25- Azrail İle İddia

2.3K 104 2
                                    

Zamanın unutulduğu günlerden...

Delirdiğim günlerden bir gündü. Belki de gece. Beni kapattıkları oda da delirmeye yüz tutmuş en sonunda daha fazla yaptıkları işkencelere dayanamaz hale gelmiştim. Sahi bu delirme sürecim ne kadar sürmüştü? Bir hafta, bir ay. Bilmiyorum lakin artık dayanacak gücüm kalmamış, kaçamayacağımı buradan asla kurtulamayacağımı anlamıştım. Umut benim için sadece sözlükte geçen bir kelimeydi.

Şans bu ya. Tanrı hissetmiş olmalı artık daha fazla dayanamadığımı bir işaret yolladı bana. Benimle işi biten o soysuz köpek giyinip çıkarken arka cebinde tuttuğu ve bana işkence etmekten zevk aldığı en sevdiği çakısını düşürmüştü.

İşte o benim çıkış kapımdı. Kurtuluş biletimdi bu hayatın bana yasattıklarından. Bende bu cehennemden kurtulmak için saniye düşünmedim ve sızlayan bacaklarımın arasına, elimde tuttuğum bıçakla defalarca açılan yaralara inat yeni kesikler açtım kollarımda. İnce beyaz bileklerim  kırmızıya büründü. Acıyı hissetmedim. Acı hissetmez olmuştum artık bu cehennemde.

Ne kadar süre geçti yine bilmiyorum. Zamanla pek alakam kalmamıştı çünkü. Belki bir dakika belki yarım saat ya da bir saat. Kesiklerden akan kan küçük bir cennet yarattı bana. Damarlarımda dolaşırken işe yaramayan şey benden aktıkça beni huzura kavuşturdu.

Hayaller canlandı gözümün önünde. Ufak bir kız çocuğu gördüm. Mutluydu. Bana benziyordu sanki. Ama bir o kadar da benzemiyordu. Çünkü masumdu,  gülüyordu. Ben en son ne zaman böyle gülebilmistim?

Gülen kız çocuğunun yanında iki kişi daha vardı. Simaları unutulmaya yüz tutmuş ama acısı hala dün gibi saklı kalan iki kişi. Seslendim onlara. Yardım dilendim. Kızdım bağırdım çağırdım. Avazım çıktığım kadar onlardan nefret ettiğimi haykırdın. Ağladım belki de. Duymadılar. Beni görmediler. Sonra o kız çocuğu sarıldığı ailesinden ayrıldı ve doğruca bana geldi. Gozlerimin içine baktı elini uzatıp kanayan bileklerimi okşadı. Bir mucize oldu. O küçük kız onların beni duymasını görmesini sağladı. Yanıma gelip ellerini uzattılar birden o ufak kız oluverdim. Her şey siyaha bürünürken yüzümde mutlu bir tebessümle.

***

Başımda şiddetli bir ağrı ile gözlerimi zar zor araladım. Burnuma gelen ilaç kokuları aşina olduğum kokular olduğu için nerede olduğumu direk anladım. Tekrar ve tekrar gözlerimi burada açmaktan sıkılmıştım. Yine bir hastane odasında yatıyor yine bir ölümün kıyısından dönmüş yaşıyordum. Hoş beni öldürebilecek kadar derin kesikler değillerdi lakin bir ümit ölmeyi dilemiştim işte. Ve bir kez daha başarısız olmuştum.

"Uyandın sonunda demek?" diye bir ses böldü düşüncelerimi. Cevap vermedim çünkü sesin sahibine bozuktum.

"Ne o, yoksa konuşmuyor musun benimle?" diye inatla konuşmaya devam etti Arsen. Bakışlarımı ona çevirsem de ağzımı açıp tek kelime dahi etmedim.

"Bana kızgın mısın?" diye soru yöneltti bakışlarını benden kaçırıp ellerine odaklarken.

'Hayır, kırgınım sadece' diye cevapladım içimden onu. Kızgın degildim. Kırgındım çünkü bu hayatta yaşamaya devam etmek ya da pes edip gitmek benim tercihimdi. Onun da bu tercihi sürekli elimden alan insanlardan olmasına kırgındım.

"Neden kızgınsın? Konuş benimle" diye sitemli bir sesle tekrar bakışlarını bana yöneltti.

Sonunda kelimeler dilimin ucunda birikip dilimi kanatmaya başlayınca daha fazla dayanamadım "Kızgın değilim. Kırgınım. Diğer insanlar gibi değilsin sanıyordum. Onlar gibi çıkmasına kırgınım" dedim.

Anlamayan bakışlarla ağzını açıp bir şeyler söylemek istedi ama göz kontağını keserek onunla konuşmak istemediğim sinyalini verdim. Gözlerimi yumduğumda odanın kapısı açıldı ardından bir tiz sesli kız sesi tum odayı kapladı.

"Kaç canlısın kızım sen? Niye kedilere kafa tutuyorsun? Niye ölüme meydan okuyarak ölümün sınırında parendeler atıyorsun?"

Gözümü açmadan "Ecrin bir sus başım bir milyon zaten" dedim. Sonra idrak köşeme ulaşan jeton tık sesi eşliğinde düştü. Gözlerim anında açılırken "Senin burda ne işin var?" diyerek uzandığım yerde doğrulmaya çalıştım.

"Duydum ki birileri yine azraille hayatı üzerine iddiaya girmiş bende koştum geldim kimin kazandığını görmek için. Ve kazanan yine sensin. Hep sen oluyorsun. Bence artık denemekten vazgeç" dedi yarı alaylı yarı endişeli sesiyle.

"Nereden haberin oldu? Beni nasıl buldun?" dedim yerimde doğrulmaya çalışırken ve hala beceremezken.

Ani hareketimle dudaklarımın arasından kaçan initiler sayesinde ikisi de üzerime atılıp beni kontrol ettiler. İyiyim dercesine başımı salladıktan sonra bakışlarımı Ecrin'e çevirdim.

"Şu yanımda gördüğün seksi parça bana ulaştı ve durumu anlattı bende bizimkileri kaptığım gibi buraya geldim" dedi.

Söylediği şey ile sinirlerim gerilirken Arsen arsız arsız sırıtmaya başladı. Onun bu tavırları içimde şuanlık uyuyan manyağı uyandırmaya çalıştığı için diğer söylediklerine odaklanmaya çalıştım.

"Bizimkiler mi? Onlarda mı buradalar? Hani neredeler?"

"Sakin ol kızım. Aşağıdalar uyanmanı bekliyorlar. Yanlarında senin şu taş arkadaşının taş arkadaşları ile. Gidip uyandığını haber vereyim istersen" diyerek göz kırptı  bana.

Olur anlamında başımı salladığımda hızla odadan çıktı. Bende bakışlarımı Arsen'e çevirerek "Arkadaşlarıma haber verdiğin için sağ ol. Ama hani beni önemseyen merak eden birileri olmazdı" dedim.

Dediklerimi duymamış gibi "Bunu kendine neden yapıyorsun Ddee? İlk kez yapmadığın belli. Ne derdin var kendinle?" dedi.

Alaycı bir kahkaha ya da kahkahaya en benzeyen ses dudaklarımın arasından döküldü "Ne derdim mi var? Boşversene Arsen. Ne sen bunu söylemiş ol ne de ben duymuş olayım" diyerek terslendim.

Ağzını açıp tam bir şey söyleyecekti ki kapı çalındı ardından içeri sıra sıra doluştular. Burak çatık kaşlarla bana bakarken yaptığım şey yüzünden sonra yine azar işiteceğimi anladım.

Yine de her şeye rağmen onları görmek nedense iyi gelmişti.

TUTARSIZ (Düzenlenecek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin