Ben geldim!
Bu yıl bitmek üzere. Ve benim seneye Üniversite sınavım var!
Cidden o kadar korkuyorum ki! Ama yaparım ya. Yani umarım yaparım. İnşALLAH yaparım.
Neyse fazla uzatmadan, iyi okumalar:)
"Lapblood? "
Gregor gözlerine inanmıyordu. Bu nasıl olurdu? İmkansızdı! Bir zamanlar elinde yıkadığı, kardeşini zehirli küçük kurbağalardan kurtaran, dert arkadaşı, onu şartsız her yerde destekleyen sıçan şimdi mi karşısına çıkmıştı yani? Bu nasıl bir raslantıydı?
"Seni görmek harika bir his Gregor!" diye heyecanla haykırdı sıçan. Hızla yanına geldi. "Gerçekten hiç değişmemişsin." dedi Gregor'u aşağı yukarı süzerken.
Gregor güldü sıçanda hiç değişmemişti. Hala aynı kürk, aynı ses tonu, aynı pençeler, aynı büyük burun... Tek farkı eskisinden yaşlı olmasıydı.
"Ben yokken kendini biraz salmışsın Lapblood. Yoksa o gördüğüm bir göbek mi?" diye sıçana takılarak konuştu Gregor. Sıçan göbeğini tutarak bir kahkaha attı.
"Evet kilo aldım. Sanane? Boş boş, macera yaşamadan durunca biraz salmış olabilirim. Sen kendine bak. Kazık gibi olmuşsun."
Gregor homurdandı.
"Ah! Savaşçı! Bak bunlar Flyfur ve Sixclaw! Savaşçınızı selamlayın sıçanlar!" iki tarafında ve biraz gerisinde duran sıçanlara. Sıçanlar onu saygıyla selamladı.
Sağ tarafta olan diğerinden daha naif ve daha cılız görünüyordu. Burnu büyüktü ve sürekli oynuyordu, gözleri cam gibiydi. Diğeri ise iriydi, küçük bir burnu, kocaman pençeleri vardı.
Gregor düşüncelere gömüldü.
Flyfur ve Sixclaw.... Flyfur ve Sixclaw.... Bu isimleri duyunca neden tuhaf olmuştu? Neden tanıdıktı bu isimler? Bu isimleri nereden hatırlıyordu? Nerede duymuştu? Sonunda beyninde bir ışık çaktı.
"Eniklerine selam vermek, benim için şereftir Lapblood." dedi Gregor gülümseyerek ve o da sıçanlara saygıyla eğildi. Bu isimleri ilk kez o vahşi ormanda, Lapblood ve Mange, ateşin başında konuşurlarken duymuştu.
"Sence yaşıyorlar mıdır?" diye sormuştu Lapblood. Mange eşini sakinleştirmiş ve dört eniklerinden ikisinin hayatta kaldığını söylemişti ama bunu derken kendisininde en ufak bir fikri yoktu. Gregor da bu sorunun cevabını son kehanette mağarada Lapblood ve diğer sıçanlar tatafından uyandırılmadan tam olarak öğrenememişti.
"O şeref bana aittir yerüstlü. Onları hatırlayacağını biliyordum." dedi Lapblood. Gregor kafasını salladı. Elbette hatırlardı! Yeraltı hakkında hele de bu eski dostu olan bir yeraltlıysa, hiçbir şeyi unutamazdı!
"Onlara ailemize yaptığın iyilikleri anlattım. İkisi de senin yolunda ölmeye hazır." diye devam etti büyük sıçan, göğüsü gururla kabardı.
Gregor mahçupca gülümsedi. Sıçanın bu sözleri içini mutlulukla dolduruyordu. Kendisine iyi davranan eski bir arkadaş daha bulmuştu.
"Ehem."
Bir öksürük ikisinin de dikkatini dağıttı.
"Bölüyorum ama artık Ripred'ın mağarasına gitsek diyorum. Tenebrisler kurbağaların yokluğunu fark etmeden harekete geçmek zorundayız." dedi Penelope ikisinin arasına girerek. Soğuk bakışlarını Lapblood'a dikti.
Gregor sıçana baktı ve göz devirdi. Aslında sıçan haklıydı, Gregor bunu biliyordu ama Lapblood ile olan konuşmasının kesilmesinden hoşlanmamıştı. Yine de kafasını salladı ve sıçana bir şey demedi. Lapblood ise Penelope'ye bir bakış attı ve kraliçeye rapor vermek için oradan uzaklaştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GREGOR -İNTİKAM KEHANETİ-
FanfictionGregor'un yeraltına inmesinin üzerinden tamı tamına 6 yıl geçmişti. 6 yıl boyunca ne hiçbir yeraltlıdan haber gelmiş, ne de Gregor yeraltına inmeye cesaret edebilmişti. Ta ki sıcak bir yaz gününe kadar... Wattpad Türkiye de yeraltı günlükleri seris...