BÖLÜM 16 - Gizli İşler-

399 22 17
                                    

Ben geldimmmmmm

Evet biliyorum yine geç geldi ama cidden vaktim yok ya. Oturamıyorum yerimde. Neyse fazla uzatmıyım da okuyun.

İyi okumalarrr:))))

Yeni müze odası küçüktü. Gregor yerüstünden düşmüş tonlarca eşyanın arasında işine yarayacak şeyler arıyordu. Şuana kadar şansı yaver gitmemişti. Eşyaları iyice deşeledi. Bir bant buldu, gülümsedi. Yerüstünde herkese sıradan bir şey olan bant, yeraltı şartlarında hayat kurtarıcıydı. Genellikle hep öyle olurdu. Sıradan olan şeyler her zaman hayat kurtarırdı. Birkaç tane daha bulabilmek için arandı ancak sadece bir tane vardı. İdareli olması gerekiyordu. Gregor derin bir nefes aldı. Keşke bir tane daha bulabilmiş olsaydı. Bandı, yanında getirmiş olduğu sırt çantasına sıkıştırdı. Yanına aldığı pilleri ona yeterdi ama bununla yetinmemiş ve müzeyi aradığında tek tük bulduğu pilleri ve fenerleri de almıştı. Bareti de vardı. Ne kadar dayanırdı bilmiyordu ama tecrübelerinden yola çıkacak olursa uzun yanardı. Açıkçası ışık olayı onun için önemli değildi ama tedbirli olmanın sakıncası yoktu. Tek sorun silahtı. Yanında getirdiği hançerleri neredeydi bilmiyordu. En son tenebrislerle savaşırken kullanmıştı. Eh otomatikman bayılınca da onlara sahip çıkamamıştı ve şimdi kayıplardı. Bu sıkıntı yaratırdı. Luxa'ya çektiği kılıç zindanlarda bırakılmıştı ve kılıcın orada kalmayacağından emindi. Üstüne üstlük şimdi depoların yanına kesinlikle adam yerleştirilmiş olmalıydı. Luxa önlem alırdı. Bunu biliyordu. Ne yapması gerektiğinden emin değildi. Bir askerden zorla mı almalıydı? Ama fark edilirdi elbet.

İç çekti ve eşyaları karıştırmaya devam etti. Kim bilir belki bir kılıç çıkardı şu yığından. Çoğu gereksiz şeylerdi. Diş fırçası, kalem, küçük bir kitap... Açıkçası yeraltında bu kadar yerüstü eşyası olduğunu bilmiyordu. Tekrar tekrar karıştırdı. Bir pırıltı gördü, hızla çekti elini. O dağınık eşya yığınının arasında parlayan ne olabilirdi? Elini ışığa yaklaşırdı. Fazla parlamıyordu ama tabi ki de karanlık ortamı aydınlatıyordu. Yıldız şeklindeydi. Gregor daha önce bunlardan görmüştü. Yıldız stickerlarını her yere yapıştırabilirdiniz. Tek yapmanız gereken karanlığın çökmesini beklemekti. Sonra ise ışıl ışıl parlamasını izlerdiniz. Yüzlerce parçayla satılırdı ama Gregor daha önce hiç bunlardan sahip olmamıştı. Sadece üç tane vardı. Üçünü de çantasına attı. Niye bilmiyordu. Sadece istemişti.

Karıştırmaya devam etti. Özenerek paketlenmiş olduğu belli bir kutu çıktı karşısına. Gregor açıkçası biraz şaşırmıştı. Burada bu süslü kutu içerisinde ne olabilirdi? Dahası neden biri bunu buraya koymuştu? Peki açsa sorun olur muydu? İçinden bir ses açmamasını söylüyordu ama merakına engel olamadı. Kutuyu hızla açarken pek beklemediği bir şey çıktı içinden. Bir fotoğraf makinesi. Makineyi aldı. Eski püskü bir şeydi, rengi atmaya başlamıştı. Gregor nedenini bilmiyordu ama bu makine ona bir yerlerden tanıdık geliyordu. Daha dikkatli bakınca kutudaki tek şeyin makine olmadığını gördü. Birbirlerine bir ip yardımıyla bağlanmış tomar tomar fotoğraflar kutunun en dibine koyulmuştu. Gregor ipi çözdü, fotoğraflar elinde dağıldı. Gregor ilk baştaki fotoğrafı kaldırdı.Küçük turuncu renkli bir yarasa,siyah saçlı bir çocukla beraber devasa bir pastanın yanında abuk sabuk bir poz vermişti.

Thalia...

Bu fotoğrafları o çekmişti. Çok iyi hatırlıyordu. Hazzard'ın doğum günü partisindelerdi. Sır kehanetinde farelere yardım etmek için ateş topraklarına gitmeden ve kızıl yarasanın duman yüzünden zehirlenerek ölmesinden çok önceydi. Eğlenceli bir gündü. Gördüğü her şeyin fotoğrafını çekmişti. Hatta Luxa ile dans bile etmişlerdi. Fotoğrafları karıştırmaya devam etti. Herkes oradaydı. Temp, Bot, Hazzard hepsi...Gregor gülümsemeden edemedi. Kısa bir zaman da olsa o zamanlar gerçekten de eğlenmişti. Ancak kafasını kurcalayan şeyler vardı. Kendisi neredeydi? Fazla fotoğraf çekilmeyi sevmezdi ama birkaç fotoğrafı olduğunu hatırlıyordu.

GREGOR -İNTİKAM KEHANETİ-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin