on dört

30 8 3
                                    

"Yörüngelerimiz birbirine bağlandı,

Var olmayan bir dünyayı görüyoruz."

*

"Kırk yaşımdan genç miyim?"

Başımı salladım. Alnına yapıştırdığım pembe yapışkanlı kağıda bakmaya çalışırken gözleri şaşı olunca güldüm. Sıkıntıyla ofladı. Yatağımın üzerinde bağdaş kurmuş, sırtını başlığa yaslayarak oturuyordu. Sarı gece lambası hemen yanı başında olduğundan yüzünün yarısını aydınlatıyordu. Onu soluyor gibi hissediyordum. Uçurumdan kopup yuvarlanan bir taş gibi ikimizde dünyadan kopup bu yatak odasına yuvarlanmıştık. 

Kafamı koltuğa vermiş, ona biraz uzağa oturmuştum. Kendimi tablonun dışına atmıştım. Yatağıma ne kadar yakıştığını düşünüyordum. Çarşaflardan daha dağınık görünüyordu. Saçları uzamıştı, eskisinden daha gür ve bakımsız duruyorlardı. Tatil dönüşünde hastalandığı için göz altlarında mor torbalar vardı. Uykusuz ve yorgundu. Burnunun üzerinde peçete kullanmaktan oluşan tahriş ışığın altında kolayca belli oluyordu. Tekrar burnunu çekip gözlerini kapadıktan sonra biraz düşündü.

"Bir şarkıcı mıyım?"

Aynı onun heyecanlandığında yaptığı gibi gözlerimi kocaman açtım, kaşlarımı kaldırdım ve kocaman gülümseyerek kafamı yana yatırdım. "Hayır."

"Taklit yeteneğim mi var? Ne, sen miyim?"

Gözlerimi devirdim. Ben kimim oynuyorduk. Ateşlenip ikimize de uyku uyutmadığı için tüm gece vakit geçirecek bir şeyler aramış, belgesel izlemiş ve canımız sıkılınca oyun oynamaya karar vermiştik. Feliks bu oyunda berbattı. Bana her zaman mantıklı sorular sormasına rağmen bir türlü kim olduğunu bulamıyordu.

"Taklit yeteneğin yok," diye mırıldandım. Koltukta oturmaktan sıkılınca kendimi yanına, yastığın üzerine bıraktım ama gözlerimi kapatmama izin vermedi. "Uykum geldi ve sen bu oyunda berbatsın."

"Bir büyük pizzayı beş dakikada tek başıma bitirebilir miyim?"

Kafamı kaldırdım. "Bu ne biçim bir soru?"

"Ah, oyun için sormuyorum. Sence yapabilir miyim? Bir kere koca pizzayı tek oturuşta yemiştim ama süre tutmayı unutmuştuk. Sence kaç dakikada yiyebilirim?"

Aynı onun gibi sırtımı başlığa yasladım. "Neden böyle bir şey yapmak isteyesin ki?"

"Açım."

"İyi de, neden süre tutasın?"

"Daha kısa sürede doymak için."

Gözlerimi devirdim. Yatakta yuvarlanıp üstüme çıktı ve beni öptü. Arada sırada böyle anlamsız, sebepsiz şeyler yapıyordu. Bu öpücüğün nedenini bilmiyordum. Karşılık verip ileriye gitmek istemiyordum çünkü hastaydı, aynı şekilde ondan uzak kalmakta istemiyordum çünkü o zamanda ben hastalanıyordum. Elimi saçlarına atıp okşadım, parmaklarım gür tutamların arasında kayboluyordu. Alayla güldüğümde geri çekildi. "Ne?"

"Alnında bu isim yazarken sevişmek eğlenceli olabilir."

"Tanrım, Curry değil mi? O adam olduğunu tahmin etmeliydim."

Birden güçlü bir kahkaha bıraktım. Ona Curry hayranlığımdan çok fazla bahsetmemiş olmama rağmen dolabımın içindeki formalarını ve duvardan yeni söktüğüm posterlerini görmüştü. Ağabeyimle gittiğim birkaç maçından fotoğraflarım sosyal medya da vardı ve Albina bana maçlar hakkında sorular sorduğunda da bu adama olan aşkımı açıkça ifade etmiştim.

Fernweh #1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin