1-Karşılaşma

11.4K 308 15
                                    

Umarım beğenirsiniz. Yazım yanlışları için kusura bakmayın. Keyifli Okumalar :)

 Nefes nefese kalmayı önemsemeden koşmaya devam ettim, önümü zor gördüğüm karanlık sokakta koşarken arkamdan gelen ayak seslerini çok rahat duyabiliyordum. Yaklaşık yirmi dakikadır kaçıyordum hala neden pes etmemişlerdi ki? Bu düşünce zihnime süzülür süzülmez cebimdeki uyuşturucu ben buradayım dercesine kendini hatırlatarak peşimi bırakmamalarının sebebini önüme sundu.Koşarken gözüme çarpan oldukça güzel bir arabadan inen çiftti gördüm.Çocuk büyük bir ihtimalle kızı evine bırakıyordu.Nefes nefese kalmanın etkisiyle durup ellerimi dizlerimin üzerine koyup nefes almaya çalıştım.Bakışlarım hala az ilerimdeki arabadaydı.Çocuk anahtarı arabanın üstünde bırakıp kızla birlikte az ötedeki apartmana doğru yürüyordu.Aklıma aniden gelen bir fikirle arabaya doğru ilerledim.Zaten uyuşturucu çalarak peşime en büyük belaları takmıştım birde araba çalsam ne olurdu ki? Düşüncelerimi ben daha onaylayamadan vücudum benden bağımsız hareket edip kendini arabanın içine yerleştirdi.Elim anahtara gidince "Bu son" diye fısıldadım. Bir sigara içen kişinin bu son sigaram, son paketim demesi gibi. Bir hayat kadının bu son tövbe ettim demesi gibi. Bu son dedim kendi kendime. Bu son başımı belaya sokmam, bu son kendimi kötülüğe bulaştırmam. Belki de bu son bir şeyleri çalmam. 

Arabayı çalıştırıp kapıyı hızla kapatınca arabanın sahibi çocuk hemen bana doğru döndü.Gözlerini kısmış tuhaf bir şekilde arabanın içine bakmaya çalışıyordu.Gaza yüklenip yanlarından geçerken bir kaç saniyeliğine göz göze geldik.Gözleri beni görmesinin etkisiyle hayretle açılmış ve biraz da yukarı doğru kıvrılmıştı dudakları. Ne diye böyle bir tepki verdi bilmiyorum ama o an onu çokta önemseyemedim. Omzumu silkip daha fazla oyalanmadan hızı artırarak herkesi geride peşimde bırakıp şehrin sokaklarına karıştım.Karanlık şehrin karanlık sokaklarına. Karanlığı severdim.Karanlık bendim. Karanlık olan benim hayatım benim tercihlerim idi. Herkes beni karanlık olarak tanırdı.O yüzden gerçek ismimin tam zıttı olan bir lakaba sahiptim ya. "Ddee" siyah,karanlık.Ben buydum herkesin gözünde.  

***

'Arabayı kaçırdıktan sonraki zaman dilimi'

Vay canına! Bu bebek süper gidiyordu.Hakkını vermek lazım yani şimdi, çocuk arabadan anlıyormuş. Tabi ki benim bebeğim kadar hiç biri iyi olamaz ama yine de eh işte idare ederdi.

Sonunda altımdaki bebeğin hızını düşürüp evime yakın olan sahil kenarına geldiğimde arabanın içinden dışarısının durumuna baktım. Şuanlık sorun yok gibi gözüyordu, sakindi etraf. Yine de temkinli olmak lazım. Başıma sürekli bela açtığım düşünülürse.

Bela demişken benim kendimden uzak tutmaya çalıştığım ama bir türlü beceremediğim sözde arkadaş grubum, başımın belaları ne alemdeydi acaba? Beni kesin yine çok merak etmişlerdi. Ecrin,Burak,Işıl,Aytaç adeta benim olmayan ebeveynlerim gibiler idi. Şu yaşıma kadar hep başının çaresine tek başına bakmak zorunda kalan ben onların sonradan hayatıma dahil olup ilgilerine doğal olarak alışık değildim. Eğer öyle özgürce gülebilen bir insan olsaydım onların bu tavırlarına büyük bir kahkahayla gülerdim. Ama ne yazık ki gülmek bana çok uzak bir kavramdı. Bana yakın olan kavramlar daha çok yalnızlık, acı hatta bolca acı gibi kavramlardı. Benim dünyamda griye bile bir yer yoktu. Her şey simsiyahtı. 

Büyüdükçe daha çok batmıştım bu karanlık dünyaya.Elimde değildi.Ben zift karası bir bataklığa ruhu saplanmış bir genç kızım sadece.Kurtarılmak istiyor muyum peki bu hayattan? Hayır istemiyorum.Ama maalesef beni bu hayattan çekip çıkarmak isteyen fazlaca insan var çevremde. Asıl istediklerim değillerdi. Ben mi? "Sadece yalnız kalmak istiyorum" diye fısıldadım kendi kendime düşüncelerimin arasından.

