32- Kayıp Ruh

1.9K 106 2
                                    

İşte sözünü verdiğim yeni bölümle en kısa zamanda yine karşınızdayım. Bu fazla uzun olan bir bölüm değil lakin önemi büyük olan bir bölüm. Ahh ahh. Kızımıza ne yaptınız? Diyerek kaçıyorum.

Keyifli okumalar...

Ddee'nin ağzından...

"Beyaz odaya götürün"

İşte bir kaç haftadır en nefret ettiğim cümle bu olmuştu. Fiziksel olarak verdikleri hasara dayanıklıydım çünkü alışıktım lakin zihinsel olarak yaptıkları zaten bitmiş olan zihnim için tam bir işkence idi. Yine de her seferinde yaptığım gibi direnmek yerine sessizce beni oraya götürmelerine izin verdim.

"Bugün nasılsın bakalım benim minik sevgilim?"

Sadece sustum. O herife yalvarmayacak ya da tepki göstermeyecektim.

"Ah beni sesinden mahrum bu bırakıyorsun yani?"

Gözlerimi devirdim ve zaten ezberlemiş olduğum odayı tekrar incelemeye koyuldum.

Dedikleri gibi bembeyaz bir odaydı. İçinde bir tane sedyesi olan ve tuhaf cihazları olan bir oda. Ses geçirmez camları olmayan bir yer. Kendimi tamamen çıplak hissettiğim bir yerdi burası. Beyaz rengi bana oldukça uzaktı.

"Konuşmamakta kararlısın anlaşılan. O zaman testlere başlayalım" diyerek içerde bulunan adama başıyla işaret verdi.

'İşte başlıyoruz' diye düşündüm.

"Buyrun efendim kulak tıkaçlarınız"

Yine kulaklarına o şeffaf şeyleri taktığında dişlerimi sıktım.

"Sesi minimumdan başlatıyorum yine?" dedi soru sorar gibi bir sesle üstünde beyaz önlüğü olan adam.

"Hayır daha fazla oyalanmaya gerek yok. Maksimuma getir" diyerek karşı çıktığında Malcolm adam şaşırdı.

"Ama efendim direk bu seviyede başlarsak dayanamayabilir" dedi fakat Malcolm'un sert bakışlarıyla "Peki efendim siz nasıl isterseniz" diyerek işte başlıyoruz diye mırıldandı.

Önündeki cihazda bir şeyler yaptıktan sonra oda da yine o tuhaf ses yankılanmaya başladı. Çığlık atan bir kadın sesiyle harmanlanmış ses oldukça tiz idi. Ve tuhaf başka seslerle bir araya gelerek beni çıldırtacak dereceye getiriyordu.

"Elektroşok seviyesini orta dereceye getiriyorum o halde" dedi fakat sesi oldukça uzaktan geliyor gibiydi.

Göz ucuyla başını sallayarak onayladığını gördüm hemen sonrasında vücudumda elektrik akımı dolaşmaya başladı. Acı içinde çığlık atmak istesemde sadece bileklerimi bağladıkları şeye asılarak öne doğru atıldım. Dişlerim artık sıkmaktan kırılma noktasına gelmişti.

"Arttır"

Elektirik akımı şiddetlendiğinde  gözümden yaş geldi. Ses beynimin içini deliyor sürekli bana bir şeyler fısıldıyordu. Buna daha fazla ne kadar dayanabilirdim bilmiyorum.

"Arttır"

Adam ürkek bakışlarla onu onayladı.

Ve acı dolu bir ses odanın içinde yankılandı. Bu ses bana hem tanıdık hemde oldukça yabancıydı.

"Daha fazla devam etmemiz halinde hem zihni hem de vücudu dayanamayabilir efendim"

"Sen devam et"

Başıyla onayladı.

İçim de bir şeyler öldü. Yüreğimde bir çukur açıldı olanca tüm his oraya gömüldü. Gözü yaşlı bir kız çocuğu ağıtlar yaktı.

"Kanaması başladı efendim. Durmamı ister misiniz?"

Artık gözlerim görmez kulaklarım duymaz olmuştu bu sözlerden sonrasını. O tuhaf ses her yerdeydi. Zihnim adeta parçalanıyor ruhum acıdan kıvranıyordu. Vücudumdan geçen elektirik akımı bile çok uzaktan etki eden bir cızırtı gibiydi.

Bir uğultu duydum onca şeyin arasında. Telaşla hareket eden insan sesleriydi. Fakat her şey benden çok uzaktaydı sanki.

Yumduğum gözlerimi sonunda açtığımda her şeyin değiştiğini hissedebiliyordum.

"İşte başardın benim minik sevgilim. Senin ne kadar güçlü olduğunu biliyordum"

Bayılmadan önce duyduğum son sözler bunlar oldu.

***

"Ah işte kendine geliyor efendim"

Görüntü bulanık sesler oldukça şiddetli. Canım yanıyor fakat sorun bu değil.

Sorun ruhum yerinde yok.

Odaklamayı başardığım gözlerim ile sonunda tam üstüme eğilmiş adamı gördüm. Lakin her zamankinin aksine ne öfke ne de nefret hissedebildim.

Duyguları alınmış bir beden idim.

"Beni duyuyor musun vahşi kız?"

Onun ağzından dökülen kelimeler beynimin içinde bir şeyleri uyandırdı. Usulca başımı salladım, yüzü gerçek bir tebessüm ile aydınlandı.

"O halde yeni hayatına hoşgeldin" diyerek doğruldu ve arkasındaki adamlara beni işaret ederek "odama götürün iyice kendine gelince fiziksel testlere başlayacağız" dedi.

Kalbimin olduğu yerde ufak bir basınç kendini gösterdi ve midem hızla dönmeye başladı. Yerimden doğrulurken uzandığım sedyenin dibine kan kusmaya başladım.

Sanki kustuğum kan ile geçmişim de kustum. Acı içinde inlerken yanıma yaklaşan beyaz önlüklüyü ittirdim ve tekrar eğilerek kusmaya devam ettim.

"Kanaması tekrar başladı. Gözleri,kulakları ve burnundan gelen kan miktarı olması gerekenin oldukça üstünde efendim" diye bir ses duydum hemen yanımdan.

"O halde bir şeyler yap. Onu kaybedemeyiz" diye bağırdı biri. Sonra kulaklarımda bir kadın çığlık attı. Ellerim hızla kulaklarıma giderken "Hayır!" diye bağırdım.

'Ah evet. Minik Ddee. Sonunda kavuştuk. Artık seninle bir bütünüz' diye bir ses konuştu kafamda.

Sonra o ses tüm içimde yankılandı. Vücudumda kol gezen güç birden beni şaşkına uğrattı. Dudaklarımın arasından dökülen şaşkınlık nidası ile kafamı kaldırdım, ellerimi kulaklarımdan çektim ve  doğruca gözlerimi ona yönelttim.

"Mavilerin arasındaki kızıllık. İşte asıl şimdi tam bir ölüm meleğine benzedin"

Ölüm dağıtan bir makine.

Beğeni ve yorumlarınızı bekliyorum xoxo

TUTARSIZ (Düzenlenecek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin