Sürekli birini beklemek o kadar yorucu ki. Hele ki o beklenilen gelmeyecek biriyse.
Aylardır hatta ciddi anlamda düşünecek olursak yıllardır hayatıma doğru dürüst kimsenin girdiği yok. düşündüğümde yüzümde kocaman bir gülümsemeye neden olan,ona sarıldığımda her şeyi unuttuğum.
Tüm ihtiyacım olan şey aslında her şeyden öte birinin dizlerine kafamı yaslamak.
Tercihen o sırada bu şarkının çalması.
Herkesin "Ne çok uzamışlar!" dediği saçlarımla oynar o sırada.
Benim uykum gelir,uyurum belki. Ama o saçlarımla oynamayı bırakmaz. Bahsettiğim aslında bir hayalden öte artık,çoğu zaman rüyalarıma giren bir sahne.
Karanlık bir odada (kendi odam olduğunu biliyorum,rüya işte) uzun saçları olan birinin dizlerinde uzanıyorum. Sessizlik içerisindeyiz. O saçlarımla oynuyor. Sadece bu sahneyi görüyorum. Bir yerde okumuştum,olmasını istediğimiz ama olmayan şeyleri rüyalarımızda yaşarmışız,bilinçaltının kendini rahatlatma biçimiymiş.
Kaç gündür buna benzer bir rüya gördüğümü bilmiyorum. Önceleri de insanlar sürekli aynı rüyayı gördüklerini söylediklerinde inanmazdım,ta ki bu rüyayı sürekli görene dek. Ne kadar görsem de bir şey değişmediğinden olsa gerek sürekli sürekli aynı şeyi görüyorum/yaşıyorum. Normalde psikolojik olarak rahatlamam gerekirken daha da kötü hissediyorum.
Dizlerine yatsam bana sevdiğin kitabı okur muydun?
Ya da hepsini geçtim biriyle yalnızlığı paylaşmak nasıl bir duygu biliyor musun?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçük Bey'in
Poesía"Küçük bir Beyefendi, düşüncelerini yazarken belki sizde orada olursunuz." Okunacak o kadar sayfa varken hepsini bir güne sığdırma. Sonbahar kapıdayken sıkıldıkça oku.