"Adını bile duymak istemediklerini her gün görürsün; Yüzünü görmekten hiç sıkılmayacağınla ise aranda mesafeler vardır."Bob Dylan
.
.
.
Tepede bir çay bahçesinde İstanbul'u seyrediyordu. Düşünceleri donmuş gibiydi. Aslında istediği de buydu; Düşünememek. En çok ihtiyaç duyduğu şeydi hatta. Telefonunun sesiyle irkildi. Tan arıyordu."Alo ağabey! Hastanedesin değil mi?"
"Hayır, neden?"
"Yapma ya ben de tam hastaneye gidiyordum. E neredesin o zaman sen?"
"Senin şu kafa toplamak için geldiğin mekândayım."
"Ooo şaşırtıyorsun beni. Damla'yla mısın?"
Şaşırdı Anıl. Nereden çıkıyordu bu sorular böyle? Ah Tan ah."Hayır, ne alakası var?" Gülümsedi Tan. Bir şeyler seziyordu ve abisi konusunda asla yanılmazdı.
"Tamam başkan, kızma. E geliyorum o zaman ben." Onaylayıp kapadı telefonu Anıl. Sahi şuanda Damla yanında olsa ne güzel olurdu. Onun sesi nasıl da sımsıcak yapardı içini. Kokusu ciğerlerine huzur doldururdu. Ama yoktu. Hatta aralarında kilometreler vardı. Damla'nın yükünü hafifletip tüm sıkıntıları kendi sırtına yüklemek elbette doğru bir karar değildi ama Damla'yı öyle kötü görmektense bu yüklerin altında ezilmeyi yeğlerdi.
********
Elinde bir soğuk limonata ve bir nane limonla odaya girdi. Hilmi'yi yalnız görünce sordu.
"Ablan nerede?"
"Çıktı o. Akşam annemle beraber gelecekmiş. Senin kalmana gerek yok yani."
Gülerek elindekileri masaya bıraktı Murat."Yok öyle birşey ben her koşulda buradayım."
Hilmi Cem doğrulmaya çalışırken dikişlerinin acımasıyla inleyerek elini karnına götür."Aman! Oğlum dikkat etsene ya! Ben sana yardım ederim. Biraz sabırlı ol, sabırlı."
Murat'ın yardımıyla doğrulunca histerik bir kahkaha attı Hilmi."Oğlum ben senden kurtulamayacak mıyım lan! Git artık yahu git! Evin yok mu senin?"
"Sanane kardeşim? İster kalırım ister giderim."
Hayretle gözlerini büyüttü Hilmi Cem."Adama bak ya! Kovuyoruz da gitmiyor gurursuz herif!"
Kahkaha attılar. Koltuğu Hilmi Cem'e yakınlaştırıp oturdu ve arkasına yaslandı Murat."Sahi anlatsana bana. Ne oldu ben uyurken. Yani ameliyattayken, sonrasında..."
Sıkıntıyla bir yudum aldığı limonatasını masaya geri bıraktı."Ben Anıl'a tokat attım."
İçmekte olduğu nane limonu ağzından püskürttü Hilmi."Yuh! Ne diyorsun oğlum sen?"
Murat'ın hal ve hareketlerinden aslında bunu anlatmaktan bile ne kadar rahatsız olduğu belli edebiliyordu."Nasıl oldu peki bu? Yani neden yaptın?"
"Sen uyandığında yanında Damla vardı."
Anlamadı Hilmi. Zaten bu son derece normaldi de. Murat anlatamıyordu."E ne var bunda?"
"Ya işte sen de anla! Annenler senin yanına geldiğinde Damla'yı sayıklamışsın."
"İyi b*k yemişim."
"Aynen." deyip limonatasından bir yudum daha aldı.
"Anıl bunu öğrendi deme bana lütfen."