12: HASTANE

423 7 2
                                    


"Hastane koridorunda sevdiğiniz birini beklemeye başladığınız anda önemini kaybediyor dünya ve orada başlıyor bütün pişmanlıklar."

.

.

.

Nefes nefese danışmaya koştu Murat.
"Hi..." Peş peşe nefes alıp veriyor konuşamıyordu. Hemşire tanımıştı. Başını salladı.
"Hilmi Cem Bey'i acil müdahaleye aldılar Murat Bey. Şurada bekleyebilirsiniz."
Adımlarını hızlandırıp hemşirenin gösterdiği yere yürüdü. Bir an ne yapacağını bilemedi. Ne oturabildi ne de yürüyebildi. Koridorun ortasında çakılı kalmıştı.
2013 yılında Survivor vasıtasıyla tanışmış ve aralarında inanılmaz bir bağ kurmuşlardı. Sonrasında pek fazla görüşememişlerdi. Ama yine Survivor sayesinde bu sene yeniden biraraya gelmişlerdi bu sefer yalnız değillerdi üstelik, Anıl ve Damla da vardı. Ve şuan burada böylece onu bekliyor olmak... Farklıydı. Çok farklı ve kaygı verici. Çok garip atıyordu kalbi. Hilmi onun için çok kıymetliydi, korkuyordu.

