Aşağıya indiğimde Elif sabırsızca beni bekliyordu.
“Nerdesin be kızım. 1 saat oldu. Sanki gelinliğini giyeceksin.”
“Tamam tamam geldim. Söylenme hadi. Sanki çıkmak zorundaydık. Bir şeye ihtiyacım yok. Zaten paramda yok.”
“Bende var. Sen onu hiç sorun etme. Hayatın boyunca ilk defa yurtdışına çıkıyorsun. Tabi bu durum Tolga seni tavlayamadığı sürece geçerli. Biraz imaj yapalım. Hem kendini bırak şirketi temsil edeceksin değil mi?
“Ben değil ki Tolga temsil edecek. Ben sadece kalemi olacağım. Ayrıca gözümden kaçtı sanma bana kirli çıkı diyene bak...”
“Sen kafanı yorma ufaklık, haftalar önceki doğum günü hediyelerini bugün verdiğimi düşün."
Hitabı beni gülümsetti. Tolga'da bana arada ufaklık diyordu. Adımı neredeyse hiç söylememişti. İçim bir garip oldu. İkiziymişim. Ufaklıkmışım. Off Elif kesin yanlış anlamıştı. Ama bir konuda haklıydı. Hayatımda ilk kez ve belki de son kez başka bir ülkeyi görme fırsatım vardı ve şirketim için şık olmalıydım.
İlk olarak Yılmaz Bey’i ziyaret ettik. Gayet iyi görünüyordu. Toparlanmış ve bana takılmaya bile başlamıştı. Elif’i de tanıyor oluşu içimi rahatlattı. Bir an Tolga ile aramızdaki durumu ağzından kaçıracak sandım ve panikledim ama toparladı. Yine de içim rahat etmediği için ziyareti kısa tuttum.
Elif'in beni o mağaza senin bu mağaza benim çekiştirip durmalarından yorulmuştum. Öyle mağazalar seçiyordu ki hiçbir yerde etiket görmeyi başaramamıştım. Üzerime tutuyor sadece “Dene” diyerek askılara geri dönüyordu. Hızından resmen başım dönmüştü. Tam 3 tane gece kıyafeti, 1 tanede şık bir etek ceket takımı almıştık. Bu kıyafetleri nerede giyeceğimi sorup durmaktan kendimi alamıyordum. Benim görmediğimi düşündüğü zamanlarda da bir şeyleri paketletip duruyordu. O paketlerin içinde ne olduğunu merak etmiştim ama kendine aldığını düşünerek önemsememeye karar verdim.
Ben yorgunluktan sızlanmaya başladığımda güzellik salonuna gideceğimizi söyleyerek beni benden aldı. Ağlamak üzereydim. Bu enerjiyi nereden buluyordu anlamıyordum. Her denediğim elbisenin ardından sinsi sinsi gülümsemesi de içime kurt düşürmüyor değildi. Güzellik salonuna girdiğimizde yetkiliye dönerek.
“Bak canım, Ben bu güzel kızın imagemakerıyım ona göre. Dilim uzun, cebim doludur. Önce saçları, en az 1 ay gidecek kalın su dalgası istiyorum. Havalı olmalı. Saçları yeterince basık. Uçuşsun istiyorum. Boya olmayacak ama cila atılabilir. Sonra, Manikür pedikür ve tabi ki cilt bakımı.” resmen kendini kaptırmıştı. Kolundan tutarak kenara çektim.
“Sen ne yapıyorsun böyle. Bunlara paramız yetmez. Doğum günü hediyesi 1 elbise olur. Sen zaten 3 tane aldın canım. Sadece su dalgası yaptıralım o kadar.”
“Sen biraz susar mısın Sezen. Ne diyorsam o olacak.”
“Elif lütfen zaten kendimi çok kötü hissediyorum. Bunlar çok fazla.”
“Hadi Sezen sus ve otur şu koltuğa. Yoksa hediyemi kabul etmediğini düşünmeye başlayacağım ve bu inan bana aramızı dönüşü olmayan bir şekilde açacak.”
“Beni tehdit ediyorsun. Sana inanamıyorum.”
“Evet ediyorum ve hiç suçluluk hissetmiyorum.” gülümseyerek yanağımı öptü. Kolları beni sararak aynanın karşısına oturttu. Başımda dikilen kız bana gülümseyerek “oldukça inatçı” diye fısıldadı. Bende gülümseyerek onayladım. Yüzümü yıkadı, inceledi. Gözlerimi kapatarak ne olduğunu bilmediğim ama mis gibi kokan bir şeyle yüzümü resmen boyadı. Koltukta resmen yatıyordum. Sıra saçlarıma gelmişti sanırım bir sarsıntı oldu ve saçlarımda ılık suyu hissettim. Saçlarım yıkanırken Elif'in sesini duydum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökkuşağının gözleri...
RomanceToy, yalnız bir genç kız ve gizemli gözlere sahip bir adam... Sadece ikisinin görebildiği büyülü bir bilinmez... Bir insanı anlamak için sadece gözlerinin içine bakmak yeterli midir? Peki ya güvenmek için?