Kadın topuklu ayakkabılarıyla büyük bir hışımla çıktı. Biraz önceki o topuklar üzerinde sallanarak duran yürüyüşten eser yoktu. Öfkesi topuklu ayakkabıyla yürüme sanatına yardımcı olmuştu.
Yağmur yağıyordu. Lanet yağmur! Yağmur damlaları ve gözyaşları birbirine karıştı. Sol elinin tersiyle gözünü parçalarcasına akan rimelinin siyahını sildi. Kozmetik sektörü ne kadar ilerlese de akmayan rimele çare bulamamıştı. Akmaz diye aldığı her rimel böyle anlarda yüzüne gözüne bulşamıştı.
Ağlamanın güçsüzlük belirtisi olduğuna inanırdı hep. O yüzden güçlü durmaya çalışırdı. Sahi şu an içindeki güçlü kadına ne olmuştu? Az önce kendiyle girdiği savaşı kaybetmiş ve o güçlü kadın intihar etmişti. Ağlamasını durdurmasına gerek yoktu artık..
Hava kararmış,ay ışığı ve sokak lambalarının loş aydınlığı kaplamıştı her yeri. Şemsiye altında yürüyen bir kaç silüetten başka hiçbir şey yoktu. Zaten aklı olan bu yağmurda evinden dışarıya adımını atmazdı. Akıl kârı değildi bu yağmurda dışarıda olmak.
Sokakların ıssızlığı dahada cesaretlendirmişti onu. Ne bozulan saçı, ne akan rimelin suratını simsiyah yapması umrunda değildi. Şu anda sadece yürümek istiyordu. Sonununda nereye varacağını düşünmeden yürümek!
Adımlarını farkında olmadan hızlandırmıştı. Bir el kavradı kolunu,sıkıca tutuyordu. Kendine doğru çekti elin sahibi. Kadın karşısında O'nu görünce şaşırmadı nedense. Adam kadının ağlamaktan makyajı birbirine karışmış yüzüne bakıyordu. Hem de bugüne kadar hiç olmadığı kadar sevecen bir bakıştı bu. "Özür dilerim." dedi adam. "Çok özür dilerim. Biliyorum ben eşeğin önde gideniyim." Adamın sevecen bakışı karşısında dayanamadı,gülümsedi. Kadının gülümsemesinden cesaret alan adam aradaki buzu eritmek için bir adım daha attı. "Ağladığında çirkin olduğunu söyler dururdun,oysa şimdiye kadar gördüğüm en güzel,en masum halin bu."
Yüzünü yüzüne yaklaştırdı kadının. Önce akan gözyaşlarının olduğu yerden,sonra yanağından öptü. İkisi de sırılsıklam olmuştu ama şu an en son düşündükleri şey bu olabilirdi. Sarıldılar ve yürümeye başladılar. Kadın iyice sokuldu adama. Sadece ona sarılmanın verdiği huzuru yeniden hissetmek istedi. Evet evet şu anda ihtiyacı olan şey o huzurdu...
Kadının kulağına eğildi adam: "Buradayım ve hiçbir yere gitmeye niyetim yok. Ta ki sen kovana kadar. Seni seviyorum. Dünyada hiçbir adamın hiçbir kadını sevmediği kadar hem de."
Sustu kadın. Anlam veremiyordu bazen. On dakika önce sözleriyle ruhunu parçalayan adamla, şimdi ona huzur veren adam aynı adam nasıl oluyordu. Şu an bunun üzerinde düşünmek istemedi. Daha sonraya erteleyebilirdi. Döndü gülümsedi adama kadın. Kadının gülümsemesinden cesaret alan adam kadının dudağına bir öpücük kondurdu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçük Bey'in
Poetry"Küçük bir Beyefendi, düşüncelerini yazarken belki sizde orada olursunuz." Okunacak o kadar sayfa varken hepsini bir güne sığdırma. Sonbahar kapıdayken sıkıldıkça oku.