Bölüm btskevsere ithaf edildi. İyi okumalar diliyorum...
Hani bazı anlar vardır. İnsanın eli ayağı titrer, nefes alışverişi düzensizleşir, terlemeye, daralmaya başlar. Tam da o anlardan birini yaşıyorum şu anda. Korkudan mı?
Kesinlikle hayır!
Öfkeden de değil. Sevinçten hiç değil. Şu an heyecandan zangır zangır titriyorum. Çünkü Uzay Bey resmen üstümdeydi.
Tamam. Anlıyorum.... Bunda heyecan yapacak bir şey yok. Ama.... Tuhaf işte. Bende neden bu kadar heyecan yaptığımı anlamadım. Üstüne üstlük yiğit bizi bu şekilde görüp,
"Abla. Ne yapıyoysunuz siz yeyde???" Diye sorunca gerilmeye başlamıştım.
Yaramazlık yaparken annesine yakalanmış suçlu çocuklar gibi hissediyordum.
Ellerimle uzay beyi göğsünden itekleyip, üstümü başımı düzelterek ayağa kalktım.
"Hiç... Bir şey yapmıyorduk. Sadece.. Sadece-"
"Bir şey yapmıyorduk ufaklık. Yani bir şey yok. Olamaz da zaten!" Son kelimeyi bana bakıp, imayla söylemişti.
Sanki sinirlenmiş gibiydi. Ama ne alakası var. Düşerken lütfen beni tut mu dedim? Ayrıca az kalsın beni öpüyordu. Burda benim sinirlenmem gerekmiyor muydu?!
Büyük bir hınçla ayağımı yere vurup, kısık sesle inledim.
"Abla. Ne oldu? Neye siniylendin? Yoksa o adam sana biy şey mi dedi? Üzdü mü seni ablaaa?"
Saçımı elimin tersi ile yüzümden çekip kulağımın arkasına attım. Yüzüme sahte bir gülücük yerleştirdim.
"Yok ablacım öyle birşey. Nerden çıkardın?" Kafasını iki yana sallayıp omuz silkerek elimi tuttu.
"Hadi abla. Top oynayalım. Bahçede top vay." Sahte bir sinirle kaşlarımı çatıp,
"Bak sen.. Yoksa birileri benden habersiz bahçeye mi çıkmış?" Olduğum yerde durup tek ayağımla yerde ritim tuttururken sordum.
Ellerini iki yana sallayıp,
"Yok yok! Ben aşağı bile inmedim. Valla bak. Sadece penceyenin camından göydüm." Korka korka açıklayınca daha fazla kendimi tutamadım ve gülmeye başladım.
"Abla! Sen şimdi bana kızmadın mı?" İki kaşını birden kaldırıp sordu.
"Yok ablacım. Niye kızayım ki ben sana?" Elimi omzuna attım. Oturma odasının önüne gelince aklıma gelen şeyle hızla yiğite döndüm.
"Hiii! Ablacım benim akşam yemeği hazırlamam lâzım ama. Seninle oynayamam ki. Üzgünüm." Dedim onunla aynı boya gelip dudağımı bükerek.
"Ama abla!" Kollarını göğsünde kavuşturdu. Ellerimi kavuşturduğu kollarının üstüne koyup sıvazlayarak,
"Ablacım ama mecburuz. Ben eğer yemek yapmazsam paramı eksik verir Uzay Bey ve sen böyle olmasını istemezsin değil mi?" Diye iki kaşımı birden kaldırıp sordum.
"İstemem." Kafasını iki yana sallarken söylemişti.
"Bende öyle düşünmüştüm. Ama söz veriyorum. Bir dahaki sefere oynarız." Onay beklercesine yüzüne baktım.
"Söz mü?" Kafamı aşağı yukarı sallayıp yanağından öperek,
"Söz" dedim ve ayağa kalktım.
Yiğite televizyonu açıp mutfağa ilerledim. Daha çok işim vardı, çok. Dolaba bir göz gezdirdim.
Ama bir sorun vardı. Ben adını bile söyleyemediğim o yabancı yemekleri yapamıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ULAŞILMAZ
ChickLitGenç bir kız... Küçük bir çocuk... Üvey bir baba... Ölen bir anne... Ve ULAŞILMAZ bir adam... Genç kızın, hayatla tek başına olan mücadelesini konu edinen acıklı bir hikâye. Peki bu kız hep tek başına mı kalacak? Hayatla nasıl mücadele edecek? Soru...