"Bana tamamlamamız gereken nedenler ver.
Sen onunla beraber olmalısın, rekabet edemem."
*
Yeniliklere açık bir insan değildim. Bunu kendime itiraf etmek zor olmuştu. İçten içe dünyadaki tüm her şeyi görmek, tüm her şeyi tatmak istediğimi sanıyordum ama iş icraata gelince korkum tüm merakımın üzerine geçiyordu. Hiç yemediğim yemeklerin tadına bakmaktan huylanır, evim dışında bir yerde kalırken uyumakta sıkıntı çeker, düzenli olarak yapmadığım faaliyetleri denerken her seferinde gerilirdim.
Kayak, tatilin en kötü yanıydı. Herkes kendi eğlencesine bakıyordu ama Feliks kaymam konusunda o kadar ısrarcıydı ki kendimi ayağımıza geçirdiğimiz uzun çubukları denerken bulmuştum. Feliks sürekli yaptığım yersiz yorumlara gülerek beni bu ayağımdaki şeylerle hareket ettirmeye çalışıyordu ama bacaklarımı iki yana açmış dikilmekten fazlasını yapamıyordum. Biraz ötede tüm herkesin kar savaşı yaptığını görünce ofladım.
"Artık kaymak istiyorum."
Güldü. "Daha hiçbir şey bilmiyorsun, seni bu şekilde tepeye de çıkaramam."
"Hayır öyle değil, Feliks." Tekrar ofladım. "Lütfen ayağımdakileri çıkarır mısın?"
Karşı çıkıp ısrar edeceğini düşünüyordum ama dediğimi yaptı. Uzanıp botlarımı giydim. O da kendi botlarını giyip burada çalışan adama kayak takımları hakkında bir şeyler demeye başladı. Tüm kayakların altında duran tepsi gibi koca siyah tablayı alıp tepeye doğru koşmaya başladım. Feliks hareketlendiğimi görünce peşime takıldı.
İstediğin kadar yukarı çıkabileceğin kocaman bir tepeydi. Arada tepeye çıkan yollar düzeliyordu ve bende bu düzlüklerden birinde durup mesafeyi çok açmadım. Ben tablanın üzerine oturup kendimi biraz öne kaydırınca Feliks gülmeye başladı. "Ne yapıyorsun?"
"Gel arkama otur da kaymak nasıl oluyormuş sana göstereyim."
Etrafa bakındı. "Ciddi misin?"
Soğuktan kızaran burnumu çektim. "Hadi."
Arkama yerleşip belimi tuttu. Sonra bu yaptığına gülüp ellerini çekti ama onları yakalayıp geri belime koydum. Düşmek istemiyorsa, ki her halükarda düşecekti, sadece şiddetini azaltmak için bana tutunmasının daha güvenli olduğunu düşünüyordum. Elleri soğuktan çatlamıştı. Isıtmaktan için ellerini sarıp üfledim. "Ellerin üşümüş."
"Eldivenimi odada unuttum."
Gülerek ona dönünce burnumu öpüp parmaklarımızı kenetledi. Ayaklarımla tablayı ittirdim. Tepeden inmeye başlamadan önce son gördüğüm Albina'nın bize deli gibi el salladığıydı. Kollarını kocaman açmış, iki yana zıplayarak sallıyordu. Sonra Feliks'in sessizce ve istemsizce ettiği küfrü duydum. Ben kahkaha atmaya başlayana kadar düz karın üzerinde yuvarlanmadan ilerliyorduk ama kahkahalarım o kadar şiddetliydi ki ikimizde sarsıldık ve bir anda kendimi karın içinde buldum.
Feliks yanımdan takla atarak geçti ve kendini zorla frenleyerek durdu. Gülerken bedenimi yerden kaldıracak gücü bulamadığımdan yanına sendeleyerek ve adeta sürünerek gittim. Kollarını iki yana açmış uzanıyordu. Gözleri kapalıydı. Kafamı karnına gömüp gülmeye devam ettim ve sonunda sesim kesilince kafamı kaldırıp ona baktım. Gülümsüyordu. Saçları karlara karışmıştı, ak düşmüş gibi gözüküyordu. Göz kapaklarını kaldırınca kömür karasına dönen gözleriyle karşılaştım ve ikimizde aynı anda güldük. "Manyak bir şeydi."
Başını salladı. "Manyak bir şeydi."
Ayağa kalkıp onu da kolundan çekiştirerek kaldırmaya çalıştım. Koluna güç vermeden bırakıyordu ama yine de bedeni benim kaldırabileceğimden çok daha ağırdı. Tüm gücümü kullanarak onu çekiştirmeme gülüp beni yanına çekti ve kafamı kolunun arasına sıkıştırarak hareketsiz kalmamı sağladı. Yorulduğum için karşı çıkmayıp kolunun üzerine uzandım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fernweh #1
RomanceNerede değilsem orada iyi olacakmışım gibi gelir* yarım bir hikayedir