film izleyebiliriz"
Onun üstü kapalı yaptığı teklifi açık açık reddetmemi kesinlikle beklemiyordu. Açıkcası daha yeni bir ilişkiye başlamıştık ve ben ilk günlerden istemiyordum. Bir acelesi yoktu. Sırf ihtiyacını gidermek için sevgili olan liseli ergenlerden olmak istemiyorum.
   "O zaman bana gidiyoruz. Film izlemek için."

...

~END~

Dengesiz bir yazarım en son attığım bölüm çok yarım kalmış gibi hissettim veee sonuç bir bölüm daha hatalar varsa sorry. Beğeni ve yorum istiyirem

BOSS ~ JiKookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin