baba, merhamet et.*

2.6K 155 23
                                    

Salona geri döndüğünde koltuğun üzerindeki telefon titriyordu. Kasım telefonu açacak kadar iyi hissetmiyordu kendini. Göz ucuyla baktığında abisinin aradığını gördü. Ne söyleyeceğini artık tahmin ediyordu, bu yüzden açmayı hiç istemiyordu. Telefon ısrarla titremeye devam ederken sehpanın üzerindeki sigara kutusunu alıp içine baktı. Gözleri ağlamaktan sızlarken, pakette kalan son iki sigaradan birini alıp paketi yerine koydu. Bu son birkaç saatte kim bilir Vuslat ne haldeydi ama Kasım bunu unutacak kadar perişan haldeydi.

Sigarayı yavaş yavaş içerken telefon çalmaktan vazgeçmiyordu fakat Kasım, hiç acele etmeden öylece boş duvara bakıyordu. Ara sıra gözlerinden yaşlar süzülüyor, dudakları aralanıyor, gözlerini sımsıkı yumup bu gecenin bitmesini diliyordu. Sigarası bitmeye yakın telefon sustu. Kaç dakikadır çalmıyor fark etmemişti. Bomboş hissediyordu genç adam, kendini bataklıktan kurtarmak istese de artık bu onun elinde değildi.

İçinde kaybolduğu bu zaman diliminde, kendine geldiğinde kapının çaldığını duydu. Şaşkınlıkla etrafına bakınıp, ne olup bittiğini düşündü. Kapıya daha sert vurulduğunda ayaklanıp ilerlemeye başladı. Kasım doğru düzgün yürüyemese de sonunda kapıyı açtı.

Onu korku ve endişeyle karşılayan bir çift göz, tanıdıktı. Kasım'ın bitik, halsiz, harap olmuş haline şahit olan kişi Kardelen'den başkası değildi. O, Kasım'ın her halini ezbere bilirdi. Ama bu hali, ona bile yakın değildi. Genç kız artık daha endişeli, daha korkmuştu.

"Kasım?" soluk soluğa kalmış olması onun ne kadar korktuğunu anlatıyordu. İleri doğru atılıp ona sıkıca sarıldı Kardelen. Tek ihtiyacı olan şeyi yaptı fakat Kasım kollarını kaldırıp ona sarılmayı zar zor yapabilmişti.

"Sana bir şey oldu sandım! Ah, Kasım. Nasıl haber vermezsin, nasıl?"

"Sakin ol güzelim, iyiyim."

Kardelen kendini geri çekip Kasım'ın gözlerine baktı. Gözleri kan çanağıydı Kasım'ın, dili inkâr etse gözleri ele veriyordu onu.

"Vuslat meraktan delirmek üzereydi. Evden çıkamamış, bana haber verdi nasıl geldiğimi bilemedim. Kasım, neler olduğunu anlatacak mısın?"

Kasım, Vuslattan bahsettiği yerden sonrasını duymamıştı bile. İkisi de içeri geçip aralıkta konuşmaya devam ettiler.

"Kasım, endişeleniyorum artık. Bir tepki ver, bir şey söyle."

"Abim." Evet, bu halde olmak için yeterli bir kelimeydi bu.
"Babamla beni yanlarında istiyorlarmış."

Kardelen duyduğu cümleyle karşısında gördüğü halin çelişkisine anlam vermeye çalışıyordu.

"Yani, baban seni affetti öyle mi? E, sen neden bu haldesin, sevinmedin mi, bu anı beklemiyor muydun?"

"Babam, beni kendi çıkarı için affedecek Kardelen."

"Nasıl?"

"Evlendirecekmiş beni. Yanlarına gidersem, ortaklığa girmek istedikleri ailenin kızıyla evlendirecekmiş."

"Ne? Kasım..."

"İnanabiliyor musun, benden vazgeçmesin beni bırakmasın diye götünde dolandığım o adam. beni affetsin diye debelenip durduğum adam beni nasıl sildiğini gösterdi bugün Kelebek. Vuslat'ı öğrenmiş. Onu bırakmamı istediler."

Kardelen Kasım'a o soruyu sormaktan çekiniyordu.

"Kabul etmedim. Bana dizinin dibinde duracağım ve onun istediği hayatı yaşayacağım bir teklif sundu. Biliyor musun Kelebek, Vuslat olmasaydı siz olmasaydınız hiç düşünmezdim bile. Ama artık olmaz. Onu bırakıp gidemem."

kasım | textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin