Gece boyu düşünmekten uyuyamayan Anıl. Güneşin doğumuyla beraber sıkıntıyla çıktı barakadan. Yavaş yavaş, düşüne düşüne sahile ilerledi ve bir kayalığın yanına oturup sırtını yasladı. Aklında onlarca soru vardı ve hepside cevapsızdı. Damla'ya sorsaydı bu soruları cevap bulabilir miydi bilmiyordu ama kuvvetle muhtemel bu sorular onu sıkıştırırdı.
*****
Gözünü açtığında saatin erken olduğunu düşündü Damla. Kolundaki tokayı çıkarıp saçını bağladı. Barakaya biraz bakındıktan sonra dün Anıl'la konuşmaları geldi aklına. Sahilde konuştuklarını hatırlıyordu ama sonrası... Uyuyakalmışlardı.
"Allah kahretsin!"
Tam buraya nasıl geldiğini düşünüyordu ki karşıda sahildeki kayalığa yaslanan kişiye baktı. Kırmızı şortluydu.
"Anıl." diye fısıldayıp üzerindeki battaniyeyi çekip koşar adım barakadan çıktı ve Anıl'ın yanına doğru hızla ilerledi. Nihayet vardığında daha yanına oturmadan sordu heyecanla;"Anlat hemen ben nasıl geldim ba-"
Yanına oturunca uyuduğunu gördü. Başını kayaya dayamış uyuyordu. Birbirine karışmış sakallarına baktı. Ellerine hakim olması gerekiyordu çünkü eğer olmazsa o sakalları okşayacaktı ve biliyordu ki Anıl'ın uykusu hafifti. Dudaklarını dişlerken Anıl'ı omzundan dürttü.
"Anıl uyanman lazım!"
Genç adam ağır ağır gözlerini aralayarak uyandı. Damla'nın omzundaki elini fark edince sıçradı.
"Ne oluyor? Ne oluyor, birşeyin mi var?"
Anıl'ın endişeyle sorduğu soruya gülümsedi Damla.
"Yok, yok. Sakin ol! Ben şeyi soruyordum...""Neyi?"
"Dün ben yani biz sahildeydik sonra barakada uyandım."
"Ha o mevzu."
Damla başıyla onaylayınca devam etti Anıl.
"Murat'la Hilmi fark etmişler yokluğumuzu sağolsun uyandırdılar beni. Barakaya taşıdık.""Barakaya taşıdık?"
Şaşırdı Damla. Kim taşımıştı ki onu? Ayrıca o "-dık" eki ne kadar rahatsız edici bir ekti öyle."Yani işte uyandıramadım, taşıdım barakaya seni."
"Aslında o kadar ağır değildir uykum? Anıl düzgün anlat şunu ya kabataslak anlatma!"
"Ne yapayım tüm detaylarını mı söyleyeyim?"
"Evet!"
"Tamam. Muratlar beni uyandırıp gittiler. Bende uyandıramadım seni, uyuyordun öyle. Kucakladım götürdüm barakaya, yatağına koydum. Oldu mu?"
"Bu da çok detaylı olmadı ama.."
"Yahu.."
Anıl "pes" der gibi açtı kollarını, sonra dayanamayıp devam etti."Üzerini örttüm Damla. Tatlı bir mırıltı çıkarıyordun."
"Horultu denir ona. Rahatsız edici değil mi?"
"Yoo nereden çıkardın onu? Bence çok güzel. Böyle bütün gece uykumdan feragat edip sadece o mırıltıyı dinleyebilirim."
Anıl'ın gülümseyerek kurduğu cümleye Damla gözlerini büyüttü. Anıl bunu fark edince yüzündeki sırıtış silindi."Ya-yani dinlemedim canım. Dinlemem ya niye dinli- dinlerimde yani ne gerek va- ya Damla ne bakıyorsun öyle uçurdun kafamı. Dinlemedim. Dinlemem. Yani dinlerim ama yani şey-"
"Tamam Anıl tamam. Anladım. Sende bir gerginsin bugün uykusuz musun?"
"Hıhı uyandıktan sonra uyuyamadım tabi."