"Ama yalnız değilsin" dedi siyahlar içinde siması hiç yabancı gelmeyen bir çocuk.Kaşlarımı çatıp "Sende kimsin?"dedim. Düşüncelerimi duymuş gibi "Zift karası dünyanın beyaz çıkış kapısıyım" dedi beyaz bir çıkış kapısı olmaktan çok uzak bir sesle.Aksine ben tehlikeyim diye bas bas bağırıyordu. Bi-bir dakika. Kahretsin! Bu arabasını çaldığım çocuktu.

 Yine de tanımamazlıktan gelip numara yapmaya itti benim içimdeki bir his "Pardon çıkaramadım kimsiniz?" Dedim hiç bana uymayan bir kibarlıkla.Gerçi ne kadar çok kibar gibi davranmaya çalışsam da başarılı olamadığımı az çok tahmin edebiliyordum. Donuklaşmış mavi gözlerim her zamanki gibi sert bir ifade ile bakıyor ve bu da onu ürkütüyor olmalıydı. Herkeste olduğu gibi. Ya da belki de yüzümde bir kaç yerde olan piercinglerim onu ürküte bilirdi. Ama o bunları hiç umursamayıp yanıma banka oturdu. Polise falan götürmese bari. "Arabasını çaldığın kişiyi tanımaman tuhaf doğrusu" dedi sakin bir sesle sonra da beni iyice şaşırtarak.

Çocuk boğazını temizleyince söylediği şeye bir cevap beklediğini anladım. "Arabanızı çaldım doğru ama sormuyorsunuz ki bir niye diye" dedim. Karşımdaki ölümcül derecedeki yakışıklı çocuk eğlenir gibi sırıtmaya başlayınca kaşlarımı çatsam da sesimi çıkarmadım "Pekala o zaman soruyorum. Niye arabamı çaldın?" Dedi.

Evet güzel soru "Canım istedi. Aslında bir sebebi yok" diye cevapladım bütün kibarlığı bir kenara bırakıp. Onun gibi küstah birine bu kadar kibarlık bile çok fazlaydı. Hem ona gerçekten bir açıklama borçlu falan değildim.

O söylediğimden sonra bu cevabım onu şaşırtmış olacak ki o dolgun dudaklar arabasını ilk çaldığım zamanda ki gibi hayretle aralandı. Gözlerim bir süre daha dudaklarında oyalandıktan sonra yine gözlerini buldu. Benim gibi mavi gözlere sahipti. Tek farkı onun gözleri ölü değildi. Çünkü benim aksime onun ruhu yaşıyordu. Benim ki ise çok uzun zaman önce ölmüştü. Bu beden sadece bazı cevaplar ve gerekirse intikam için nefes alıyordu.

"Komik kızsın, sevdim seni" dediğinde yüzüme ne kadar becerebildiğimi bilmediğim sahte bir tebessüm kondurdum. "Evet öyle derler" diyerek meydan okudum daha sonra bu konuşmadan sıkıldığım için bakışlarımı denize doğru çevirip " Evet arabanı çaldım, şimdi ne olacak cici çocuk? Beni polise mi vereceksin yoksa babana mı söyleyeceksin?" dedim.

Bir süre sesi çıkmadı sonra anlamlandıramadığım bir ses tonu ile "Cici çocuk he? Bunu da sevdim. Ama hayır seni polise falan vermeyeceğim. Ben zaten her yerde seni arıyordum ufak kız. Sen kendi ayağınla gelmişsin seni ne diye bir başkalarına özellikle de aynasızlara teslim edeyim ki?" dedi.

İşte bu son nokta oldu bende. Tüm sakinlik yavaşça yerini öfkeye bıraktı. Bakışlar daha da donuklaştı. Ellerim benden habersiz yumruk şeklini aldı. Kafamı ona çevirdiğimde nasıl bir yüz ifadem vardı az çok tahmin ediyordum ama herkesin korktuğu gibi bu onu korkutmadı. Yüz hatları gerildi, tüm alaycılığı yok oldu yine de bana insanların o korkudan titreyen baktığı ifadeyle bakmadı. Yanından kalkıp "Kimsin?" dedim hırlar gibi bir sesle. 

"Boşver kim olduğumu. İlerde birbirimizi tanımak için çok fırsatımız olacak" dedi. Ne demek istiyorsun diyecektim ki o da benim gibi  oturduğumuz banktan ayaklanıp arkasını döndü ellerini siyah deri ceketinin cebine soktu ve benden uzaklaştı. Bense arkasından öküzün trene baktığı gibi bakıyordum resmen. Bir süre yürüyüp durdu ve tekrar bana baktı beni bıraktığı şekilde bulunca yüzüne yine o ukala ve alaycı gülümsemesini yerleştirip "Arabam sendeyken keyfini çıkar. İçimden bir ses yeniden karşılaşacağız diyor o zamana kadar bebeğime dikkat et" diyerek beni tekrar arkasında bırakıp uzaklaştı.

Yorum ve beğenilerinizi sabırsızlıkla bekliyorum :)))) Okuduğunuz için teşekkür ederim

TUTARSIZ (Düzenlenecek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin