"Onları bana sen verdin,
Geçmişi dışarı çıkarmak istiyorum."
*
Moskova havalimanına indiğim ilk andan itibaren aklımı kurcalayan tek şey, buradaki her şeyden kurtulup Amerika'da yaşamaya geri dönmem gerektiğiydi.
Yalnızlığa böylesine alışmışken ağabeyimin yanına dönemezdim, onunla üç gün geçirmek bile bunun doğru bir karar olmadığını bana hatırlatıyordu. Ama belki kendime New York'ta bir daire tutardım ya da dünyayı gezerdim.
Tek bildiğim Rusya'nın bana yetmediğiydi.
Bir taksiye atlayıp evin adresini vermemin üzerinden on beş dakika geçiyordu. Kafamın, yolun gidişatına göre cama yaptığı küçük vuruşlar kulağıma bir melodi gibi geliyor, gözlerim ağırlaşıyordu. Yanaklarımın sıcaktan kızardığı hissediyordum. Kaloriferden esen hafif esinti saç diplerimin arasına karışıyordu. Tanıdık yol kenarlarını izlerken bir an göz kırpıyordum ve neredeyse oturduğum semte varacak kadar ilerlemiş oluyorduk. Farkında olmadan uyukluyordum. Kendime acımadan camı hafifçe araladım ve ayılmak için rüzgarın sertçe esmesine neden oldum.
Aynı zamanda telefonumda gürültüyle çalmaya başladı.
"Efendim Viktor?"
"Uçağın indi mi diye aradım. Hiç haber vermiyorsun, aklımız sende kalıyor."
Tatillerinin ikinci günü olmalıydı. Onlara söylediğim bir yalan yüzünden Amerika'ya gidip dönmüştüm ama buna değer miydi bilmiyordum. Ağabeyimi gördükten sonra bunun diğer tüm olasılıklardan daha rahatsız edici olduğunu yeni anlamıştım. Beni görmeyi beklemiyordu ve haliyle nasıl bir karmaşanın içerisinde yaşadığını görmem onu da rahatsız etmişti. Bana iyi beslendiğini, işlerin yolunda gittiğini ispatlamaya çalışırken ve her zaman ki gibi onunla kalmam için ısrar ederken kendini beğendirmeye çalıştığı bir müfettişle konuşuyor gibi davranıyordu.
Yine de artık evdeydim, tüm sorunlar yaşayıp bitince rahatsızlıklarını yitiriyorlardı ve artık birkaç gün yatağıma girip uyuyacağım için huzurluydum.
"Şimdi eve doğru gidiyorum, mayışmışım. Aramak aklıma gelmedi."
"Her şey yolunda değil mi?"
Adama sokağımın girişini işaret ettim. "Yolunda işte, eve gidip uyuyacağım. Sizin tatiliniz nasıl?"
"Daha iyi olabilirdi."
"Bir dakika Viktor." Araba durunca adama çantamdan çıkardığım parayı uzattım ve içi kıyafet dolu sırt çantamı alarak aşağı indim. Telefonu omzumla kulağımın arasına sıkıştırıp kapıyı kapadım, sonra evin bahçesinden içeri girdim. Viktor kapımın önünde dikiliyordu. "Lütfen şaka yapıyorum de."
Telefonu kapatıp güldü. "Tamam, itiraf ediyorum beni biraz korkutuyorsun o yüzden önce açıklamama izin ver."
Anahtarımı çıkarırken göz devirdim. Burnu soğuktan kıpkırmızı kesilmişti. Güldüğü için gözleri kapanmış, iki parantez gibi görünüyorlardı. Asker yeşili kabanının kollarını çekiştirip ellerini birbirine sürttükten sonra önüme geçip içeri geçmeme engel oldu.
"Gerçekten çok saracak."
"Açıklaman bu mu?"
Ensesini kaşıyıp bakışlarını kaçırdı. "Albina biraz garip bir dönemden geçiyor, onu eğlendirmeye çalışıyoruz ve pek başarılı olduğumuz da söylenemez. Moral olsun diye bu tatili düşündük ama bu sefer de sen gelmedin diye dünden beri oteli bize zehir etti."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fernweh #1
RomanceNerede değilsem orada iyi olacakmışım gibi gelir* yarım bir hikayedir