Bölüm 14

1.8K 124 78
                                    

Yorumlarınızı bekliyorum. İyi okumalarr

•Hermione

O çok sevdiğim, her yerinde bir anımın bulunduğu, her anlamda birçok şey öğrendiğim güzel Hogwarts'ın duvarları şimdi üzerime üzerime geliyordu. Ne düşüneceğimi şaşırmıştım. Aptal bir karmaşanın içinden çıkmaya çalıştıkça daha da dibe çöküyor, başka sorunların ve o sorunlarla gelen tonlarca düşünce beynime acımasızca nüfuz ediyordu. Bu karmaşanın en büyük nedeni Draco'ydu. Gözleri 'bana sarıl, her şey unutalım' derken ağzından çıkanlar tam tersini söylüyordu. Ona sonunu düşünmeden, her şeyi bir kenara bırakıp güvenmiştim, o olduğunda işler yoluna girer diye düşünmüştüm. Şimdi ise kafayı yemek üzereydim. Bir yandan aklımın bir köşesinde bana gülümseyen Ron vardı. Son zamanlarda aramıza giren mesafe o zamanlar umrumda olmasa da şimdi üzerimdeki suçluluk duygusu tüm benliğimi yiyip bitiriyordu.

Draco'yu astronomi kulesinde bırakıp gittikten sonra savsak adımlarla çok insanın olmadığı bir koridorda bulmuştum kendimi. Ellerimi saçlarıma daldırmış çekiştiriyordum. Tamamen kontrolüm dışında yaptığım şeyler bitmiyordu. O kadar çok duygu yüklüydüm ki birkaç saniye boş boş gülüyor, sonrasında tüm yanağım boyunca yol çizen damlalar usulca birbirini takip ediyordu. Göğüs kafesimdeki o şey beni rahat bırakmamaya yeminliymiş gibi orada bir baskı oluşturuyor nefes almamı mümkünmüş gibi daha da zorlaştırıyordu.

Ron neredeydi?

Onu ilk gördüğümde burnunda ne olduğunu bilmediğim bir leke ile aptal gibi büyü yapmaya çalışarak benim bilmişliğimle boy ölçüşmeye çalışan çocuk bir zamanlar benim en yakın arkadaşımdı. Her ne kadar sayamayacağım kadar kavga etsek de şimdi ne kadar güzel zamanlarımız olduğunu anlamıştım. Bunu anlamak için çok geç kalmış olmak bir şey yapamadan durmak kadar kötü hissettiriyordu bana.

Başımdaki iflah olmaz ağrı tüm vücuduma yayılmıştı sanki. Hareket etmek bir lüksmüş gibiydi. Üzerinde oturduğum soğuk zemin git gide üşütüyordu fakat burada donup ölsem bir şey olmazdı. Arkadaşını saçma bir nedenden dolayı yalnız bırakan aptalın önde gideniydim çünkü. Sevdiğim adam bile beni istemiyor, bu yıla kadar beraber olduğum arkadaşlarım benden nefret ediyorlardı.

Harry. Harry'e gitmeliydim. Onun yanında olursam belki bir süredir iğrendiğim iç sesimi susturabilirdim. Bedenimdeki tüm gücü bacaklarımda toplayıp ayağa kalktığımda adımlarım hala düzgün olmasa da bir şekilde yürüyebiliyordum. Adımlarım zorlukla büyük salonu bulduğunda vakit kaybetmeden içeri girdim.

"Sen! Hala ne yüzle buraya gelirsin? Bir de ağladın mı? Onun için ağladın mı bir de? Buna hakkın yok! Onun için gözyaşı dökebilecek son insan bile olamazsın!"

Bu cümleler artık neredeyse tanıyamadığım Harry'nin dudaklarından döküldüğünde haklı olması kalbimdeki ağırlığı biraz daha artırmıştı. Sinirle üzerime yürüyen bedenini durdurmak gibi bir niyetim yoktu. Öylece karşısında dikilirken havaya kaldırdığı yumruğu için kendimi hazırlamıştım. Gözlerimi kapatmışken etin ete çarpma sesi kulaklarıma ulaşmışken yüzümde hissetmeyi beklediğim baskıyı hissetmeyince gözlerimi açtım.

Birbirine girmiş sarı saçları, her zamankinin aksine kırışmış kıyafetleri ve kızarmış gözleriyle benden bir farkı olmayan Draco'ya baktım. Bana bakmıyor, orada değilmişim gibi davranıyordu. Önemsemedim.

"Bir daha böyle bir şeye kalkışırsan arkadaşının yanına gitmen çok sürmez! Anladın mı beni? Burada olan ve olmayan her bir kimse ona elini dahi sürerse kendini ölü bilsin!"

Bir an parmağıyla beni göstermesi dışında varlığımı yok sayarak esip gürlemiş ve gitmişti. Hızlı adımlarları birbirini izlerken arkasından bakıyordum. Beni böyle mi koruyacaktı? Beni görmezden gelerek mi koruyacaktı? Hayır hayır bunu istemiyordum. Onun korumasını istemiyordum. Sadece bana sarılıp kokusunu ciğerlerime doldurmama izin vermesi yeterdi. O olmadığında yaşamamın bir anlamı yoktu.

Hermione Zabini • DramioneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin