' DUMAN'

567 56 398
                                        

Arkadaşlar kitap nasıl gidiyor? Bu bölümde yazım yanlışları olabilir kusura bakmayın.

40 vote, 250 yorum. Umarım hayalet okuyucular oy verir. Emeğe saygı açısından neyse iyi okumalar.

Yağmur, siyah bir katran gibi bedenimi yalayıp ayağımın altındaki kaldırım taşlarına dökülürken; Aklımdaki düşüncelerimi denize sokup boğasım vardı. Ancak sonsuz mavi yok edebilirdi beni bitirmeye yemin eden bu zehirli kelimelerin her harfini.

Zaman kavramı Justin'i görmemle sırtüstü yuvarlanıp ruhumdaki boşluktan okyanusun sonsuzluğunda boylu boyunca kayıp, zihnime dadandı. Olduğumuz durumun gerçekliği midemi tekmelerken gözlerimin önünde sanki kıvılcımlar çakıyor beni benden alıp, soğuk zihnimin kıvrımlarına hapsediyordu.

" Oğlum!" Bakışlarım karakolun girişinden yükselen tok sesin sahibine kaydı. Kısık gözler önündeki Justin'in yağmurun altında bize doğru sert ve hızlı adımlarla ilerleyen ıslak bedeninde gezinirken yüzündeki kırışıklıklar arabanın farından gelen ışıkla iyice belli oluyordu.

Polis memurlarını kendi arabasıyla takip edip brooklyn'in en eski sayılan karakoluna gelmiştik. Bense Cameron'un aracıyla gelmiştim çünkü; Onunla gelmeme izin vermemişti. Bizim hemen ardımızdansa dedesi yanında birkaç avukatla gelmiş ve hemen karakola girmişlerdi.

" Birader?" Cameron yaslandığı jeep'in ön konsolundan doğruldu. Justin'in neden burda olduğunu hiçbirimiz bilmiyorduk ve bu bilinmemezlik zihnimi ağrıtırken çiseleyen yağmurun alnıma yapıştırdıpı saç tellerimi elimle geriye atıp bakışlarımı ona diktim. kaşlarını çatmış ellerini üzerindeki siyah kabanın ceplerine koymuştu. Biran nasıl bu kadar rahat olabileceğini düşündüm ama bir cevap alamazken bakışlarımı ayaklarındaki asker tipi botlara diktim. Sert adımları ayağının altındaki yağmur birikintilerini etrafa saçıyorken rüzgarda üzerindeki kabanın uçlarını havalandırıyordu.

" Ryan şerefsizi nerede?" Ruhsuz sesi yağmurlu havada yankılanıp bana geri döndü. Cameron'un tam karşısına dikilip bir ayağını jeep'in ön konsoluna dayarken kolunuda bacağına dayadı.

" İhbar edilen depoya gitti. Silahlar yok bu yüzden eve kadar sikik polisleri yollamışlar ellerinde kanıt olduğu için." Cameron, ellerini üzerindeki deri ceketin ceplerine koyup bakışlarını Justin'in gözlerine dikmişti.

Justin'in gözlerine bakmak bile bambaşka bir cesaret istiyordu.

" Ulan," Uzun kirpikleri bir anlığına buz gibi bakan gözlerinin üzerine kapandı. " Bu silahları getirmek için neleri göze aldığımızı bilmiyor mu? koduğumun puştu." Sesindeki saf öfkeyi kusarken soğuk havadan bir nefes çekip gözlerimi ondan alıp dedesine çevirdim, karakolun önünde yanında ona şemsiye tutan adamla ve az önce gelen avukat olduğunu düşündüğüm adamlarla konuşuyordu. Uzaktan olsa bile sinirden titreyen çenesini görüyordum. Elindeki bastonu yere vururken diğer eliyle tuttuğu dosyayı sallıyordu.

" Orayı polislerin basma ihtimalini düşünmemiş," Cameron, kaşlarını çatıp bir elini cebinden çıkarıp hafif uzun ve yağmurdan dolayı sırılsıklam olan saçlarını geriye doğru itti." Şehirden çok uzakta cehennemin dibinde siktiğimin yeri." Justin, kolunu yasladığı dizinden çekerek arka cebindeki sigara paketini çıkarıp içinden bir sigara aldıktan sonra paketi Cameron'a uzattığında o da içinden bir sigara alıp sigarasını deri ceketinin iç cebinden çıkardığı çakmakla yakıp Justin'in dudaklarının arasındaki sigaranın ucunuda tutuşturduğunda yüzü bir anlığına iyice aydınlandı ve uzun kirpiklerinin gölgesi çukurlaşan yanaklarına düştü. Sigaranın beyaz filtresini dolgun dudaklarının arasına koyarak derin bir nefes çekip, kafasını yukarıya kaldırarak adem elmasını göz önüne sererek dudaklarının ve burundan süzülen dumanı sertçe karanlık havaya üfledi. İkisinin sigarasından yayılan duman midemi bulandırmışken yüzümü buruşturdum.

LET ME LOVE YOUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin