Damla'dan
Bu akşam birleşme partisi olduğu için rahattım. Çünkü bundan sonra Anıl'a nasıl davranmam gerektiğine dair hiçbir fikrim yoktu büyüzden bu akşam ona mecbur olmamak güzeldi. Ünlüler takımından yakın arkadaşım olan Merve'yle dertleşmek istiyordum. Yani durumu söylemesemde bir şekilde o bana yardımcı olurdu. Siyah kısa elbisemi giyindikten sonra ayna karşısına geçtim. Kuaför saçlarımı düzleştirip yanımdan ayrılınca bende makyajımı tamamlayıp ayakkabılarımı giyindim. Artık parti için hazırdım.Anıl'dan
Damla'yla hâlâ konuşamamamış olmanın sıkıntısı içimde olsa da bir yandan rahattım. Çünkü konuşmaya kalksak ne söyleyeceğimi bilmiyordum. Beyaz tişörtümü ve koyu lacivert tonlarındaki kot pantolonumu giydikten sonra berberimiz Ali ağabey geldi. Saçlarımın ve sakallarımın boyunu kısalttı ve tarakla saçıma şekil verdi. Ayakkabılarımı da giydikten sonra partiye hazırdım.
Hepimiz hazır olduktan sonra bizi parti alanına götürecek araca bindik. Biz parti alanına vardıktan bir kaç dakika sonra kızların aracıda geldi. Önce Nagihan indi araçtan, sonra Birsen ve Yağmur ve en son Damla. Saçları esinti dolayısıyla uçuyordu, eliyle eteğinin kalkmasına engel olmaya çalışırken salına salına yanımıza doğru yürüdü. Pespembe dudakları gülümserken gerinmiş ve çok daha güzel bir hal almıştı bir an beni süzüp tekrar bakışlarını arkama çevirdi.
"Değişik olmuş." Hilmi Cem'in kurduğu cümleyi duyunca arkama döndüm. Ne biçim süzüyordu Damla'yı bir an benim Damla'da gördüklerimi gördüğüne erdim. Şu çocuğun Damla'ya böyle bakmaması için ne yapılması gerekiyorsa yapmaya hazırdım. Tekrar Damla'ya döndüm bir insan nasıl bu kadar güzel olabilirdi? Parıldıyordu. Siyah ne kadar da yakışıyordu üzerine.Yaklaştı ve durdu.
"Aşırı iyi şıksın."
Kurduğum bu cümlenin nutkumun tutulduğunu eleverdiğini fark edince;
"Yani güzel olmuşsun demek istedim ben." dedim.
Damla sadece kibarlıktan yaptığını bariz bir şekilde anladığım o cümleyi kurdu;
"Teşekkürler sende şıksın."
Hakan'ın "Hadi geçelim içeri artık" demesiyle herkes kendini toparlayarak bir bir içeri geçti. Birbirimize ettiğimiz iltifatlarla geçen 5-10 dakika sonra Ünlüler takımıda alana giriş yaptı. Herkesle selamlaşıp öpüştükten sonra yerlerimizi aldık. Bulunduğum yerden Damla'yı rahatlıkla izleyebiliyordum. Zaten pek birşey konuşulmadığından yapacak başka bir şeyim de yoktu. Ümit abinin seslenmesiyle ona döndüm.
"Anıl sen de yakışıklı çocukmuşsun ha!"
Ufak bir kahkaha atarak.
"Dimi yaa" dedim saçlarımı karıştırarak. Bakışlarımı tekrar Damla'ya çevirdiğimde onunla göz göze gelmeyi beklemiyordum.Damla'dan
Ümit Karan'nın cümlesinden sonra Anıl'ı bu kez alıcı gözle süzdüm. Evet yine çok yakışıklıydı. Temiz ama dağınık saçları ona yeni bir hava takmıştı ve çok hoş görünüyordu. Bunlara rağmen kendime hâkim olmalı ve Anıl'dan uzak durmalıydım. Nitekim sevgilisi vardı ve bu ondan uzak durmamı gerektiren ciddi bir etkendi. Yine de bu gece son olabilirdi. Bu gece, yalnızca bu gece Anıl'ı gördüğümde o kızın sesi yankılanmayacak kulağımda sadece bu gece. Merve'nin dürtmesiyle düşüncelerimden ayrıldım.
"Oldunuz siz oldunuuuz. Toplamak lazım sizi."
Anlamadığımı belli eden bakışlarımı Merve'ye göndererek;
"Ne olmuş ya? Neyi topluyorsun?"
Merve kaşlarıyla Anıl'ı işaret edince endişe içinde konuştum.
"Yapma! Yapma" Merve sırıtmaya başladı.
"Ne gülüyorsun? Gülme, gülme! Ayıp Merve ayıp!"
Kahkahasını durdurup tekrar kaşlarıyla Anıl'ı işaret ederek;
"Bak bak o da seni kesiyor. Ama ben tahmin etmiştim. Sema'ya da söyledim hatta bunların arasında dedim kesin dedim birşeyler var dedim. Çok belliydi zaten o sarılmalar falan hele bir ara bir ele ele bile gördüm ben sizi ya! Oyunda öyle böğrüne çöğrüne des-"
Merve'nin sözünü bölen benim hafif yüksek ve sert sesim oldu.
"Sevgilisi var!"
Merve hayret içinde gözlerini büyütürken ağzı 'o' şeklini almıştı. Bende biraz yükselttiğim sesimin duyulup duyulmadığını anlamak için etrafa bakındım herkes hararetli bir sohbet içindeydi duyduklarını düşünmüyordum. Yalnızca Anıl o yine kimseyle sohbet etmiyordu ama bu kez oturduğumuzdan beri yaptığı gibi bana da bakmıyordu. Başı önde parmaklarıyla oynuyordu. Bu durumu önemsememeye çalışarak Merve'ye döndüm.
"Sen susayım diye söylemiyorsun değil mi bunu?"
Başımı olumsuz anlamda salladım. Böyle olmasını dilerdim ama ne yazık ki değil
"Hayır. Gerçek bu."
Merve bir anne şefkatiyle yanağımı okşadı.
"Bana bunu, ona aşık olduktan sonra öğrendiğini söyleme sakın!"
Bu cevap vermek istemediğim bir soruydu. Yalnızca başımı öne eğdim.
"Ee ne yaptın öğrenince kırdın mı kafasını?"
"Saçmalama Merve! Tamam bunu yapmak içimden geçmedi değil ama hangi vasıfla yapicam ki bunu?"
Merve haklı olduğumu düşündüğünü başıyla onaylayarak belirtti. Başını kaşıdı bir şey düşünüyor gibiydi.
"Ama yani Anıl sana çok yakın davranıyor. Öyle dost gibi değil yani inan o bakışlar dostça olamaz. Hele dün nasıl kıskandı seni Adem'den."
Merve'nin bu söyledikleri beni biraz gülümsetsede mantıklı düşününce böyle birşey olamayacağına inandım.
"O beni kıskanmadı. Hilmi bana biraz ters yapınca sinirlendi ama Hilmi arkadaşı olduğu için tepki gösteremedi. Adem'de öyle söyleyince iyice alevlendi işte."