******

Anıl koşarak girdi hastaneye. Ne yapacağını bilemeyerek bir sağa bir sola koştu önce. Sonra cebinde titreyen telefonuna attı elini. Daha iki gün önce Kıbrıs'ta kaydettiği numara... Damla'ydı. Ona ne diyeceğini de bilmiyordu. Belki de dememeliydi. Fazla beklettiğini düşünüp telefonu açtı ve kulağına götürdü.
"Hayatım! Ne yaptın dizebildin mi valizini? Ayh! Bebeğin çok yoruldu veee seni çok özledi. Hem de çok çok çok!"
Kızın bıcır bıcır konuşmaları ve o inanılmaz sesi Anıl'ın içinde bir takım kıpırtılara sebep olmuştu. Ama konuşamıyordu. Ne demeli bilmiyordu.
"Anıl?" dedi Damla uzandığı yatağından doğrulurken.
"Hayatım orada mısın?" Boğazını temizledi Anıl.
"Buradayım buradayım." Anıl'ın sesini duyunca içi rahatladı Damla'nın. Derin bir oh çekti.
"Kötü birşey olmadı yani?"
"Yok." dedi Anıl. "Senin sesini duyunca konuşmayı unuttum herhalde." Göz devirdi Damla.
"Saçmalama Allah aşkına." Arkadan gelen sesle şaşırdı Damla.
"Hemen şurada kan verebilirsiniz." Anıl yanındaki hemşirenin seslendiği kişiye bakmak üzere döndüğünde Murat'ı gördü.
"Anıl.. sen neredesin aşkım. Bak hastanedesin değil mi? Anıl n'oldu? Korkutma beni." Hızla yatağından sıçradı. Rahat edemiyordu.
"Yok. Kötü birşey yok. Ben... s-sadece kan vermeye geldim. Evet, kan vermeye geldim." Damla odasından çıkıp evi turlamaya başlamıştı bile.
"Neden?"
"Şey.. sosyal medyada gördüm bir çocuk için eee ihtiyaç varmış, ondan." İçindeki huzursuzluğu atamıyordu Damla. Öyle bir his hücum etmişti ki göğüs kafesine kalbini sıkıştırıyordu.
"Bak doğruyu söyle. Zaten çıkıp gelemem oraya, içim rahat etsin bari." Damla'nın arzulu sesine karşı derin bir nefes aldı Anıl. Bir yandan gözleriyle Murat'ı takip ediyor bir yandan Damla'yı ikna etmeye çalışıyordu. Sesini yumuşattı.
"Rahat ol hayatım. Benim şimdi kapatmam gerek, sonra konuşuruz olur mu?"
"Peki." Telefonu kapatınca annesinin sesini duydu Damla. Serpil Hanım telaşla bakıyordu Damla'nın yüzüne.
"Hayırdır kızım? Kimle konuşuyorsun sen? Ne bu halin?" Bir an duraksadı Damla. Evde yalnız olmadığının farkına varmalıydı.
"Eee şey..." geveliyordu. Ne diyeceğine, ne uyduracağına dair hiçbir fikri yoktu. O esnada telefonun çalması adeta hayatının şansıydı. Serpil Hanım hâlâ kızına bakıyor ve onun hareketlerine anlam vermeye çalışıyordu. Kızının bir eli kalbindeydi ve göğsü hızla inip çıkıyordu. Ne diye bu kadar endişeli gözüküyordu? Anlayamamıştı.
Damla telefonu aniden açmıştı, kimin aradığını bile bakmadan.
"Alo?"
"Hah çok şükür. Kızım ben Yasemin Teyzen, Anıl'ın annesi." Gözlerini kocaman açıp telefonu kulağından uzaklaştırıp ekrana baktı. Bir numara vardı. Telefonu tekrar kulağına yerleştirdi.
"Efendim Yasemin Teyzeciğim? Buyrun."
"Ah kızım benim bu deli oğlan az önce bir telefonla fırlayıp çıktı evden. Hiçbir şey de söylemedi. E aradım meşgule attı. Murat'ı aradım o da meşgule aldı. Ben de son çare sana sorayım dedim. Belki haberin vardır diye. Var mı?" Şimdi iyiden iyiye korkmuştu Damla. Niye apar topar çıkmıştı evden? Demek kendisine yalan söylemişti. Peki Murat niye açmamıştır telefonunu? Yoksa onlara birşey mi olmuştu? Bir de Yasemin Hanım vardı. Ona ne diyecekti şimdi? Göğsünde duran elini başına götürüp yanındaki koltuğa oturdu. Annesi hâlâ onu izliyordu.
"Ee Yasemin Hanım, Anıl iyi. Rahat olun yani. Ben az önce görüştüm onunla Murat'la birlikteymişler." Aklına gelen ilk yalanı uydurmuştu işte. Daha iyisini de yapamazdı.
"Madem Murat'la buluşacakmış niye öyle telaş yaptı ki bu çocuk?"
"Şeyden dolayı eee öyle yapmıştır. Murat şaka yapmış ona herhalde öyle birşey anlatıyorlardı ıııı öyle yani..."
"Eh iyi öyleyse. Seni de rahatsız ettim kusura bakma kızım. Hoşçakal."
"Estağfurullah, görüşmek üzere." Telefonu kapatmıştı ama şimdi kafasında bir sürü soru işareti ve bir de cevap bekleyen annesi vardı.
"Kızım.." dedi Serpil Hanım, Damla'nın yanına oturup saçını okşadı.
"Ne oluyor? Anlat hadi bana." İçi yumuşadı Damla'nın. Sanki o an hangi yarasını gösterse saracaktı annesi, öyle hissetti.
"Bilmiyorum anne, bilmiyorum."
"Nasıl bilmiyorsun kızım? Kiminle konuştun sen?"
"Anıl'la" dedi bir çırpıda. Sonra korktu ya annesi nedenini sorar diye.
"Eee?"
"Eesi.. bir garip konuştu. Hastanedeydi hemşire sesi duydum. Sonra birşeyler uydurup kapadı. Sonra da.."
Sustu. Şimdi sıra ikinci telefonu anlatmaktaydı ve bu da korkutucuydu.
"Anıl'ın annesi aradı, Yasemin Teyze. Anıl'ı merak etmiş ulaşamayınca.."
"E sana niye soruyor ki? Sen nereden bilecekmişsin?"
"Ne bileyim anne. Murat'ı falan da aramış ama açmamış. O da bana sormak istemiş belki haberim vardır diye. Çok telaşlı çıkmış evden kadın da endişelenmiş." Arkasına yaslandı Damla. Sonunda anlatabilmişti kabataslak.
"Allah Allah! Ama birşeyleri yoktur canım. Koskoca gençler hem sesini de duymuşsun daha ne olsun?" Sonra kızının az önceki gergin anlarını anımsadı. O telaşını, yerinde duramayışını, titreyen sesini... Sanki çocuğu kaybolmuş bir anne gibi etrafta dolandığı anları düşündü.
"Kızım" dedi sorar gibi bir tonla. Bakışlarını yerden Damla'ya çevirdi.
"Bu Anıl'ın.. kız arkadaşı var mıydı?" Bir ürperme hissetti Damla. İlk defa bir yaz günü bu kadar üşüdüğünü hissediyordu. Tüyleri diken diken olmuştu. Bakışlarını kaçırdı annesinden. Yanaklarına kan hücum etti.
"E-evet var."
"Öyle mi? E belki de onun yanındadır. Kız çağırdıysa eğer heyecanla çıkmıştır annesi de yanlış anlamıştır. Seni de geçiştirmiştir belki ondan?"
"Yok anne. Hemşire sesi duydum diyorum sana. Eminim hastanedeydi." Sonra koltuktan kalktı.
"Ben en iyisi Hilmi Cem'i arayayım. O bulur bu deli çocukları ancak." Odasına geçti. Yatağa oturmasıyla birlikte kucağına zıplayan kedisinin sevdi.
"Güzelim! Napıcaz biz bu babayı? Yine ne gelecek başımıza acaba..." mırlayan kediyi yatağa bırakıp pencere kenarına oturdu. Hilmi Cem'i aradı.

İçten İçe | AnDamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin