Bölüm 16

1.7K 132 94
                                    


Bölümün sonundaki soruya cevap vermeyi, oy ve yorum atmayı unutmayın
İyi okumalarr

Beynimdeki tüm işlevler yok olmuş gibiydi. Etrafla olan bağlantım tamamen kesilmiş, önümdeki görüntüye takılı kalmıştım. Gözleri kapalı, saçları dağılmıştı. Normalde saçlarının düzenli olmasına önem verirdi. Gözleri her zaman bana baktığında sert ifadesinden kurtulurdu. Şimdi ise saçları düzensiz, gözleri ise kapalıydı. Onunla yaptığım son konuşma aklıma gelmişti birden. O konuşma son konuşmamız olabilirdi; bir daha sesini duyamayabilirdim. Elimi korkakça yüzüne dokundurduğumda soğukluğu ürpertmişti. İki elimi de yüzüne yerleştirip biraz olsun ısınmasını sağlamaya çalışıyordum. O hiçbir zaman böyle soğuk olmazdı. Ne yapacağımı bilmiyordum. Gözyaşlarım benden izinsiz bir şekilde akıyordu. Arkada bir şeyler oluyordu fakat kafamı kaldıracak gücü kendimde bulamıyordum. Aptal gibi önüme geçmişti. Uyandığında onu bu yaptığına pişman edecektim. Öyle bir şey yapmasını kimse istememişti. Şimdi ise sıkışan kalbim ölmesi gerekenin ben olduğumu söylüyordu.

"Hermione!"

Adımı duyuyordum. Birileri bana sesleniyordu. Bir erkek sesi olduğunu anlamak zor değildi fakat ona cevap verebileceğini sanmıyordum. Ellerim Draco'nun bedenini öyle sıkıca tutuyor, gözlerim ona öyle bakıyordu ki başka kimseyi görmek istemiyordum. Onun tamamen gidecek olması şimdiye kadar hissettiğim hiçbir duyguya benzemiyordu ve ölecek gibiydim.

"Onu hemen hastane kanadına götürmeliyiz!"

Ellerimi onun üzerinden çekmeye çalışan ellerin sahibini görmek için kafamı kaldırdığımda ikiz kardeşimle göz göze geldim. "Onu hemen Madam Pomfrey'e yetiştirirsek kurtulabilir. Burada zaman kaybedemeyiz Hermione."

Söylediklerini anladıktan sonra başımı aşağı yukarı salladım. Draco hayatta kalmalıydı. Benim için bunu yapmalıydı. Benim yüzümden ölürse kaldıramazdım. Blaise onu kucağına alıp son sürat koşmaya başladığında kendimi biraz olsun toparlayıp zorla ayağa kalktım. Arkalarından sendeleyerek yürürken etrafımıza toplanan herkesin gözleri üzerime dikilmişti. Yanımda duran her kimse koluma girmiş yürümeme yardımcı olmaya başlamıştı. Kim olduğu şu anlık umrumda değildi. Beni Draco'ya götürdüğü sürece bir önemi yoktu.

Hastane kanadının önü kalabalıktı. Herkes etrafta birbiriyle konuşuyor, kapalı kapı herkesi merakta bırakıyordu.

Hepsini öldürmek istiyordum.

İçimdeki büyüyü kontrol etmekte zorlanıyordum. Bir anda hissettiğim karmaşık duygular başımı ağrıtıyordu. Koluma giren her kimse ondan kurtulup asamı çekip kilitli kapıyı patlattım. Kimsenin girmesine izin vermeden kapıyı onardım.

Blaise bana doğru hızlı adımlarla gelirken Madam Pomfrey'nin olduğu yere doğru yürüyordum. Kolumu tutan Blaise ile duraksadım. "Ona bakmamalısın." bakışlarından durumunu anlayabiliyordum. En yakın arkadaşı benim yüzümden bu haldeydi, o ise benim yanımdaydı. "Bunu neden yapıyorsun?"

"Neden bahsediyorsun Hermione?"

"Draco'yu bu hale getirmeme rağmen neden hala benimle konuşuyorsun?"

"Sen benim kardeşimsin Hermione. Onun için yapabileceğim tek şey beklemek. Şu an yanında olunması gereken kişi sensin. Senin ihtiyacın olduğu kadar benim de desteğe ihtiyacım var."

Son söylediğinin ardından vakit kaybetmeden kollarımı ona doladım. Onunla benden daha uzun süre vakit geçirmişti. Onunla paylaştığı anlar benimkinden daha fazlaydı. Her ne kadar acısını anlayamayacak olsam da ona sarılarak hem kendimi hem de onun iyi hissetmesini sağlayabilirdim sanırım.

Hermione Zabini • DramioneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin