10: BAĞIŞLAMAK

824 22 18
                                    

Ama sevgilim, bir daha gelseydim dünyaya yine seni severdim.
Canlı canlı çürüyeceğimi bile bile!

Frida Kahlo

.
.
.
.

Güçlükle gözlerini aralamaya çalıştı genç kız. Bu zordu, çok zordu. Sanki bir ağırlık vardı göz kapaklarının üzerinde, asla kaldıramayacağı bir ağırlık. Onu bir yere mi taşıyorlardı? Sesler duyuyordu. Kulağına bir uğultu gibi çarpsada duyuyordu işte. Elinde bir sıcaklık hissediyordu. Ona ne oluyordu? Bilmiyordu. Sağ kolunda peş peşe iki kez bir sızlama hissetti, hafif bir sızlama. Gözlerini biraz araladı. Etrafı çok bulanık görüyordu. Sesler biraz daha netleşmişti sanki. En azından uğultu gibi değildi. Damarlarında bir uyuşma hissediyordu. Hayır, hayır şimdi olamazdı. Uykusu geliyordu. Gözünü kırpıştırdı. Şimdi daha netti. Hemen yamacında olan kişi Anıl'dı. Gözleri yaşlıydı. Birşeyler söylüyordu. Yalvarır gibi bir hali vardı. Sol tarafına döndüğünde siyahi bir hemşire gördü. Serumuna iğne yapıyordu. Elinde bir baskı vardı. Anıl'ın eli olmalıydı.
"Damla? İyisin değil mi? İyi olacaksın merak etme."
İşte şimdi duyuyordu. Dudak kaslarında konuşacak gücü bulamayınca hafifçe başını sallamakla yetindi. Ama bunu başarabildiğinden de emin değildi. Daha fazla dayanamayarak vücudunu girdabına alan uykuya teslim etti kendini.

★Yarım Saat Önce★

("DAMLAA! YARDIM EDİN! Yardım edin ne olur! Damla...uyan hadi.." bağırmaktan gücü tükenen Anıl'ın sesini duyan ada ahalisi koşa koşa gönüllülerin erkekler barakasına geldiler. Merve anında kısa bir çığlık attı. Damla Anıl'ın kucağında adeta bir ölü gibi sessiz, hareketsiz ve renksiz duruyordu. Hilmi Cem ve Murat dahil herkes bir şok dalgasının içine girmişti sanki. Ürkütücüydü. Göz kapakları mor rengine bürünmüştü Damla'nın. Dudakları aralıydı. Hiç hareket etmiyordu. Nefes bile almıyordu sanki. Kimse tepki veremiyordu. Anıl kollarının arasındaki bedeni hafifçe yükseltip başını Damla'nın boynuna gömdü. Pek de anlaşılmayan bir sesle;
"Ne olur....bırakmamış ol bizi...geleceğimizi...ne olur!"
Murat telaşla onların yanına çömelip nabzına baktı. Nabız vardı. Çok iyi sayılmazdı ama vardı. Sinirle başını kaldırıp bağırdı.
"NE DURUYORSUNUZ EKİBE HABER VERİN! METİN AĞABEY GELSİN!"
Hakan ve Adem bu komutla beraber barakadan uzaklaştı.
Merve, Anıl'ın kucağında olan Damla'ya yaklaştı ve titreyen eliyle korkuyla Damla'nın elini tuttu. Soğuk değildi ama çok sıcak olduğu da söylenemezdi.
"Damla?"
Hilmi Cem tepkisini ancak gösterebilmişti. Herkesin yüzünde bambaşka bir ifade vardı. Hilmi de Anıl, Damla, Murat ve Merve'nin yanına çöktü. Daha bir kaç saat önce kendisine sarılan kadın mıydı bu sahi? Neden hiç bir yaşam belirtisi yoktu yüzünde. Korkunç görünüyordu. Anıl'ın göz yaşlarını görünce sırtını sıvazladı Murat.
"Sakin olun. Sadece bayılmış tamam mı? Hâlâ hayatta, bizimle."
Hilmi Cem öylece Damla'ya bakıyordu. Donmuş gibiydi. Merve de Damla'nın ayak ucuna çökmüş sessiz sedasız ağlıyordu. Hakan'ın sesini duyunca başını kaldırdı Murat.
"Haber verdiler. Ambulans gelir şimdi."
Ufacık bir durumda hemen etrafta toplanan ekip bugün yok gibiydi sanki. Hiç değilse içlerinden biri gelip "Nedir? N'oluyor?" demeliydi. Bu resmen umursamazlıktı. Barakaya girip Hilmi'yi biraz ittirip Damla'ya baktı Adem. Kaygı vardı gözlerinde. Omzuna dokunmak istediğinde Anıl kucağındaki bedeni iyice sardı.
"O iyi mi?" diye sordu Adem. Hepsi onun suçuydu. Tüm bunlar onun yüzünden olmuştu. Damla onun yüzünden bayılmıştı.
"İyi olacak." dedi Murat. Adem'in yüzüne bile bakmamıştı. Aniden kalkıp Adem'i de yakasından tutup kaldırdı Hilmi.
"Senin yüzünden! Ne olduysa senin yanından döndükten sonra oldu Allah'ın cezası!"
Hiçbir şey yapmadı Adem. Çünkü o da kendini suçluyordu. Ümit, Nagihan ve Hakan müdahale etti duruma. Murat kalkmamıştı. Çünkü hayatında ilk kez şiddeti onaylıyordu.  Herkes Hilmi ve Adem'e odaklanınca Anıl'ın yüzünü görebilmek için başını eğdi Murat.
"Anıl sakin olmaya çalış kardeşim. Damla iyi olacak tamam mı? Bakma sen onun civciv olduğuna senden benden daha kuvvetlidir. İyi olacak." Başını salladı Anıl. Çenesi titreye titreye ağlayan Merve'nin yanına geçti Murat. Merve hemen sarıldı Murat'a.
"Şşş tamam. Bir şeyi yok Damla'nın. Abartmayın boşuna."
Ambulansın sesini duyunca bir kolunu genç kızın bacak eklemine diğer kolunu da beline yerleştirip kucakladı Anıl. Damla'nın kolları, başı ve bacakları serbest kalmıştı. Saçı esintiye kapılıp uçuşuyordu. Yüzüne bakıp gülümsedi Anıl.
"İyisin."
O kucağındaki Damla'yla beraber barakadan çıkarken toplanan kalabalıkta dağılıyordu, yol açıyorlardı onlara. Yüzünde acı bir tebessüm, yanaklarından süzülüp Damla'nın boğazına damlayan göz yaşları, kucağında Damla, sessiz, hareketsiz, Damla... Yavaş yavaş adımladı Ambulansa doğru. Kulağında yankılandı Damla'nın bugün söyledikleri.

İçten İçe | AnDamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin