Merhaba! İyi okumalar...auroraleah 'a ithafen ❤️
Bölüm sınırı: 45 oy & 720 yorum.
64. Bölüm " Gizlenen Gerçekler"
Hiç dile getirmeyip söylemediğimiz gerçekler aslında ne kadar gizliydi ?
Sustuğumuz geçmiş, dudaklarımızı mühürlediğimiz konuların üstü ne kadar kapalıydı? Bilemezdik. Geçmiş aniden beliri verip hatırlamıyormuş gibi yaptıklarınızı yüzümüze vurup, bizi bozguna uğratmayı severdi.
Geçmiş hakkında yalan söylemek bir şeyin üzerini şeffaf bir örtü ile örtmek ve kimsenin görmediğini zannetmekti. Aslında herkes görüyordu, biliyordu ama susuyordu. İroni.
" Bilmiyorum, bakacağız." kulaklarıma dolan tanıdık sesle gözlerimi yavaşça birkaç kez kırptım." Hayır," bir kez daha tek taraflı bir şekilde konuştuğunda gözlerimi usulca araladım. Bakışlarıma takılan ilk şey boydan cam olurken tam karşısında dikilen yarı çıplak bedende gezdirdim gözlerimi. Boynundaki kanat dövmesi her zaman ilgimi çekmişti, hemen aşağısında kürek kemiğinin üzerindeki kızıl derili dövmesinin hikayesini dinlemek istediğim anlar az değildi. " Oğlum tabakhaneye bok mu yetiştiriyor arkandaki araç, inip şu kornayı götüne soksana direksiyonla beraber," söylediği sözlerle yüzümü buruşturdum.
Sigarasının ucunu sehpanın üzerindeki camdan kültablasına yaslamışken, sızan gri duman içeriye hapsolmuştu. Bir eli telefonu kulağına dayarken diğer elini cama yaslamıştı. Üstü bu soğuk havada çıplakken altında ise beli düşük bir kot vardı, bazen onsekizlik bir serseriye dönüyordu," Hadi ulan pezevenk, şirkete uğradıktan sonra ulaş bana, " geriye doğru gerindiğinde tüm kasları belirginleşirken yutkunmak istedim. " Tamam, kapat." telefonu kulağından çekip birkaç saniye kurcaladıktan sonra ön cebine tıktı.
O, uçurumdan düşerken bile kimsenin elini tutmamak için kendi kendini itecek bir adamdı. Kimseye ihtiyaç duymamak için kendini itiyorsun, Justin Bieber.
" Günaydın," bakışlarımı daldığım boşluktan çekip ona çevirdim. Çökmüş göz altları ile beni izliyorken, dün gece hiç uyumadığına emindim. " Henüz çok erken, Gomez." bakışlarım usulca arkasındaki camdan dışarıyı seyretmeye başladı. Gün ağarmamışken hava sisliydi. Gözlerimin önüne serili olan manzara muazzamdı, dağların karla kaplanışı ve ağaçların yeşilinin karın beyazlığıyla olan uyumu bambaşkaydı. Duvarın tamamının camla kaplı olması ormanı şeffaf bir şekilde görmemizi sağlamıştı. Sanki orman ayağımızın altındaydı.
" Günaydın," diye mırıldandım antika saate bakarken. Saat 05.00'ti. Nedense gözlerim uykuyu aramıyordu," Uykum yok, " dağınık saçlarını yan tarafa doğru yatırarak kültablasına yasladığı sigarasını parmakalarının arasına alıp derin bir nefes çektiğinde, belirginleşen elmacık kemiklerini seyrettim. Keskin yüz hatları etkileyiciyken insanı geriye itecek kadar da sertti.
" Sebep ?" boğuk sesi ile fısıldadığında gözlerimi ondan kaçırarak odada gezdirdim. Gece görmediğim bir kapı dikkatimi çekerken muhtemelen banyoya açıldığını düşünüyordum, olduğum yerde hafifiçe kıpırdandığımda üzerinde yattığım yatağın rahatlığının beni dinlendirdiğini farketmiştim. Burası bana iyi gelmiş gibiydi.
![](https://img.wattpad.com/cover/166809162-288-k293844.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LET ME LOVE YOU
FanfictionGeçmiş, hiç geçmemiş olduğunu binlerce kez yüzümüze en ağır tokatlarını indirerek anlattı bu hikayede... Geleceği mi yaşıyorlardı yoksa Geçmiş'in getirdiklerini mi ? @balyenn hesabından yazdığım Let me love you'nun devamıdır.