dokuz

48 9 45
                                    

"Yine de güzel bir hüzün,

Böyle giderse kesin delireceğim."

*

Sakinlik istiyordum.

Baş edemediğim, benden daha güçlü bir sürü duyguya sahiptim. Onları anlatırken düşmanlarımı betimleyen kelimeler kullanıyordum. Tek bir şeyden daha büyüktüler, tek bir kişiden ibaret değillerdi. Zamanın ağzı, değirmenin çarkları gibi hızla tüm umutlarımı yeyip kırıntılarını önüme atıyordu. Korku, hayal kırıklığı, utanç... Utanç! Bu hisse tahammül edemiyordum.

Her şeyimden utanıyordum. Her şey benim hatamdı. Herkes bunu biliyordu. Bir rezaletten ibarettim. Hayatım bir kepazelikti. Kendimden tiksinecek kadar utanıyordum. Tüm bu hisler aklımın ucuna bile uğramazken, beni rahatsız eden tek şey diğer herkesin de böyle düşünmesiydi. İşte yıllardır bu yüzden evimden çıkmıyordum. Doğru da yapıyordum. Şimdi yine insan içine çıkmak için kendimi bir arsız olduğuma ikna etmem gerekecekti.

İki haftadan sonra, huzursuzluk bir kemer gibi karın boşluğumu sıkmaya başladığında her şey yoluna girmeye başladı. Daha fazla batamaz gibi hissettiğim çukurda oturmuş sancımı çekiyordum. Her şey yoluna girmişti, çünkü bu çamur beni hep en kötüsüne hazırlıyordu. Kir aklıma sıçrıyor, şeytan kanıma giriyor, en kötüsü bile gözüme küçük görünmeye başlıyordu.

Yalnız mıydım, hayatım bir utançtan mı ibaretti, sevmenin bedellerini mi ödüyordum? Önemli değildi. Ölüm geldiğinde benden önce ve sonra yaşamış kimseden bir farkım kalmayacaktı.

Elbet kendimi öldürmeyecektim. Ancak en kötüsü geldiğinde, kendimi öldürmeye karar verirsem de bunun bir önemi yoktu. Ne kaybederdim? Zaten yaşamayı bir kazanç olarak görmüyordum.

Olayın kafamın içinde ne ara bu kadar büyüdüğünü kestiremiyordum. Bu utanç nereden fırlamıştı? Huzursuzluğu ilk ne zaman hissetmiştim? Feliks'in bir kızla yakın olduğunu görmenin beni muazzam şekilde rahatsız ettiğini inkar edemezdim, ancak olay o ikisinden çok daha fazlasıydı. O ikisine bakıyor ve asla kimseye güvenemeyeceğimi, kimsenin beni sevmeyeceğini  ve geleceğimin felaket bir umutsuzlukla dolu olduğunu görüyordum. 

Bunlara bir adam sebep olmamıştı. Bunlara bir adamın sebep olmasına izin vermeyecek kadar kendine saygı duyan bir kadındım. Tüm bunların nedeni dört insan için bir otel olan evimiz, en iyi oyuncu olmama rağmen iki ayrı takımın kaptanının da beni seçmediği maçlar ve on dokuz senedir tanıştığım herkesin üzerimde dolanan garip bakışlarıydı. İnsanların sempatisini kazanamıyordum, güzel değildim ve ne yazık ki insanların zekayı küstahlık olarak algıladığı bir devirde yaşıyorduk, bu yüzden kafamın içinde taşıdığım şeyinde hiçbir değeri yoktu. 

Viktor'ın bakışlarını hatırlamaya çalışıyordum. Diğer herkesle olduğu gibi benimle arasına bir duvar çeken de bakışlarıydı. Sadece bu kadardı, diğer herkesle olduğu gibi. Benden daha fazla nefret etmiyordu. Albina'nın muhabbetlerini düşündüm. Bana güvenmese kendi hakkında bu kadar fazla şey anlatmayacağını da biliyordum. Tavsiyelerim ve yorumlarım onu sarıyordu. Aralarına kolay karışmıştım. Beni kabul etmişlerdi. Ancak hepsi bu kadardı. Yarın bir gün okulla işim bittiğinde o gruba bir daha giremeyecektim ve bu akıllarına bile gelmeyecekti.

Kullan at telefonlar gibiydim. Biri derdi olduğunda arıyordu, biri eğlenmek istediğinde arıyordu. İyiydik, güzeldik. Bu kadardı.

Yine kafamın içindeki zindana düşmüştüm.

Bunu keşfettiğimde on üç yaşlarındaydım. Dikkat çekmeye çalışan bir ergen olduğumu düşündüğüm için, -ki o zamanlarda bile bunu düşünebilecek kadar kendime haksızlık etmeyi seviyordum- bu olayın üzerinde pek durmamıştım. Sonraları ailesi ölen bir genç olarak kendime hak vermiştim. Ama işin aslı tüm bunlar değildi. Bahaneler ve gerekçeler bir şey ifade etmiyordu. Ben bir deliydim. Vücudum depresyona bir uyuşturucu gibi bağlanmıştı. Mutlu olmayı kaldıramıyordum. Hayır, mutlu olmayı bilmiyordum. Hislerim birbirine karışıyor, hareketlerim mantığı yitiriyor ve günün sonunda kendimi üzecek şeyler yapmama neden oluyorlardı. Bir bağımlıydım. İyileşemiyordum çünkü beynimin içinde küçük böcekler bu mutsuzluk hormonunu işleyip duruyorlardı. 

Fernweh #1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin