52. BÖLÜM:'YANGIN'

1K 125 791
                                    


Oldukça uzun olan bu bölüm sevgili Arzu Tutsağ'a ithafen. İyi ki doğdun iyi ki varsın, canımsın.🌹

Daha yazmayacaktım ama sırf onun için bir bölüm daha yazdım. Artık çokta yazmak gibi bir isteğim yok.
Bir nevi final niyetine okuyabilirsiniz. Şu bir iki yorum yapanlar umarım eliniz bu bölümde çalışır bari.


52. BÖLÜM: ' YANGIN'

Zaman yakar mıydı? Peki ya
zaman yanar mıydı?

Zaman, düşüncelerimden sıyrılıp zihnimden sırtüstü yere düşmeye başladığında uçurumun dibindeki çakıltaşlarının altına gömdüğüm takvim yaprakları yanmaya başladı.

Zaman tutuşarak yanarken son nefeslerini koynuma bıraktı.

Önümdeki adamın suretinden yükselen burnumun direğini sızlatan yanık kokusu cayır cayır yanan çocukluğunun kokusuydu. Elinden alınmış, yaşatılmamış çocukluğunun. Göğsümün altında körüklenen ateş et parçamı kor kor yakmaya başladığında kapıyı elimde olmadan ardına kadar açtım.

" Sizin burada ne işiniz var?" ağzımdan çıkan öylesine sarf ettiğim kelimeler amaçsızca sorulan bir soruyu bir araya getirip dilimin ucundan dışarıya bıraktı. Justin burada değildi ama her an gelebilir ve hararetli bir kavganın fitilini ateşe verip hepimizi yakabilirdi.

Kısık gözlerin altındaki kehribar gözler iyice kısıldı ve etrafında oluşan derin çizgiler geçmişin acısını gözlerimin önüne serdi.

" Ben birini yaktım," ses tonu boğumlandı göz kapakları bir anlığına neredeyse yetmiş yılın anısını hapseden kehribarlarının üzerine kapandı. " Çocukluğunu yaktım, adamlığını yaktım." kalbim sıkışır gibi olurken nefes almanın ne demek olduğunu unuttum.
O an o sözlerle sanki kafam bir kavanozun içine konuldu ve ben nefes almayı bıraktım.

" Birinin çocukluğunu yaktığın zaman," kaşları olabildiğince çatıldığında yavaşça yutkundum. Hükmü ezilemezdi bu yaşlı adamın. Bir taraftan kızgınlığım adama saldırmam için beni zorlarken benliğim beni yerime mıhladı sebebi ise ; Hangi sıfatla saldıracaksın demesi olmuştu.
" Cayır cayır tutuşturursun adamlığını." son sözleri
aklımda yankılandı. Kulaklarımda uğuldayan kelimeler içime çektiğim nefesleri gazaba dönüştürdü.

Çocukluğu yanmışken, adamlığı da cayır cayırdı.

" Yaktınız." diye fısıldadım zorlukla. " Yanık kokusu kafamı göğsüne her koyduğumda burnumun direğini sızlatıyor." Jason Bieber, yaktığını itiraf ediyordu." Bilirsiniz adamlığı yanan biri yakar durur yanmayanları," kafasını ağır ağır sallayarak elindeki bastonu oturduğu koltuğa yasladı. Gözlerindeki sarsılmaz ifade beni yerime mıhlamaya yetsede ondan korkmuyordun. Hükmü altında ezilmek gibi bir kaygım yoktu.

" O hep annesini sayıklayıp bekledi," bu gerçek kalbimi sızlatmaya yetmişti. Ben de ölen birini ölmesine rağmen beklemiştim." Gözlerinin önünde can veren bir kadını bekledi, bekliyor. Eğer gidersen," duraksadı. Bu cümlenin devamı neydi bilmiyordum ama gidecektim. Gitmeliydim." Seni de ömrünün sonuna kadar bekler."

O an sanki Justin dibine sığındığım bir dağdı ve o dağ üzerime yıkılmıştı. Benim düşündüğüm tek şeyse avuçlarımdaki anılarımken kaçıp kurtulma hissi beni dürtmemişti bile.

Karşımdaki surette gezdirdim bakışlarımı, sanki kirpiklerimin üzerinde tonlarca ağırlık vardı ve ben onları açamıyordum. Çaresizlik yüzünden akarken torunu için didiniyordu. Jason Bieber çaresizlikte yüzüyordu belki de. Affedilmemenin çaresizliğinde boğuluyordu her ne kadar saklasada. Geçmiş geçmişte kaldı diyen adam geçmiş yüzünden can çekişiyordu. Yaktığı hayatı, aldığı çocukluğun hakkını yıllanan yıllardan alamamanın verdiği yükün altında eziliyordu. Sarsılmaz duruşunun üzerinde bariz bir geçmiş damgası vardı.

LET ME LOVE YOUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin