"Eğer birlikte düşüyorsak en iyisi bir tek daha atalım,
Sonsuza dek burada olamayacağız öyleyse en iyisini yapalım."
*
"Şunu bir an önce bitirelim artık."
Bay Igor Petrovish sıkıntıyla alnını kaşıdı. Aramızda en sıkılan, bu durumdan en nefret eden o görünüyordu. Onu evde olmadığı anlarda huysuz yaşlı bir adam olarak tanımlamak çok kolaydı ancak evde de böyle olup olmadığını merak ediyordum.
Okul çıkışı tüm öğretmenler yakın bir kafede oturmuş, hafta sonu yapılacak veli toplantısına hazırlık ön bir toplantı daha yapıyorduk. Öğrenciler hakkında fikir alışverişine ihtiyacımız vardı. Herkes kendi sınıfının öğrencileri hakkında, diğer derslerinde gösterdiği tutumlar hakkında bilgi edinmek istiyordu. Buna göre çocukların gelecek sınavları hakkında, ilgi alanları ve yetenekleri, hatta ileride mesleki hayatlarında yapacak seçimlerinde bile ailelere bir tavsiye de bulunmak mecburiyetindeydik. Resim yapmayı seven bir çocuğa matematik konusunda diretmenin hiçbir anlamı yoktu.
Benim kendime ait bir sınıfım olmadığı için sadece çocukların yabancı dili hakkında diğer öğretmenlere fikir veriyor, gözüme çarpan birkaç öğrencinin bu konuda ilerlemesinin iyi olabileceğini söylüyordum. Zaten öğretmenlerle konuşmadan önce, çocukların fikirlerini almak için ayrı bir rehberlik dersi yapmıştım. Ne yazık ki okulda bununla ilgilenen pek kimse yoktu. Bu yüzden Albina'nın söylediklerimi not alması kısa sürdü.
Masaya gelen siparişleri alıp konuşmaya öyle devam ettik. "Sasha'nın sınıfında yabancı bir çocuk var, hatırlıyor musun? O da mı diğerleri gibi?"
"Yabancı ama kendi ülkesinde hiç bulunmamış ki, doğduğundan beri buradaymış."
Tekrar sıkıntılı bir nefes verdi. Neden çocukları belli bir kontenjan doldurmaya çalışır gibi belirli bölümlere yerleştirmeye çalıştığımızı anlamıyordum. İsteyen görsel sanatlar bölümündeki derslere girer, isteyen sayısalla devam ederdi. Bunun yerine sınıf sayılarını birbirine yakın tutmak için hepsine uygun olan dersleri biz seçiyorduk.
İşin aslı, son karar elbet onlarındı. Ancak ailelerine söylenen onca sözden, yapılan onca baskıdan sonra hiçbir çocuğun fikrinin bir önemi kalmıyordu. Ya aileler onlar için uygun gördükleri şeyi yapıyor, ya da çocuk bu baskıyla uğraşmak yerine kendisine denileni kabul ediyordu.
Bu yüzden bu toplantıda diğer öğretmenlere söyleyeceğim şeyleri seçmeden önce dersine girdiğim herkesle konuşmuş, kendilerini nerede görmek istediklerini sormuştum. Şimdi ise öğretmenleri çocukların isteklerine göre yönlendiriyordum.
Viktor tam karşımda hafifçe yayılarak oturmuş beni izliyordu. Yüzünde hoş bir gülümseme vardı. Bende gülümseyip kahvemden bir yudum aldım ve tekrar öğrenci dosyalarına gömüldüm.
"Onları yeni yeni tanıyorum," diye mırıldandım Albina'ya. "Henüz okula geleli iki hafta oldu. Sene sonuna kadar aralarından bazılarına bunu sevdirebileceğimi düşünüyorum. Bu toplantı için biraz erken değil mi?"
Albina kalemle Viktor'u işaret edip güldü. "Müdür beye sor."
"Ya şimdi tamamen ilgisiz olan bir çocuk sene sonu yabancı dil sınıfına gelmek isterse?"
"O zaman gelir, Lia. Biz sadece ailelerine çocuklarını boşu boşuna okula göndermediklerine ikna etmek için fikir verip tavsiyelerde bulunacağız o kadar. Seçimi sene sonunda yine onlar yapıyorlar."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fernweh #1
RomanceNerede değilsem orada iyi olacakmışım gibi gelir* yarım bir hikayedir